All posts in Makaleler

Diz enjeksiyonunda kortizonun yan etkileri

Ağrı ve şişlik
Kortizon enjeksiyonu vücuda kristalize şekilde verildiği için uygulama bölgesinde ağrı ve enflamasyona neden olabilir. Bu genellikle 1-2 gün içerisinde geçer, kırmızılık, hafif şişlik ve ağrıya neden olur. İstirahat ve aralıklı soğuk uygulamayla tedavi edilebilir.

Deride renk değişikliği

Bazı hastalarda enjeksiyon bölgesinde renk değişikliği siyahlaşma, koyulaşma olabilir. Bazen de kalıcı hale gelebilir. Hasta sağlığını etkilemez.

Kan şekerinin yükselmesi
Kortizon genellikle kan şekerini yükseltir. Şeker hastalığı olan hastalarda kortizon enjeksiyonu sonrasında 1 veya 2 gün kan şekerinin izlenmesi uygundur. İnsülin kullananlarda insülin dozu ayarlanması gerekebilir. Açık şekilde şeker hastalığı olmayan yatkın kişilerde , diyet ve şekeri yükseltici gıdalardan kaçınılması tavsiye edilir.

Enfeksiyon
Nadir görülür. Enjeksiyon bölgesinde kızarıklık, ısı artışı, şişliğe neden olur. Antibiyotik kullanılması gerekebilir.

Allerjik reaksiyon
Sebebi bilinmez. Bazen kortizonla birlikte uygulanan lokal anesteziye karşı gelişebilir. Saf kortizon allerjisi nadirdir. Çünkü kortizon vücudun doğal yapısında bulunur.

More

Fizik Tedavi Ajanları

1-ULTRASOUND

Yoğun frekanslı ses dalgalarını derin dokularda ısıya dönüştürür. Bel boyun diz gibi bölgelerde us ara madde kullanılarak yapılır bu ara maddede jeldir bu maddenin hiçbir farmakolojik etkisi yoktur sadece ses dalgalarının dokulara kayıpsız aktarılmasını sağlar. El ayak parmak gibi dokularda ise su içinde uygulama yapılır. Us uygulaması yaparken dikkat etmemiz gereken en önemli nokta uygulama şeklidir us başlığı dokuya dik olmalı ve saniyede 1 tur olacak şekilde yavaş yapılmalıdır bunun dışında uygulama yaptığımız bölgede metal olmamasına ve direk kemik doku üzerine uygulama yapmamaya dikkat etmeliyiz. Us derin dokularda ısı oluşturduğundan orada dolaşımı artırır ve yumuşak dokularda gevşeme yapar

2-HOTPACK

Yüzeyel ısı ajanıdır.6-7 kat havlu ile uygulanır

3-İNFRARUJ

Yüzeyel ısı ajanıdır.uygulanacak bölgeye 2-3 karış uzaklıktan dokuya dik olarak uygulanır

4-PARAFİN

Yüzeyel ısı ajanıdır.parmak gibi girintili çıkıntılı bölgelere uygulanır.hasta elini erimiş parafinin içine yavaşça 10 kez daldırılıp çıkarır.daha sonra bir poşet ve eldiven vasıtasıyla parafin kaplı el sarılır

5-HOT MAGNER

Yüzeyel ısı ile birlikte hastada uygulanan bölgede manyetik alan oluşturur.bu uygulamada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta uygulama bölgesinde platin gibi metallerin bulunmamasıdır

(yüzeyel ısı ajanları uygulamalarında dikkat edilmesi gerekenler:ciltte yanık oluşturulmaması özellikle şeker hastalarında ve daha çok ısının daha iyi olacağına inanan hastalarda buna çok dikkat edilmelidir

yüzeyel ısı ajanlarının etkileri:uygulama bölgesinde dolaşımı artırmak fiziksel ve psikolojik gevşeme rahatlama sağlamaktır

6-LASER

Yoğun frekanslı ışık dalgalarını derin dokulara iletmeyi sağlar dokuda iyileşme elde etmek için kullanılır.

7-TENS

Ağrı kesici bir uygulamadır.Elektrotlar hastanın ağrısı olan bölgeye yapıştırılır ve hasta normal şiddette bir karıncalanma hissedene kadar akım artırılır

8-VAKUM ENTERFARANSİYEL

Hem ağrı kesici hemde spazm çözücü bir uygulamadır.Vakum vantuzları normal bir şiddette ayarlandıktan sonra enterfaransiyel akım yine tensde olduğu gibi hastanın normal hissedeceği seviyeye kadar artırılır

9-GALVANİ AKIM

Elektroterapi seanslarında genelde su içi uygulama yapılır hastanın boynunda problem varsa elleri, belinde problem varsa ayakları su dolu kaba yerleştirilir.Aynı kaba karbon elektrotlar ve problemli bölgeyede normal elektrotlar yapıştırıldıktan sonra akım artırılır ve hastanın çok hafif bir iğnelenme hissetmesi beklenir.Galvani akımın şiddetinin 5 miliamperi geçmemesi gerekir yoksa deride elektrik yanığı yapabilir.Galvani akım uygulamasındaki genel amaç hastanın extremitelerine yansıyan uyuşmaları ortadan kaldırmaktır

10-MEKANOTERAPİ (MASAJ ALETİ)

Bilindiği gibi masajın vücutta gevşeme ve rahatlama etkileri vardır bu uygulamadada özellikle problemli bölge üzerine yoğunlaşarak bu etkilerin oluşması beklenir.Ciltte herhangi bir tahribat oluşturmamak içinde ara madde olarak pudra kullanılır

11-BACKLİFE

Bel problemi olan hastalarda kullanılan bir uygulamadır.Amaç hastanın bel omurlarını mobilize ederek (hareketlendirerek) spazmı çözmek ve hastaya daha rahat bir hareket imkanı sağlamaktır

12-TRAKSİYON

Bel ve boyun hastalarında kullanılır.Hasta cihaza bağlandıktan sonra cihaz uygulama bölgesindeki omurları aralayacak şekilde kesikli bir şekilde çekme kuvveti uygular.Amaç bu omurlar arasına sıkışmış sinirleri kurtarmaktır

13-CAPİLLARİZASYON

Eklem bölgelerinde kapiller dolaşımı artırarak yıpranmış dokuyu beslemek için uygulanır.Elektrotlar eklemi çevreleyecek şekilde yerleştirildikten sonra akım hasta hafif bir seyirme hissedene kadar artırılır

More

Egzersiz yapan şeker hastaları dikkat !!



Düzenli egzersiz hem tip 1 hemde tip 2 şeker hastalığı tedavide büyük bir öneme sahiptir. Düzenli egzersiz programı uygulayan hastalarda hem kan şekerinin düzenlenmesi hemde şeker hastalığı olanlarda komplikasyonlara neden olan kan yağlarının düzenlenmesi yönüyle hastanın iyileştirilmesinde çok büyük bir katkı sağlamaktadır. Egzersiz uygulayan kişide kalp ve damar sisteminde ıstırahat kalp atımı hızı düşer, kalbin kan atım gücü artar, kalp egzersiz yaptığı için daha verimli hale gelir. Vücudun oksijenlenmesi daha iyi hale gelir.



Yüksek tansiyon şeker hastalarında sıklıkla ortaya çıkan bir hastalıktır. Kan basıncı yüksek olan hastalarda düzenli yapılan egzersiz tansiyonda azalma sağlar, kollesterol yüksekliği de şeker hastalarının sık karşılaştıkları rahatsızlıklardan biridir. Düzenli egzersiz kötü kollesterol leri düşürürken, HDL (vücut için faydalı)kollesterol de yükselme sağlar. Vücut için zararlı LDL kollesterol de düşme sağlar. Trigliseritler ( kandaki yağ) şeker hastalarında sıklıkla yüksek olabilir egzersiz bu yüksekliğide azaltır. Yani vücutta zararlı olan tüm yağların kandan temizlenmesini sağlamış olur.



Düzenli egzersiz kilo kaybına neden olur bu şeker hastaları için çok faydalıdır. Özellikle zayıflamada kas dokusunda azalma olmayıp yağ dokusundan olacağı için bitkinlik halsizlik asla olmaz vücuttaki kaslar eklemlere ve dokulara hakim hale gelir. Uzun süreli egzersiz karbonhidrat ve yağlarda yanma kas glukojen depolarında artış oluşturur.



İnsülin kullanan şeker hastalarında egzersize yanıt çok farklılık gösterir. Egzersiz öncesi hafif şeker yüksekliği olan hastalarda egzersiz insülin ihtiyacını hafif düşürebilir. 200-400 mg şekeri olanlarda egzersizde dikkatli olmak gerekir. Şeker 400 mg üstünde ise egzersiz kesinlikle yaptırılmamalıdır. Şeker hastalarında en sık karşılaşılan durum egzersizin ortaya çıkardığı kanda şeker düşüklüğüdür. Bu olay egzersiz esnasında ortaya çıkabildiği gibi egzersizden 4-6 saat sonrada ortaya çıkabilir. Şeker düşüklüğü yüksekliğinden daha fazla tehlikeleri olabilen bir durumdur.



Şeker hastalarının spor yaparken dikkat etmesi gerekenler



Şeker düşmesi olmaması için egzersize başlamadan evvel kan şekeri sıklıkla ölçülmeli takip edilmeli. Egzersize başlamadan evvel doktora danışarak 1-2 ünite insülin azaltılmalı. Beslenmedeki karbonhidrat miktarı hafif artırmalı. İnsülin uygulaması egzersizde hareket etmeyen karın bölgesinden uygulanmalı. İnsülinin en fazla etki yaptığı sürede egzersiz yapmamalı. Hipoglisemi için yanında kesme şeker ve su bulundurmalı. Egzersize yalnız değil mutlaka kendisine yardım edebilecek bir arkadaşla birlikte çıkmalı. Su kaybı düşünülerek sıvı alınmış olarak başlanmalı aralıklarla su tüketilmeli. Hafif bir beslenme sonrasında egzersize başlanmalı.
Mutlaka arada dinlenme periyotları konulmalı. Gece geç saatlerde egzersiz yapmaktan kaçının. Egzersiz aynı zamanda kafein gibi uyarıcı bir etkiye sahip olduğundan uykunuzun kaçmasına da neden olur.
Ağırlık egzersizi yapacaksa ağırlık miktarını düşük tutup tekrar sayısını artırılmalı. Ağırlık kaldırırken nefesinizi tutmayın veya ıkınmayın. Sizi fazla zorlayan ağırlıklardan kaçının.
Sıcak günlerde egzersiz yapmaktan kaçınılmalı. Egzersiz, erişkin diyabet hastasının yaşam kalitesini arttırır. Tabanı yumuşak sıkmayan sert olmayan hafif ayakkabı şeçilmeli. Vücudun ısıtılması mutlaka yapılmalı.



Egzersiz şeker hastaları için çok önemli bir tedavi biçimidir. düzenli fiziksel egzersiz diyabet görülme riskini ve insüline direnci azaltmaktadır. Egzersiz programı fizik tedavi doktorunuz tarafından yaşınıza, hastalığınızın süresine, herhangi ikincil bir rahatsızlığınızın olup olmamasına göre haftada kaç gün ne kadar süreyle hangi egzersizlerin verileceği belirlenir. Sağlığınız tehlikeye atılmamış olur.

More

Boyun düzleşmesi-gerginliği nedir, nasıl tedavi edilir?

Boyunda 7 adet omurga kemiği bulunur. Yapıları itibariyle bel omurlarından tek farkları, daha küçük olmalarıdır. Her omur arasında yastıkçık dediğimiz kıkırdaklar mevcuttur. Boyun omurları normalde öne doğru bir kavis yapmış yani C harfi şeklinde konumlanmıştır. Bu kavisin arkaya doğru giderek açı kaybetmesine halk dilinde boyun düzleşmesi denir.

Boyun düzleşmesi asıl olarak boyun kasları ile ilgili bir sorundur. Kaslar spazma girdiği için omurgayı sürekli olarak arkaya doğru çeker. Boyun düzleşince beyine giden dört damardan ikisi (Vertebral arterler) gerilir, beyine yeterince kan gidemez ve aşağıdaki semptomlar ortaya çıkar. Sadece boyun ve kol ağrısı şeklinde semptom verdiği gibi bu semptomlara aşağıdakilerde eşlik edebilir.
• Baş dönmesi ile birlikte baş ağrısı
• Kulaklarda çınlama
• Mide bulantısı
• Uyku bozukluğu
• Unutkanlık
• Tedavi edilmediği takdirde ileri safhalarda; dengesizlik, konsantrasyon bozukluğu, ileri derecede alınganlık ve isteksizliklere de yol açabilir.

Boyun düzleşmesi-gerginliği en çok kimlerde görülür?

Asıl sebep kişinin vücudu ile ilgili ergonomisine dikkat etmemesidir. Bu nedenle gün içindeki aktivitelerde doğru davranmak gerekmektedir. Özellikle ;
Uzun süreli öne eğilir pozisyonda oturarak çalışanlar,
Ağır yük kaldıranlar,
Yüksek yastık kullananlar,
Koltuk kanepe kenarında başı yaslayarak uyuyanlar, dinlenenler risk grubundadır. Tedavi edilmezse boyun düzleşmesi ilerleyen dönemlerde boyun fıtığına neden olabilir.

Boyun düzleşmesi-gerginliği teşhisi nasıl konur?

Uzman hekimlerce yapılan fiziki muayene ve MR filmi çekilerek teşhis konması mümkündür. MR filmi ile hastalığın derecesi de tespit edilebilir.

Boyun düzleşmesi-gerginliği tedavisi nasıl yapılır?

Hangi aşamada olursa olsun öncelikle hastaya hastalığı ile ilgili ayrıntılı bilgi ve korunma yolları ile ilgili bir eğitim verilmelidir. Şayet boyun düzleşmesi-gerginliği çok ilerlememiş, henüz başlangıç safhasında ise kas gevşetici ilaçlar, sıcak uygulama, gürültüsüz ve az ışıklı yerlerde istirahat önerilir.
Fakat boyun düzleşmesi-gerginliği ilerlemiş, ağrılar kollara da yayılıyorsa tedavide, fizik tedavi yöntemlerine baş vurmak gerekmektedir. Özel manuel tedavi teknikleri, akapunktur, yüzeyel ve derin sıcak uygulamalar, manyetik alan tedavisi, elektro terapi, traksiyon, medikal masaj ve gevşeme egzersizleri başta olmak üzere tedavi ile ilgili pek çok fizik tedavi yöntemi bulunmaktadır.
Tüm bu tedavi yöntemleri ile birlikte hastanın ergonomi ile ilgili eğitilmesi ve günlük fiziksel aktivitelerinde bu çerçevede davranması, hastalığın tedavi ve takibi dönemlerinde oldukça büyük önem taşımaktadır.
Ayrıca boyunluk kullanımı, şiddetli ağrılı 3-4 günlük dönem dışında faydadan çok zarar vermektedir. Aylarca takılması önerilen boyunluk tedavileri günümüzde artık uygulanmamaktadır.

Boyun düzleşmesi-gerginliği tedavi edilmezse ne gibi sonuçlar doğurur?

Boyun düzleşmesi-gerginliği tedavi edilmezse baş ağrıları sıklaşır ve ağrı kesici ilaçlara cevap vermez hale gelir, kişide mutsuzluk hali depresyona dönüşür. Sürekli boyun gerginliği boyun fıtıklarına zemin hazırlar, kollarda uyuşukluk, güçsüzlük oluşur. Dengesizlik ve yürüme güçlükleri, ince beceri gereken hareketlerin yapılamaması gibi sorunlar ortaya çıkar.

Boyun düzleşmesi-gerginliğinin oluşmaması için nelere dikkat edilmelidir?

Boyun gerginliğinin oluşmaması için öncelikle stres ve üzüntülerden mümkün olduğunca uzak durmak gerekmektedir. Düzgün duruş pozisyonları öğrenilmeli ve bu hayat tarzı haline getirilmelidir. Ayrıca aşağıdaki maddelere de dikkat etmek önem taşımaktadır.
• Klima, vantilatör önünde uzun süreli durmamalı
• Yüksek yastık kullanılmamalı ve koltuk kenarlarında uzun süreli dinlenilmemeli
• Uzun süre öne eğik pozisyonda durulmamalı
• Ağir kaldırılmamalı
• Tek kolla yük taşınmamalı
• Islak saçla dışarı çıkılmamalı
• Cereyen eden yerlerde durulmamalı
Ağrılarımız geçtikten sonra boyun kaslarımızı güçlendirici hareketler yapılması boyun gerginliği oluşması riskini azaltacaktır.

More

Skolyoz deformitesi nedir ?

skolyoz deformite
Sırtımıza yandan bakıldığında boyunda çukurluk sırtta kamburluk ve belde çukurluk olduğu görülür bunların olması kaçınılmazdır. Vücudun ağırlığını taşıyan omurgamızın almış olduğu şekildir. Sırtımıza arkadan baktığımızda normal sağlıklı bir kişide sağa sola bir eğrilik olmaması gerekir. Eger bu varsa skolyoz adı verilmektedir. Yani omurga kemiklerimizin sağa veye sola doğru kıvrımlanmasına verilen addır. Bu eğrilik boyunda, sırt ortasında veya belde olabilir. Genellikle kamburluğun artması yani rotasyonla birlikte olmasına rotoskolyoz adı verilir.

More

Skolyoz (Omurga Yan Eğriliği)

Omurganın yanlara doğru “S” veya “C” biçiminde kıvrılmasıdır. Bunun sonucunda omurga döner ve bir omuz ve bir kalça diğerinden yüksek görünür. Genetik olanları varsa da genellikle çoğunun sebebi bilinmemektedir. (idiopatik skolyoz)

Herhangi bir yaşta olabilir. İnfantil skolyoz 3 yaş altında görülür. Genellikle doğumsal yapı bozukluklarına, sinir ve adale hastalıklarına ( muskuler distrofi, spastik felç gibi) , kazalara, enfeksiyon ve tümörlere bağlı olarak gelişebilir. Juvenil skolyoz 3-10 yaşları arası görülür ve nadirdir. 10 yaş sonrası görülen adolesan (buluğ çağı) skolyoz olarak adlandırılır ve en sık görülen tipidir.

 

Skolyoz büyümenin devam ettiği buluğ çağı boyunca hızlı bir ilerleme gösterir. İskelet gelişiminin tamamlanıp büyümenin durduğu yaşlarda ilerleme ileri eğrilikler hariç durur. 50 derece özelliklede 70 derece üzeri eğrilikler erişkin yaşlarda oldukça az olmasına karşı ilerleme gösterirler.

 

Skolyoz genellikle ağrı yapmaz. Tedavi eğilmenin ilerlemesini engellemek, görünüm bozukluğunu gidermek, gelişebilecek solunum ve dolaşım problemlerini engellemek, omurgada gelişebilecek kireçlenmelerini engellemek amacıyla yapılır.

Tanı

Doktor ve ailelerin skolyozu en kolay tanıyabilmelerinin yolu çocukların kollarını aşağı sarkıtarak öne eğildiklerinde sırtta ve özellikle kürek kemiği seviyesinde asimetrinin farkedilmesidir. Bu asimetrinin diğer sebeplerinin( travma, kas tutulması gibi) olup olmadığına da bakılmalıdır.

 

Tanı rontgen ile teyid edilir. Burada skolyozu tam değerlendirmek için ortoröntgenogram denilen tüm omurgayı gösteren filmler kullanılmalıdır. Bu filmlerde eğriliğin bölgesi ve derecesi değerlendirilir. İlerleme riski olan vakalarda 3-6 ay aralıklarla iskelet gelişimi tamamlanana kadar rontgen tetkiki yinelenmelidir.

Tedavi

  • Gözlem: 20 derecenin altında ve iskelet gelişimi tamamlanmaya yakın hastalarda sadece gözlem ve belirli aralıklarla kontrol yeterlidir.
  • Korse: Korsenin amacı eğimin artışının engellenmeye çalışılmasıdır. Korse özellikle eğimin 30 derece civarında olduğu ve büyümenin devam ettiği çocuklarda etkilidir. Korse etkisi 40 derece üstü eğriliklerde ve iskelet gelişimi tamamlanmasına uzun yıllar olan çocuklarda azalmaya başlar.
  • Cerrahi: Eğim 50 derece üzerinde ve çocuk hala büyüyorsa cerrahi kaçınılmazdır. 50 derece üzeri eğrilikler büyüme sona erdikten sonra da oldukça az olsa da artmaya devam eder. Bu sebeple ilerideki komplikasyonları önlemek, görüntü açısından cerrahi seçeneği iyi değerlendirilmelidir.
More

Yaygın sebebi bilinmeyen iskeletsel kireçlenme

YAYGIN SEBEBİ BİLİNMEYEN İSKELETSEL KİREÇLENME

(DİFFÜZ İDİYOPATİK SKELETAL HİPEROSTOZİS DİSH)

 

Omurga çevresinde yumuşak dokularda kasların kemiğe yapışma bölgelerinde yaygın kireçlenme ile giden bir hastalıktır. Hastalık en sık sırt bölgesi olmak üzere bel ve boyun bölgesindede görülebilir. Oluşan kireçlenme yumuşak dokulara oturduğu için omurga eklem aralıklarının daralmasına neden olmaz

Kimlerde sık görülür: Erkeklerde bayanlara göre daha sıktır. Yaş ilerledikçe görülme sıklığı artar kilolu olanlarda daha sık görülür.

Hastalığın sebebi : Tam olarak bilinmemektedir omurgada geçirilmiş travmalar, omurga çevresinde uygulanmış olan ameliyatlar, genetik yatkınlık, bazı hormonal bozuklukların rol oynayabileceği öne sürülmüştür.

Bulgular: Genellikle hiçbir belirti vermeyebilir. Özel bir klinik belirtisi yoktur omurgada  boyun, sırt veya belde çeşitli derecelerde sertlik. Bu bulgu hastanın dikkatini çekmeyebilir. Yıllar içinde kireçlenme arttığında bel ve boyun eklemlerinde hareket kısıtlanır bazen donmayada neden olabilir. Mobil segmentlerde aşırı yüklenmeye bağlı kök basılarına neden olabilir bel ve kola giden kök sinirlerine bası kol ve bacaklarda uyuşma karıncalanma kas gücü kaybına neden olabilir. ileri derece kireçlenmeler omurilik basısına neden olabilir. El  ve ayakta uyuşma karıncalanma ve güçsüzlüğe neden olabilir. Boyundaki aşırı kireçlenme yutma güçlüğüne neden olabilir.Bazen omurga dışındaki kalça ayaklar omuz gibi eklem çevresinde aşırı kireçlenmeye de neden olabilir.

Tanı : Röntgen grafisi ile konulur.

Tedavi : Ağrı kesici ilaçlar, anti romatizmal ve kas gevşetici ilaçlar kullanılabilir. Fizik tedavi rehabilitasyon ile eklem hareket açıklığı kazandırılabilir, ağrısı giderilebilir, kaslar   güçlendirilerek iyileşme sağlanabilir.

 

 

More

Antidepresan kullanımına dikkat

Uzmanlar, günümüzde depresyon görülme sıklığının en temel sebebinin antidepresan kullanımı olduğunu ileri sürüyorlar Antidepresanların etkinliğine ilişkin meta-analizi uluslararası arenada büyük tartışma yaratan Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi Plasebo Çalışmaları ve Terapötik Karşılaşım Programı Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Irving Kirsch, bu yıl dördüncüsü düzenlenen Ulusal Psikofarmakoloji Kongresi için geldiği Antalya’nın Belek beldesinde, antidepresan ilaç tedavisi ve riskleriyle ilgili açıklamalarda bulundu. Antidepresanların ciddi riskler taşıdığını ileri süren Kirsch, günümüzde depresyonun en önemli nedeninin de yoğun kullanılan antidepresan ilaçları nedeniyle depresyonun sürekli nüks etmesi olduğunu savundu. Kirsch, antidepresanlar ve placebo (fiziksel, kimyasal ya da farmakolojik bir etkisi olmayan, ancak verildiği ya da uygulandığı kişiye böyle bir etkisi olduğu söylenen madde ya da işlem) arasındaki farkı ortaya koymak amacıyla yaptığı araştırmaya kadar, antidepresanların tedavi edici etkisine inandığını söyledi. Araştırma nedeniyle Amerikan Gıda ve İlaç Dairesinden (FDA) aldığı verileri incelediğinde hayatının en büyük sürpriziyle karşılaştığını belirten Kirsch, antidepresanlarla ilgili çalışmaların yüzde 40’ının yayımlanmadığını ve yayımlanmayan bu çalışmalarda antidepresanların yüzde 88 oranında depresyon tedavisine ciddi katkı sağlamadığının gösterildiğini kaydetti. Yaptığı araştırmalarda placebonun, antidepresanların sağladığı etkinin yüzde 82’sini sağladığını ortaya koyduğunu vurgulayan Kirsch, ”Buna karşın antidepresanlar 24 yaşın altındaki gençlerde ve çocuklarda intihar riskini yüzde 62, yetişkinlerde inme riskini yüzde 50-60, hamileliğin ilk üç ayındaki kullanımda ise kadınların otistik bebek sahip olması riskini yüzde 280 oranında arttırıyor. Ayrıca ölümlere neden olan her şeye de ciddi oranda katkısı var” dedi. -Depresyon nedeni antidepresan- İlaç firmalarının yıllarca antidepresanlarla ilgili bilgileri sakladıklarını savunan Kirsch, ”Doktorlar bu riskleri bilmeyince hastalar da bilemedi. Kimse farkında olmayınca da ‘antidepresanlar iyidir’ denilerek bir jenerasyon bu hapları kulandı ve hala etkisi sürüyor” dedi. Antidepresan ile tedavinin hiçbir faydası olmadığını iddia eden Kirsch, şunları söyledi: ”Risk var getiri yok. Plasebo ve antidepresan kullanımını karşılaştırdığınızda klinik olarak ciddi bir farktan bahsetmek mümkün değil. Antidepresanlar çözüm sunmakta çok sıkıntılı olduğu gibi çok ciddi riskler de taşıyorlar. Antidepresan kullanımı depresyonun sonraki yıllarda tekrarlama riskinin yüzde 113-280 arttırıyor. 4-8 hafta gibi kısa kullanımlarda bile depresyonun tekrarlaması riskini arttırıyor. Günümüzde depresyon görülme sıklığının en temel sebebi antidepresan kullanımı. Çünkü ilaç kullandığınızda depresyon sürekli tekrarlıyor.” -”Antidepresan en son çare”- İnsanların kendilerini kötü ve çaresiz hissedebileceklerini, intiharı düşünebileceklerini belirten Kirsch, buna karşın antidepresanların çözüm olmadığını kaydetti. Kirsch, ”Bol bol egzersiz yapın. İşe yaramazsa terapiye gidin, akapunktur ya da meditasyon deneyin. Hiçbiri işe yaramazsa, depresyon tedavisinde ilaç en son çaredir” diye konuştu. Depresyon tedavisinde psikoterapinin etkisinin uzun vadede çok daha fazla fayda sağladığını ifade eden Kirsch, antidepresanların taşıdıkları risklerin ortaya çıkmasıyla birlikte İngiltere’de depresyon tedavisiyle bağlantılı olarak yapılan ve önerilen tedavi çözümlerinde bu tedavinin ön plana çıktığını kaydetti. Kirsch, ”İngiltere’de şu anda 10 bin psikoterapi uzmanı yetiştirilmeye çalışılıyor. Bu rakama ulaşılırsa ciddi şekilde ilaçlardan uzak terapi yöntemleriyle depresyon tedavisi söz konusu olabilecek” diye konuştu. -”Haftada 3 gün egzersiz antidepresanla aynı etkiyi yaratıyor”- Egzersiz yapmanın depresyon tedavisi için antidepresanlardan çok daha iyi bir tedavi olduğunu dile getiren Kirsch, ”Haftada 3 gün egzersiz antidepresanla aynı etkiyi gösteriyor” dedi. Antidepresanla egzersizin kombine edildiği çalışmalardan da bahseden Kirsch, depresyon tedavisi gören kişilerin bir kısmına 4 ay boyunca sadece antidepresan, bir kısmına sadece egzersiz, bir kısmına ise hem ilaç hem egzersiz verilerek izlendiğini söyledi. Kirsch, sadece egzersiz yapan grupta depresyonun tekrarlama riskinin yüzde 8, ilaç alan grupta ise yüzde 40 bulunduğuna dikkati çekerek, hem ilaç alan hem de egzersiz yapan grupta bu oranın yüzde 31 olduğunu kaydetti. Kirsch, araştırmanın, antidepresanların egzersizin iyi etkilerini de ortadan kaldırdığını da gösterdiğini sözlerine ekledi. Hull ve Connecticut Üniversitesi Onursal Profesörü de olan Kirsch’in plasebo etkileri, antidepresan ilaç tedavisi, hipnoz ve telkin üzerine 10 kitabı, 200’den fazla bilimsel dergide yayınlanmış makalesi ve kitap bölümleri bulunuyor.

More

ESWT Tedavisi

ESWT Nedir ?

ESWT (Extracorporeal ShockWave Therapy), kısaca şok dalga tedavisi. Vücut dışında oluşturulan güçlü ses dalgalarının çelik başlıklı bir aplikatör vasıtasıyla vücudun istenilen bir bölgesinde odaklanmasına dayanan non-invazif uygulama şeklidir. Elektro-hidrolik enerji ilkesine dayanan yüksek basınç ve yüksek enerjiyi çok kısa süre içerisinde uygulama imkanı sağlayarak birkaç seansta yüksek başarı ile tedavi olanağı sağlamaktadır.

Hangi Rahatsızlıklarda ESWT kullanılabilir ?

Kalsifiye omuz ağrısı

Omuz eklemine yakın tendonlarda kalsiyum depozitlerinin, eklem içinde oluşturdukları enflamasyonun neden olduğu omuz ağrısı şikayetidir.

Tenisçi ve Golfçü dirseği

Aşırı kullanıma bağlı olarak ortaya çıkan dirsek ağrısı şikayeti.

Topuk dikeni

Aşırı zorlanmaya bağlı olarak ayak topuk kemiğinin altında zamanla yırtıklar ve zedelenmeler oluşur. Daha sonra oluşan doku iltihabı ve sertleşmesi, yerini kemikimsi bir yapıya bırakır. Üzerine bastıkça ağrı hissedilen bir şikayettir.

Diğer uygulama alanları;

Impingement syndrome

Tendinitis

Tendopathy

Patellar tip syndrome

Trochanter major

Achilodyna

Tedavi süresi nedir, kaç seans uygulanır ?

Uygulanan şok sayısı, frekans ve enerji seviyesi ne göre seans süreleri farklılık gösterebilir.Ortalama bir seans 20-25 dakika sürer. Yumuşak doku uygulamalarında 3 ila 5 seans arasında değişen sürelerde hasta şikayetlerinden kurtulmaktadır.

ESWT’nin uygulanmadığı alanlar nelerdir ?

Hamileler, kalp pili kullanan ve kanserli hastalarda uygulanmaz. Ayrıca baş, boyun ve sinirlere yakın bölgelerde, henüz gelişimini tamamlamamış kemiklerde uygulanmaz.

Yan etkileri varmıdır ?

Şok dalga tedavisinde ciltte oluşan hafif kızarıklık dışında hiçbir yan etkisi bulunmamaktadır. Hasta tedaviden sonra günlük işlerine devam edebilir.

Hasta ne zaman etkisini fark eder ?

İlk seanstan itibaren 1 haftalık süre içerisinde ağrılarda azalma görülebilir. Eswt tedavisinde amaç ağrının geçici olarak giderilmesi değil, kalıcı olarak bir tedavi sağlamaktır.

ESWT başarı oranı nedir ?

Omuz kireçlenmesinde % 80, tenisçi ve golfçü dirseğinde % 70, topuk dikeninde % 85 ve üstü başarı oranına sahiptir. ESWT

More