Ömrümüzün yaklaşık üçte biri yatakta geçmektedir. Sadece bu bile yatak konforunun önemini vurgulamak açısından yeterlidir. Son yıllarda endüstrinin bu alana ilgi göstermesiyle beraber bel sağlığına uygun yataklar üretilmeye başlanmıştır
Omurga sağlığı açısından en uygun yatış pozisyonu; omurga ve disklerin üzerine en az yükün bindiği pozisyondur. Çok yumuşak, esnek veya sert yataklar, uzun süreli (gece boyunca) yatma sonucu omurgayı zorlarlar. Çünkü bu iki durumda da omurga en az zorlandığı orta duruş pozisyonunu koruyamaz. Çok sert veya çok yumuşak yataklar omurganın doğal eğriliklerini uzun süre koruyamaz. Bu nedenle doğal eğrilikler artmış ya da tamamen kaybolmuştur. Her iki durumda da bel omurlarını bir arada tutan bağlar aşırı derecede gerilir, sinirlerin çıktıkları foramenler (delikler) daralır, omurla arasındaki disk üzerine aşırı yük biner.
Omurgamız için ideal yatak, doÄŸal eÄŸriliklerin korunmasını saÄŸlayan, buna karşın eÄŸriliklerin artma ve azalmasına yol açmayacak yataktır. Uygun bir yatakta, omurga doÄŸal eÄŸriliklerini koruduÄŸundan; disk, baÄŸ, sinir gibi oluÅŸumların zorlanması en aza iner. Sonuçta bu oluÅŸumlardan kaynaklanan aÄŸrıların ortaya çıkmasını engeller. Her ne kadar uygun yatak konusunda kesin bir kural yoksa da yine bazı ölçüler kullanılabilir. Her “ortopedik” adı verilen yatağın her bel hastasına uygun olduÄŸu söylenemez. Ä°lk alındığında iyi gelen bir yatağın bu niteliÄŸini ne kadar bir süre sürdüreceÄŸi de önemlidir.
Ortopedik Yatak: Genel olarak altında enine esnek latalardan oluşmuş tahta ızgara yerleşmiş olan bir pamuk yataktır. Teknik olarak özel üretim yaylar, süngerler ve metal alaşımlar kullanılarak iyi sonuçlar alınabilmektedir. Yatağın boyutları da rahat bir uyku açısından önemlidir. İdeal yatak boyu yatan kişinin boyundan 20 cm fazla, eni ise en az 95 cm olmalıdır. İki kişilik yataklarda eşlerin ikisine de aynı yatağın uygun olması her zaman mümkün olmayacağından, ayrı yatak ve ızgaraların kullanılacağı bir düzenek tavsiye edilebilir.
Genel olarak altında enine esnek latalardan oluşmuş tahta ızgara yerleşmiş olan bir pamuk yataktır. Teknik olarak özel üretim yaylar, süngerler ve metal alaşımlar kullanılarak iyi sonuçlar alınabilmektedir. Yatağın boyutları da rahat bir uyku açısından önemlidir. İdeal yatak boyu yatan kişinin boyundan 20 cm fazla, eni ise en az 95 cm olmalıdır. İki kişilik yataklarda eşlerin ikisine de aynı yatağın uygun olması her zaman mümkün olmayacağından, ayrı yatak ve ızgaraların kullanılacağı bir düzenek tavsiye edilebilir.
Çok sert zemin ya da yerde yatma her kalkışta omurgayı zorlayıp, bel ağrılarını daha da artırabilir.
Omurga için ideal yatış pozisyonları, sırtüstü ya da yan yatıştır. Yüzüstü yatma, bel çukurluğunun aşırı derecede artmasına yol açar. Bu nedenle önerilmeyen bir pozisyondur. Ancak ankilozan spondilitli ve kalça ağrılı hastalarda zaman zaman yüzüstü yatma tavsiye edilebilir.
Yatarken bacakların kalça ve dizlerden karına doğru bükülmesi, bel açısını daha da azaltıp rahatlamayı sağlayan bir durumdur. Dizlerin altına konacak rulo şeklinde bir yastık bunu sağlar. Ancak bu tür bir desteğin uzun süreli kullanımı diz arkasındaki kasların kısalmasına yol açar. Bu da dik duruşu bozarak yine bel ağrısına neden olur. Bu nedenle bu tür bir destek zorunlu durumlarda ve kısa süre kullanılmalıdır. Ayrıca diz ve kalça sorunlu hastalarda ve iltihaplı romatizmalarda bu pozisyon asla tavsiye edilmez.
Yan yatarken hastanın iki bacağı arasına konacak yastık da omurga için faydalıdır ayrıca yine yan yatarken bel çukurluğunun bir yastıkla doldurulması faydalı olabilir. Her ne kadar hastanın yakınmaları belinde ise de boyun omurgasının pozisyonu çok önemlidir. Zira omurga bir bütündür. Omurga çevresi kasları bir hasır örgüsü gibi birbirine geçmişlerdir, hastanın bir omurga bölgesindeki sorunları diğer bölgelere de yansır. Bu nedenle bel hastası yatarken boyun pozisyonuna da dikkat etmelidir.
Ä°yi bir yatak nasıl bel aÄŸrılı hastalar için çok önemli ise boyun aÄŸrılı hastalar için de yastık o kadar önemlidir. Özellikle yan yatışta başın yana düşmemesi, sırt üstü yatışta da arkaya sarkmaması gerekir. “Alçak yastık iyidir” gibi peÅŸin yargı her ÅŸartta geçerli deÄŸildir. Prensip; boynun da belde olduÄŸu gibi omurganın nötral adını verdiÄŸimiz orta pozisyonda desteklenmesidir. Bunun için kullanılan asıl yastık dışında ikinci bir yastık faydalı olur. Fazla yüksek olmayan ince bir yastığın üzerine konulacak rulo bir yastık boyun kaslarındaki zorlanmayı en aza indirir. Bu yastık ense ve boynu destekleyerek başın yana veya arkaya düşmesini engeller. Bunun için ince bir rulo veya küçük bir bebek yastığı kullanılabilir. Bu amaca yönelik hazır veya havalı yastıklar bulunmaktadır. Boyun aÄŸrılı hastalar uzun süren yolculuklarda da mutlaka özel bir seyahat yastığı kullanmalıdır.
Yataktan Kalkma: Ani bel tutulmaları çoğunlukla uzun süreli hareketsizlikten sonra meydana gelir. Aynı durum spor yaralanmalarında da söz konusudur ve yeterince ısınmamış kaslarla açıklanır. Uzun süreli istirahat sonrası gevşemiş kaslar, ani hareketler karşısında yeterli hızda reaksiyon veremediklerinden eklem ve omurgayı koruyamazlar. sonuç ise tutulmalar, incinmeler ve ağrıdır.
Ani bel tutulmaları çoğunlukla uzun süreli hareketsizlikten sonra meydana gelir. Aynı durum spor yaralanmalarında da söz konusudur ve yeterince ısınmamış kaslarla açıklanır. Uzun süreli istirahat sonrası gevşemiş kaslar, ani hareketler karşısında yeterli hızda reaksiyon veremediklerinden eklem ve omurgayı koruyamazlar. sonuç ise tutulmalar, incinmeler ve ağrıdır.
Bel ağrısı çeken hasta sabah ağrıları ile uyandığından bu durumu engellemek için yataktan kalkarken, uzun süreli hareketsizliğin yol açtığı kassal hazırlıksızlığı gidermek için kasları ısıtmak gerekir. Bunun için de en basit ve doğal yöntem yeterince gerinmek ve yatakta basit birkaç egzersiz yapmaktır.
Sırtüstü yatan bir kişi ani olarak omurgasını doğrultarak kalkmamalıdır. Önce yan dönmeli sonra bacaklarını aşağıya sarkıtmalı, kolunu yana uzatıp yatağa dayanmalı ve gövdesini doğrultmalıdır. Daha sonra ayaklar yere bastıktan sonra bir süre bu pozisyonda kalınmalıdır. Bu kalkış tarzı düşük tansiyonlu hastalar için de önerilen bir pozisyondur.
Yrd.Doç.Dr.Nesrin Yağcı
MoreAyak başparmağı diğer parmağın üstüne bindiğinde bunyon oluşur. Bu durum, halluks valgus (Latincede çarpık anlamına gelen valgus ve ayak başparmağı anlamına gelen halluks sözcüklerinden gelir) denilen kalıtımsal bir özelliğin sonucudur ve ayakta şekil bozukluğu-na neden olur. Ayak başparmağının ayağa birleştiği bölüm, ayağın normal profilinin dışına taşarak, bunyon denilen çıkıntıyı yapar. Bunyon sürekli sürtünmeye maruz kaldığı için, bu bölgedeki deri zamanla kalınlaşır.
Belirtiler
- Ayak başparmağının ayağa birleştiği bölümde kemiksi bir çıkıntı
- Ağrı ve hareket kısıtlılığı da olaya eşlik eder
Bu hafif ancak yaygın sorun kadınlarda daha sık görülür. Bazı kişiler genetik olarak bunyona eğilimli olsa da, daha çok yüksek topuklu ve sivri burunlu dar ayakkabıların giyilmesi sonucu oluşur.
TeÅŸhis
Doktorunuz teşhisi doğrulamak için birkaç açıdan röntgen çektirebilir.
Bunyon genellikle hafif bir rahatsızlığa neden olur. Bununla birlikte, bunyona bursit ya da osteoartrit eşlik ederse ağrı ve eklemde katılık oluşabilir. Bunyon ayağınıza uygun ayakkabı bulmanızı zorlaştırabilir ve uygun ayakkabıların dış görünüşü de hoşunuza gitmeyebilir. Eğer ağrınız olursa, doktorunuza başvurun.
Tedavi
Ayağınıza iyi uyan ayakkabıların kullanımı çoğu kez en iyi çaredir ve bunyonun yarattığı rahatsızlığı önleyebilir. Eğer bursit gelişirse, eski bir ayakkabının bunyonun üstüne gelen bölümünde açılacak bir delik rahatlama sağlayacaktır.
Bunyonun üstüne konacak yumuşak bir yastıkçık yararlı olabilir. Bazı nadir durumlarda fazla kemik dokusunu çıkartmak ve kemiğe eski biçimini vermek için ameliyat yapılabilir.
MoreYapabildiğiniz bütün egzersizleri yapabilirsiniz. Ancak bu egzersizlerin bir kısmı sizin için uygun olmayabilir. En iyisi her gruptan birkaç egzersizi sürekli olarak yapmaktır. Egzersizleri günde 2-3 defa 5-10 kere tekrar edin. Ancak bazı egzersizleri daha sık aralıklarla yapabilirsiniz.
Egzersiz 1:
Yüzüstü uzanırken, ellerinizi başınızla birlikte kaldırın, aynı zamanda sağ veya sol bacağınızı sırayla kaldırın.
Egzersiz 2:
Yüzüstü karnınızın altında bir yastıkla uzanın, ellerinizi arkada birleştirerek, başınızı ve göğsünüzü olabildiğince kaldırın.
Egzersiz 3:
Aynı hareketi kollarınız yanda tekrarlayın.
Egzersiz 4:
Yüzüstü uzanırken ayaklarınızı ve kollarınızı uzatarak gerdirin.
Egzersiz 5 :
Ayakta dururken elleriniz belinizde, geriye doğru uzatın.
Egzersiz 6:
Sırtüstü yatarken bir bacağınızı dizinizi bükmeden havaya kaldırın diğer bacağınızla aynı hareketi tekrarlayın.
Egzersiz 7:
Sırtüstü uzanırken, dizleriniz bükük, ayak tabanı yerde, olsun. Her iki elinizi olabildiğince yukarıda birleştirin.
Egzersiz 8:
Bir sandalyede oturun omuzunuzu havaya kaldırırken göğüs kafesinizi gerin, hareketi her iki taraf için hem soluk alırken hem de soluk verirken tekrarlayın. Egzersiz 9:
Şerit haline getirilmiş bir çarşafı üst göğsünüze çaprazlayın derin nefes alıp verirken bu esnada göğüs kafesinizdeki direnci hissedin. Hareketi alt göğüs ve göğüs ortası için tekrarlayın.
Egzersiz 10:
Sırt üstü yatarken başınızı kaldırmadan dizlerinizi göğsünüze çekin, egzersizi her iki diz için birlikte ve ayrı ayrı tekrarlayın.
Egzersiz 11:
Sırt üstü yatarken dizlerinizi bükün, kalçanızı kaldırabildiğiniz kadar kaldırın ve köprü kurun.
Egzersiz 12:
Bir duvar köşesinde şekildeki gibi duvara dayanın ve vücudunuzu yaylandırın.
MoreAyaklarınız günlük etkinliklerinizde bile yeterince yük altına girmektedirler. Spor yaparken beden ağırlığınızın 3-4 katı fazlası ayaklarınıza yük olarak biner. Bu nedenle spor sırasındaki kullanacağınız en önemli giyim eşyası spor ayakkabınızdır.
Seçeceğiniz ayakkabı ayağınıza iyi oturmalıdır. Ayağınızda bulunan 26 kemik ve bunlarla ilişkili eklem ve bağlar ayağınızda bir uzunlamasına, bir de enlemesine kemer (ark) oluştururlar. Ayakkabınız bu kemerleri iyi desteklemelidir.
Ayağınızda bir sorun ya da eski bir yaralanma varsa, hekiminize danışarak tabanlık ya da ortotik kullanılarak spora bağlı muhtemel sorunlarınız engellenebilir.
Ayakkabının tabanı spor sırasında maruz kalınan darbe ve basıncı emebilme özelliğine sahip olmalıdır. Diğer yandan dayanıklı da olmalıdır. Tabanda tırtıllar varsa, bunlar uzun olmamalıdır ve tüm ayakkabı tabanına yayılmalıdır. Ayakkabının ön ucu esnek ve yumuşak olmalıdır. Koşu sırasında ayak parmaklarının bükülmesine izin vermelidir. Ayakkabının ucu en az 45 dereceye kadar bükülebilmelidir. Tabanın orta kısmı ise bükülmemelidir. Ayakkabının topuk kısmı ise yumuşak ve kalın olmalıdır ve darbeleri rahatça emebilmelidir; ayrıca ayak tabanını iyice sarıp hareketini engellemelidir. Böylece burkulmalar ve su toplanması engellenmiş olur. Topuktan yukarıya doğru aşil kirişini koruyucu bir yastıkçık bulundurmalıdır.
İç tabanı arkları desteklemelidir ve taban özellikle parmakların bulunduğu uç kısmında yukarıya doğru kalkıp, ayak parmaklarını yandan sarmalıdır. Böylece nasır ve diğer parmak zedelenmeleri engellenmiş olur.
Ayakkabının sayası hareketli ve sağlam olmalıdır. Ayağınızın solumasına izin vermelidir. Ayağı iyi sarıp, burkulmasına izin vermemelidir. Bazı spor türlerinde (örn. Basketbolde) ayak bileğini de kapsaması arzu edilir.
Ayakkabının dili ve kenarları yumuÅŸak kauçuklu olmalıdır. BaÄŸcıkların ayak bileÄŸi hareketini fazla engellemeden, mümkün olduÄŸunca yukarıda baÄŸlanması arzu edilir. En uygun ayakkabı ayağı sıkmadan, sıkı biçimde ayaÄŸa oturanıdır. Ancak ayak parmaklarınıza da yeterince hareket olanağı saÄŸlamalıdır. Birinci ayak parmağı ile ayakkabı ucu arasında 1 cm’lik boÅŸluk olmalıdır.
Ayakkabılarınızı uzun ömürlü olmaları için çorap ve ayakkabılarınızı sıkça değiştirmelisiniz, ayakkabılılarınızı temiz tutup, dinlendirmelisiniz; onları kalıba almalı ve doğal koşullarda kurumalarına izin vermelisiniz (güneşte ya da ocağın karşısında kurutmayın çünkü derinin setleşmesine neden olur). Ayakkabının iç tabanı erkenden yıpranacağı için, onu değiştirmenizde yarar vardır.
Ayakkabı alırken, sporda giyeceğiniz çoraplarla ve öğleden sonra deneme yapın. Hatta mağazanın içinde yürüyerek ya da koşarak ayakkabının uygunluğuna bakın. Yapacağınız spor türüne uygun ayakkabılar bulunur. Örneğin koşacaksınız topuk tabanı kuvvetli, tenis oynayacaksanız yanları destekli, yürüyecekseniz tabanı sert, iç tabanı yumuşsak ve katı topuk desteği olan bir ayakkabı önerilir Size.
Düzenli spor yaptığınız durumda, ayakkabınız 6-9 ayda aşınacaktır. Bunun için aşınmalara dikkat edin, çünkü bunlar yaralanmalara ve aÄŸrılara neden olabilirler. Ortalama 750-800 km’lik bir koÅŸu mesafesinden sonra aşınmalar had safhaya ulaşır.
More1- Ä°ZOMETRÄ°K EGZERSÄ°ZLER:
(Dik olarak otururken veya ayakta yapılır)
A) Fleksiyona direnç: Eller alna koyulur, baÅŸ öne doÄŸru itilmeye çalışılırken ellerle engel olunmaya çalışılır, 10′ a kadar sayılır ve bırakılır. 3 defa tekrarlanır.
B) Ekstansiyona direnç: Eller başın arkasına (enseye deÄŸil) koyulur ve baÅŸ arkaya doÄŸru itilmeye çalışılırken ellerle engel olunmaya çalışılır. 10′ a kadar sayılır ve bırakılır. 3 defa tekrarlanır.
C) Yana eÄŸilmeye direnç: SaÄŸ el yüzün saÄŸ tarafına koyulur ve baÅŸ saÄŸa doÄŸru itilmeye çalışılırken saÄŸ elle engel olunmaya çalışılır, 10′ a kadar sayılır ve bırakılır. 3 defa tekrarlanır. Aynı hareket sol elle sola doÄŸru tekrarlanır.
D) Döndürmeye direnç: SaÄŸ el başın saÄŸ arka kısmına, sol el sol ÅŸakaÄŸa koyulur. SaÄŸ omuzun üzerinden bakmaya gayret eder gibi elin direncine karşı baÅŸ saÄŸa dönmeye zorlanır. Bu durumda 10’a kadar sayılır. Hareket el deÄŸiÅŸtirerek aksi yönde tekrarlanır.
2- Ä°ZOTONÄ°K EGZERSÄ°ZLER
A) Başınızı yavaşça sağa döndürün ve üç saniye böyle durun. Başınızı öne döndürün. Dinlenin. Aynı hareketi aksi yöne yapın. Dinlenin. Hepsini 5 defa tekrarlayın.
B) Aşırı zorlanmaya sebep olmadan, başınızı çeneniz göğsünüze değecek kadar öne eğmeye çalışın. Dinlenin. Başınızı yavaşça arkaya bükün. Dinlenin. 5 defa tekrarlayın
C) Başınızı yavaşça kulağınız omuzunuza değecek kadar sağa eğmeye çalışın. Dinlenin. Yavaşça doğrultun. Aksi yöne tekrarlayın. Dinlenin. Hepsini 5 defa tekrarlayın.
D) Başınızı saat yönünde mümkün olduğu kadar geniş ve tam bir çember çizecek şekilde (yukarı, sola, aşağı, sağa) döndürün. Aynı hareketi saatin aksi yönüne yapın. Dinlenin. Hepsini 3 defa tekrarlayın.
OMUZ EGZERSÄ°ZLERÄ°
1- KAUDMANN EGZERSÄ°ZLERÄ°:
A) Sarkaç egzersizi: Dizlerinizi ve belinizi hafif öne bükerek bir elinizle bir masaya tutunun, diğer elinizi serbestçe sarkıtın. Serbest kolunuzu, dirseğinizi düz tutarak (a) öne arkaya, (b) sağa sola, (c) daireler yapacak şekilde birer dakika sallayın.
B) Tırmanma egzersizi: Yüzünüz duvara dönük, dirseğiniz gergin durumda parmaklarınızı, duvar üstünde, vücudunuzu eğmeden yürütün. Aynı hareketi duvara yan dönük olarak tekrarlayın. Öbür kolla da aynı hareketleri yapın.
C) Omuz elevasyonu: Kollar yana sarkık, dik durumda iken omuzlarınızı yukarı kaldırın ve derin nefes alın, indirirken nefesinizi verin. Aynı hareketi ellerinizde birer kg’lık ağırlıklarla tekrarlayın.
D) Kollar serbest halde iken omuzlarınızı önden arkaya ve arkadan öne çevirin.
BOYUN ve OMUZLARINIZA NASIL ÖZEN GÖSTEREBİLİRSİNİZ?
OTURURKEN:
Çenenizi (yukarı değil) bükük ve boynunuzu arkaya doğru çekik tutun. Kol destekleri olan sert sandalye kullanın. Gevşemeyin; bütün omurganız sandalye arkalığına dayanacak şekilde dik olsun. Sandalye kollarını kollarınıza destek olarak kullanırsanız, ileri eğilme sebebiyle boynunuzda olacak lüzumsuz zorlanmayı önlemeye yardımcı olur.
AYAKTA:
Çeneniz (yukarı değil) bükük ve boynunuzu arkaya doğru çekik tutun. Keza belinizin düz durmasına çalışın. Dizlerinizi bükmeden öne doğru eğilmeyin; bu, boyun ve omuzlarınızı arkaya çekik ve dik tutabilmenizi kolaylaştıracaktır.
UYURKEN:
Yüz üstü yatmayın. Yan yatarak uyumanız daha iyidir. Baş ve boynunuza yastığınız yardımıyla normal bir duruş sağlayın, (şekildeki gibi) ve kollarınızı aşağıda tutun. Eğer sırtüstü yatmak istiyorsanız yastığınızı baş ve boynunuzun altına gelecek şekilde koyun. Yastık baş ve boynunuzu nötr bir durumda desteklemelidir. Boynunuzun gergin durmasından kaçının. Yatak altına tahta konması veya sert ortopedik yatak kullanılması şayanı tavsiyedir. Yumuşak yastığı boynunuz altına uydurmaya çalışmak yerine, normal yastık da kullanabilirsiniz.
Ä°STÄ°RAHAT HALÄ°NDE:
Televizyon seyretmek için bir sedire uzanmayın. Sert bir koltuk veya sandalye kullanın. Okurken başınızı desteklemek için yumuşak kuş tüyü yastık kullanmayın.
ARABA KULLANIRKEN:/p>
Arabada yüksek oturun. Koltuğunuz (tercihen sert) direksiyonun üzerinden bakmak için gerilme ve eğilmenizi gerektirmeyecek şekilde ne çok alçak ne de çok geride olmalıdır. Destek için poliüretan bir yastık faydalı olabilir; yastık 1-2 cm kalınlığında, sırtınız genişliğinde ve omuzlarınızın hizasına kadar olmalıdır.
BÄ°RÅžEYÄ° KALDIRIRKEN VEYA BÄ°RÅžEYE UZANIRKEN:
Dizlerinizi bükün ve kaldırma için bacak kaslarınızı kullanın. Ani hareketten kaçının. Ağırlığı gövdenize yakın tutun ve hiç-birşeyi bel hizasından yukarı kaldırmaya çalışmayın. Başınız hizasından yüksekçe bir rafa uzanmanız gerekliyse bir iskemleye çıkın. Uzun süre uzanma veya yukarı bakmaktan kaçının.
ÇALIŞIRKEN:
Aşırı çalışmayın. Eğer bütün gün masada çalışıyorsanız; fırsat bulunca kalkıp dolaşın. İş arası dinlenmelerde
2- OMUZ ROM EGZERSÄ°ZLERÄ°:
A) Ayakta dik durun ve elinize uzunca bir sopa alın. (a) Dirsekleri gergin tutarak ellerinizi yavaşça yukarıya kaldırın ve indirin, (b) Aynı hareketi sopayı kalça arkasında tutarak geriye doğru tekrarlayın. Her iki harekette de dirseklerin düz tutulmasına dikkat edin.
B) Duvara yan dönün. Elinizi avuç içi duvara yapışacak şekilde uzatın ve dirseğinizi bükmeden elinizi yukarıya doğru kaydırın. Avucunuzun duvara değdiği son noktada vücudunuzu esnetin.
C) Sırtüstü yatar pozisyonda kollarınızı dirsekleri yerden kaldırmadan tam yana açın, ellerinizi havaya kaldırın. Dirseklerinizin 90 derecelik açı yapmasına özen gösterin. Bu pozisyonda dirseklerinizi yerden kaldırmadan ve açıyı bozmadan ellerinizi (önce avuç içi, sonra elin sırtı yere değecek şekilde) yere değdirin.
3- PEKTORAL ve INTERKOSTAL KASLARI GERME:
A) Yere sırtüstü ucanın, ellerinizi ensenizin arkasında birlestirin. Dirseklerinizi yerden kaldırmadan yukarıya doÄŸru itin. 10’a kadar sayın, gevÅŸeyin. Bu hareketi sırtınıza bir yastık koyarak yapabilirsiniz.
B) Dik aralıkla bir iskemleye dik oturun. Ellerinizi ensenizde birleÅŸtirerek geriye doÄŸru gerinin. Bu pozisyonda 10’a kadar sayın, gevÅŸeyin.
A) Bir köşede yüzünüz duvara dönük durun. Kollarınızı yukarı kaldırarak duvara koyun ve topuklarınızı yerden kaldırmadan duvara doğru esneyin.
B) Bir kapı eşiğinde durun, kollarınızı yukarı kaldırarak ellerinizi eşiğe koyun ve topuklarınızı yerden kaldırmadan öne doğru esneyebildiğiniz kadar esneyin.
4- OMUZ ve SIRT KASLARINIZI GERME:
A) Yüzüstü kollarınız kalçalarınıza değecek pozisyonda uzanın. Bu pozisyonu bozmadan omuzlarınızı kaldırmaya çalışın.
B) Yüzüstü yatar pozisyonda kollarınızı öne gergin uzatın. Göğsünüzü ve başınızı yerden kaldırmadan, kollarınızı, gergin olarak havaya kaldırmaya çalışın
A) Yüzüstü yatar pozisyonda ellerinizi başınızın yanına koyun. Başınızı ve göğsünüzü yerden kaldırmadan ellerinizi, dirsek ve omuzlarla beraber havaya kaldırmaya çalışın.
B) Yüzüstü yatar pozisyonda ellerinizi kalçanızda birlestirin ve dirseklerinizi bükmeden havaya kaldırmaya çalışın.
5- GERME – GEVÅžETME HAREKETLERÄ°:
A) Dik oturun, ellerinizi kollar yere paralel olacak ÅŸekilde göğüs hizasında birleÅŸtirin ve birbirine bastırın, 10’a kadar sayarak bu ÅŸekilde tutun, daha sonra 5 sn. kollarınızı serbest bırakın. Hareketi çene seviyesinde ve alın seviyesinde tekrarlayın.
B) Aynı pozisyonlarda durarak ellerinizi ayırmaya çalışın.
Moreİki kemiğin karşılaştığı yere eklem denir. Eklemlerdeki kemik yüzeyleri ince bir kıkırdak tabakası ile kaplıdır. Bu kıkırdak bir örtü gibi kemik yüzeyini örter, ekleme yük bindiğinde kemiği darbelerden korur ve hasar görmesini önler. Kıkırdak aynı zamanda eklem yüzeylerinin pürüzsüz bir şekilde kaymasını sağlar. Eklem, sinoviyal zar adı verilen bir zarla çevrilidir ve bu zarın içinde kalan eklem boşluğu bir sıvı (sinoviyal sıvı) ile doludur, sağlıklı bir eklemde sinovial sıvı bir enjektörle alınamayacak kadar azdır. Bu sıvı, kıkırdak dokusunu beslerken, aynı zamanda eklem yüzeylerinin de kayganlığını sağlar. Böylece eklem hareket ederken, kıkırdak yüzeylerinin birbirine sürtünmesi önlenir. Bütün eklem, sinoviyal zarın dışında bulunan bir kapsülle çevrilidir. Bu kapsül, eklemi oluşturan kemiklerin gereğinden fazla oynamasını önler. Osteoartrit (halk dilinde kireçlenme), eklemleri tutan bir hastalıktır. Osteoartritte, eklemdeki kıkırdak tabaka düzgünlüğünü kaybeder ve incelir. Kıkırdağın altındaki kemik ise kalınlaşır ve kenarlarında osteofit (kemik çıkıntısı) adı verilen küçük kemik çıkıntıları oluşturur. Eklem içinde kıkırdaktan kopan serbest cisimler olur. Sinoviyal zar kalınlaşır ve eklem içindeki sinoviyal sıvı artar. Bu da eklemin şişmesine sebep olur. Eklem kapsülü ve kapsülün dışından geçerek eklemi kuvvetlendiren ligamentler (bağlar) kalınlaşırlar ve şişen eklemi korumak için kasılırlar. Bütün bunlar, eklemin kendisini tamir etmeye yönelik çabalarıdır. Ancak bu tamir çoğu zaman başarılı olmaz, giderek eklemde ağrı ve hareket kısıtlığı gelişir. Osteoartrit başlangıçta kıkırdak ve kıkırdağın altındaki kemiğin hastalığı iken hastalık ilerledikçe eklemle ilgili bütün oluşumları etkiler. Osteoartrit, tüm eklemleri tutabilir ancak en sık; diz, kalça, el, ayak, boyun ve bel eklemlerinde görülür. Yavaş gelişen bir hastalıktır. Hastayı rahatsız edici değişikliklerin oluşması genellikle yıllar sürer. Bazen eklemde küçük değişikliklerle sınırlı kalır ve günlük hayatı çok etkilemez. Bazen de çok ağır ve çok kısıtlayıcı olabilir. Ağır durumlarda kıkırdak iyice incelir, hatta kaybolur ve eklem içindeki kemik yüzey çıplak kalır. Korunmasız kalan bu kemik yüzeyler hareket sırasında birbirlerine sürtünürler ve aşınmaya başlarlar. Bu sırada kemikte osteofit oluşumu da artar. Sonuçta eklemde şekil bozukluğu gelişir ve eklem normal düzenini kaybeder. Osteoartritte sık görülen bir sorun da; kıkırdaktaki kalsiyum kristalleri eklem sıvısının içine dökülüp eklemde kızarıklık, sıcaklık ve şişlik gelişmesine neden olurlar. Bu duruma sinovit adı verilir. Tedavisi normal osteoartritden bazı farklılıklar gösterir.
Osteoartritin sebepleri nelerdir ?
Osteoartrit gelişmesinde rol oynayan birçok etken vardır. Genellikle bu etkenlerden birkaçı birlikte bulunurlar. Ancak en sık görülen sebepler, eklemin aşırı yük altında kalması ile geçirilmiş eklem yaralanmalarıdır. Yaş, genetik faktörler, mesleki zorlanmalar, geçirilmiş eklem operasyonları, travmalar, duruş bozuklukları, eklemlerin kötü kullanılması osteoartrit gelişimine katkıda bulunan en önemli faktörlerdir. Hiçbir sebep olmaksızın da osteoartrit başlayabilir. Hastalığın ortaya çıkmasında rol oynayan faktörler şunlardır
Yaş: Osteoartrit genellikle 45 yaşından sonra başlar. 50’li ve 60’lı yaşlarda başlaması en sık görülen durumdur. 40 yaşından önce görülmesi ise nadirdir.
Cinsiyet : Özellikle diz ve el eklemlerini tutan osteoartrit kadınlarda daha sık görülür.
Şişmanlık : Birçok insanda özellikle diz ve kalçada gelişen osteoartritin en önemli sebebi şişmanlıktır. Şişmanlık nedeniyle ekleme aşırı yük binmesi, osteoartritin hızlı gelişmesine ve ağır seyretmesine sebep olur. Bu hastaların tedavisi oldukça zordur.
Eklem yaralanmaları: Eklemin bir travma yada büyük bir ameliyat geçirmesi, yıllar sonra osteoartrit gelişmesine sebep olabilir. Doğuştan olan bazı eklem hastalıkları da ileri yaşlarda osteoartrit gelişmesine yol açabilir. Normalden fazla fiziksel egzersize maruz kalan eklemlerde de osteoartrit gelişebilir. Futbolcularda dizde gelişen osteoartrit, voleybolcularda parmak osteoartriti, güreşçilerde boyun ve omuz osteoartriti buna bir örnektir.
Ayrıca bazı meslekler bazı eklemlerin daha fazla kullanılmasına sebep olur ve bu eklemlerde erken yıpranmalar olur.
Kalıtım : Osteoartrit kalıtsal bir hastalık değildir, ama bazı osteoartrit tipleri ailesel geçiş gösterir. Parmaklarda görülen Heberden artrozu genetik geçişlidir. Spor yaralanmaları: Bazı sporlarda bazı osteoartrit tipleri daha sık görülür. Özellikle rekabete dayalı zorlanmalar, eklemlerde erken dönemde yıpranma ve yozlaşmalara sebep olur.
Mesleki zorlanmalar: Ergonomik kurallara riayet edilmeden yapılan mesleki aktiviteler eklem ve bağları zorlayarak yıpranma ve yozlaşmalarına zemin hazırlar.
Osteoartritin belirtileri nelerdir ?
Eklemde ağrı ve sertlik, en sık görülen belirtilerdir. Ağrı hareket sonrası ve akşama doğru artar. Eklem sertliği ise, dinlenme ile birkaç dakika içinde geçer. İlerlemiş hastalarda ağrı çok şiddetli ve sürekli hale gelebilir. Bu durumda ağrı dinlenmeyle yada gece azalmaz. Hatta ağrı o kadar şiddetlenir ki, tutulan ekleme göre, ayakkabı giymek gibi normal gündelik işleri yapmak bile güçleşebilir. Örneğin dizi tutan osteoartrit, merdiven inip çıkmayı ya da oturup kalkmayı, çömelmeyi zorlaştırabilir.
Hareket kısıtlığı: Eklem eskisi gibi rahat ve normal hareket edemez. Hareket sırasında eklemde ‘çıtırtı’ duyulabilir. Eklemde şişlik: Kemikte gelişen osteofitler yada eklem içi sıvısında artış olması, eklemin şiş görünmesine sebep olabilir. Bu durumda eklem hassastır ve dokunulduğunda ağrı duyulur. Eklem sıvısı arttığında, eklemde; yumuşak, sıvı olduğu hissedilen bir şişlik ele gelir. Eklem çevresindeki kasların kullanılmamaya bağlı bağlı olarak atrofisi (erimesi) sonucu eklem olduğundan daha şiş görülür.
Belirtiler genellikle zaman zaman hafifleyip zaman zaman artarak haftalar ve aylarca sürer. Bazı insanlarda egzersiz yapmak ve yorucu fiziksel aktivite şikayetleri artırırken, bazılarında ise yağışlı havalar ağrı ve sızılarda kötüleşmeye sebep olur.
Osteoartritin tanısı nasıl konur ?
Belirtiler ve muayene bulguları, osteoartriti akla getirecektir. Röntgen filmleri de, osteoartrit tanısını doğrulamak için en yararlı tetkiklerdendir. Diğer romatizmal hastalıkları dışlamak için bazı kan tetkikleri (sedimantasyon, RF, CRP, alkalen fosfataz) yapmak gerekebilir. Osteoartrite bağlı omurilik kanal değişikliklerini görmek için MR ve/veya CT gibi ileri tetkikler gerekebilir.
Osteoartritin tipleri nelerdir ?
Osteoartrit vücuttaki tüm eklemleri tutabilirse de, en sık tutulan eklemler; diz, kalça, el, ayak, boyun ve bel eklemleridir. Bu hastalıkların her biri ilgili bölümlerde anlatılacaktır.
Dizi tutan osteoartrit
Dizi tutan osteoartrit kadınlarda erkeklere göre daha sıktır. Daha çok 50 yaşından sonra görülür. Genellikle iki dizi birden tutar. Şişmanlık, dize gelen travmalar, geçirilmiş ameliyatlar dizde osteoartrit riskini en çok artıran etkenlerdir. Ağrı genellikle ilk belirtidir. Ağır olgularda dizde şekil bozukluğu oluşur ve diz eskisi kadar rahat açılamamaya başlar. Hasta çömelemez, merdiven inip çıkamaz hatta bazen yürümek bile imkansız hale gelebilir.
Kalçayı tutan osteoartrit
Kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülür. Genellikle 40 yaşından sonra ortaya çıkar. Bir yada iki kalça eklemini tutar. El parmaklarında osteoartrit bulunan kadınlarda kalçada da osteoartrit gelişme riski yüksektir. Doğuştan kalça eklemi hastalığı olanlar da yada çocuklukta bu eklemi tutan bir hastalık geçirmiş olanlarda ileri yaşlarda osteoartrit gelişebilir. Kalça osteoartriti genellikle sekonderdir yani herhangi bir sebebe bağlıdır.
El eklemlerini tutan osteoartrit
Kadınları daha sık etkileyen bu osteoartrit tipi, 40’lı ve 50’li yaşlarda, yani menopoz döneminde ortaya çıkar. Genellikle baş parmağın kökündeki eklemi ve parmakların uç eklemlerini etkiler. Hastalık ilk olarak ortaya çıktığında eklem kızarık, şiş ve ağrılıdır. Yıllar içinde yavaş, yavaş eklemlerde nodül adı verilen küçük şişlikler gelişir. Bu nodüller gelişimlerini tamamladıklarında ağrı da ortadan kaybolur. Ancak parmaklarda kalıcı şekil bozuklukları ortaya çıkar. Orta yaşlarda elde osteoartrit geliştiyse, ileri yaşlarda dizde yada başka eklemlerde de osteoartrit gelişme riski yüksek demektir. Bu tip osteoartrit kalıtımla yakın ilişkilidir ve aynı ailede birkaç kişide birden bulunabilir.
Ayakta geliÅŸen osteoartrit
Sıklıkla ayak başparmağının kökündeki eklemi etkiler. Burada ağrılı şişlik oluşur ve eklem sertleşir. İleri dönemlerde yürümeyi güçleştirebilir. Buna halluks rijidus adı verilir.
Omurgada geliÅŸen osteoartrit
Bel ve boyun osteoartritin en sık tuttuğu eklemlerdir. Bu durumda bel ve boyun ağrıları, kollara ve bacaklara vuran ağrılar görülür. Bel ve boyun hareketleri kısıtlıdır.
Osteoartrit, toplumda çok sık görülen, kronik bir hastalıktır. Ancak her hastada aynı ağırlıkta seyretmez. Bazı hastalarda tek eklemde ve hafif olarak bulunurken, bazı hastalarda birkaç eklemde, daha ağrılı ve daha kısıtlayıcı seyredebilir. Yaşamın ileri derecede kısıtlandığı durumlar çok nadirdir. Doktorunuz sizde osteoartrit bulunduğunu söylüyorsa, bu mutlaka hastalığın giderek kötüleşeceği ve hayatınızı kısıtlayacağı anlamına gelmez. Ağrılı ve kısıtlı dönemleriniz olabilir, ama günümüzde osteoartritle başa çıkabileceğimiz birçok tedavi seçeneğine sahibiz. Doktorunuz sizin durumunuza en uygun tedaviyi seçecektir. Henüz osteoartriti tamamen ortadan kaldıracak tedaviye sahip değiliz. Ancak size uygun tedavi ile, şiddetli ağrı duymadan ve hiç kısıtlık yaşamadan, yada çok az kısıtlıkla, normal bir hayat sürdürebilirsiniz.
MoreBoyun fıtığı ve kireçlenmeler hemen hemen aynı şikayetlere yol açtığı ve çoğu zaman birlikte görülen hastalıklar olduğu için aynı başlık altında anlatılmıştır.
Boyun bölgesinde 7 adet omur ve 6 adet omurlar arası disk vardır. Kafatası tabanı ile 1. boyun omuru ve C1-2 arasında disk yoktur. Boyundaki omurlar; önde omurlar arsındaki diskler yoluyla arkada ise alt ve üst omurlar arasındaki iki adet çıkıntı (faset veya apofizer eklem) ile eklem yapar. Arkadaki eklemlere apofizer eklemler adı verilir. Ayrıca boyundaki omuriliğin önünde ve arkasında seyreden bağlar, apofizer eklemler, apofizer eklem kapsülleri boyundaki her türlü hastalıktan oldukça fazla etkilenir.
Ayrıca; stres, mesleki zorlanmalar, daktilo kullanmak, trafik kazaları, duruş bozuklukları, boyun sağlığını bozan önemli faktörlerdir. Boyundaki ilk değişiklik disklerden başlar. Başlangıçta disklerin içindeki su içeriği azalır, diskin iç tarafındaki liflerinde yırtılmalar oluşur ve diskin içindeki jelatinöz sıvı bu yırtıklardan fıtıklaşarak sinirler ve yumuşak dokular üzerine baskı yapar. Boyundaki fıtıklaşmayı boyun ön ve arka taraf eklemlerinde kireçlenmelere ve neticede boyunda hareket kaybına ve lokalize(bölgesel kalan) radiküler (yayılıcı) ağrılara yol açar.
Belirtileri nelerdir ?
Boyun fıtığı ve kireçlenmelerinin en önemli belirtisi ağrı ve hareket kısıtlığıdır. Ağrı boyunda, omuzlarda, kollarda, kürek kemikleri arasında olabilir. Bazen boyun ağrısı olmadan da omuz ve kol ağrıları görülebilir. Boyun bölgesinde kireçlenme ve fıtık olan hastalarda çok fazla şikayet vardır. Baş ağrıları da oldukça yaygındır. Ağrı genellikle şiddetlidir, hareketsiz kalmak veya yanlış hareketler ağrıyı arttırır, hasta sabahları boynu tutulmuş olarak kalkar. Boyun fıtığı ve kireçlenmelerinde boyun kaslarında spazma bağlı şiddetli kas ağrıları vardır. Ayrıca yorgunluk, bitkinlik, ateş basmaları, tahammülsüzlük, görülebilir.
Ağrı göğüse yayılarak kalpten kaynaklanan ağrılarla karıştırılabilir. Omuz, kol, veya parmaklarda uyuşma, karıncalanma, sinirlerde ciddi bası olduğunu gösterir. Hatta kolda incelme olabilir. İlerlemiş vakalarda kollarda ve parmaklarda güçsüzlük görülebilir.
Bazı boyun fıtığı ve kireçlenmeler omurilik kanalını daraltarak kollarda güçsüzlük, bacaklarda spastisite ( sertlik ), beceriksiz yürüme gibi ciddi tıbbi problemlere yol açabilir (servikal myelopati).
Nasıl teşhis edilir ?
Çoğu hastada, hastanın şikayeti ve muayene oldukça işe yarar. Düz röntgen filmleri, boyundaki fıtığa ait düzleşme, eklem aralığında daralma, boynun açılanması ve kireçlenmelerini gösterir. MR ve tomografi boyun fıtığının ve kireçlenmelerinin değerlendirilmesinde ileri tetkik metodlarıdır, ve çoğu hastada gerekli değildir.
Tedavi nasıl olmalıdır?
Genç ve orta yaşlarda boyun fıtığı, orta ve ileri yaşlarda ise boyun kireçlenmesi oldukça sık rastlanan hastalıkladır. Çoğu zaman aynı hastada hem fıtık, hem de kireçlenme görülür. Bu kadar sık rastlanan ve hastaların yaşam kalitelerini oldukça etkileyen boyun fıtığı ve kireçlenmelerin ideal bir tedavisi yoktur.
Ağrı kesiciler, antiromatizmal ilaçlar, kas gevşetici, ve antideprasan ilaçlar en sık kullanılan ilaçlardır. Akut boyun fıtıklarında kortikosteroidler dikkatlice kullanılabilir. Boyun korseleri boynun dinlenmesini sağlayarak tedaviye yardımcı olur. Boyun bölgesine yapılacak enjeksiyonlar bazı hastalarda boyun çevresindeki kas spazmının çözülmesine yardımcı olur. Ancak ehil ellerde yapılmalıdır.
Ayrıca yüzeysel ve derin ısıtıcılar, düşük frakanslı elektrik akımları ve traksiyon çoğu hastada semptomatik iyileşme sağlar. Akut dönemde izometrik, subakut ve kronik dönemde ise izometrik ve izotonik boyun egzersizleri bu hastaların rehabilitasyonuna önemli katkı sağlar ve tekrarlamaları en aza indirir. Bu hastalarda boyun ergonomisinin sağlanması ve boyun koruma prensiplerinin öğretilmesi gerekir. İlerlemiş vakalarda cerrahi müdahele yapılır.
MoreMESLEKÄ° HASTALIKLARA GÄ°RÄ°Åž
Enfeksiyon hastalıklarının önlenmesi, hijyenik şartların eskisine göre daha iyi olması, mesleklerin daha komplike hale gelmesi, medeniyetin insanlara sunduğu imkanlardan daha fazla yararlanma isteği, insanların daha çok çalışması vs …. Bu durum günümüzde meslek hastalıkların daha sık görülmesine yol açmıştır.
Kişilerin yaptıkları meslekle ilişkili olarak vücutlarında ortaya çıkan rahatsızlıklara meslek hastalıkları adı verilir. Meslek hastalıkları iş kazalarından tamamen ayrı bir kavramdır.
Mesleki hastalıklar
Fiziksel Etkenler
- Toz ve diğer hava kirleticilerine bağlı hastalıklar
- Kas iskelet sistemi hastalıkları: Duruş bozuklukları, tekrarlayan hareketler, belli kas, eklemlerin ve yumuşak dokuların zorlanmaları, vibrasyona maruz kalma.
- Deri hastalıkları: Allerji, egzema, astım vs.
- Kanla temas eden mesleki gruplar: Sağlık personeli
- Çalışma ortamına bağlı hastalıklar: Sıcak, soğuk, zemin durumu, gürültü, ışık
Ruhsal Hastalıklar:
- Bankacılık, finans, mali sektörler
- Psikiyatristler, psikologlar
- Anestezistler, acil çalışanları, cerrahlar
- Depresyona eğilimi artıran meslekler
- Mesleki memnuniyetsizlik; düşük ücret, zor işler, uzakta çalışma, sevimsiz yer
Bunlar klinik olarak başlıca 3 grupta toplanabilir.
- Spesifik (özgün): tendinit, KTS, el, kol vibrasyon sendromu.
- Az spesifik: boyun ağrıları, bel ağrıları
- Non spesifik: RSİ (tekrarlayıcı zorlanma bozukluğu), CTD (birikici travma bozukluğu), overuse sendromu (aşırı kullanım), servikobrakial sendromlar (boyun kol ağrıları)
Kas İskelet Sistemi Hastalıkları
- Baş ağrıları
- Boyun ağrıları
- Omuz ağrıları
- Dirsek ağrıları
- El, el bileği tendinitleri, KTS (el bilek kanalı sendromu)
- El, kol vibrasyon sendromu
- Psikosomatik problemlerle birlikte olan MFAS (miyofasial ağrılar)
DİŞ HEKİMLERİNDE EN SIK GÖRÜLEN RAHATSIZLIKLAR
Duruş bozuklukları; Öne eğik çalışma, boynun öne ya da yana eğik tutulması, kolun belli pozisyonlarda uzun süre tutulması, sürekli ayakta durma veya oturma. Kas iskelet sistemi rahatsızlıkları kadınlarda daha sık görülür.
Depresyon: Kas iskelet sistemi rahatsızlıkları ile birlikte görülür.
Kontakt dermatitler nispeten daha az görülür ve daha az risklidir.
Önlemek için neler yapılabilir?
Çalışma ortamının hekime göre tasarlanması. Çalışma ortamının boya uygun olması, hasta üzerine eğilinmemeli, kalça ve dizler 90˚ fleksiyonda olmalı, ayakta dururken bir ayak yükseğe konulmalı, sandalyenin ayak ve kol destekleri mutlaka olmalı, boyun hareketleri 15˚ yi aşmamalıdır.
Aydınlatmaya dikkat edilmelidir.
Aletler kolayca ulaşılabilir yerlerde olmalıdır.
Oturma ve ayakta durma dengeli bir şekilde dağıtılmalıdır.
Diş hekimlerinin özellikle boyun ekstansorları, omuz elavatörleri, dirsek, el bileği ve parmak adalelerini düzenli olarak antrene etmeleri gereklidir.
Ayrıca iyi bir stres yönetimi programı olmalıdır. Dengeli çalışma, kendine vakit ayırma, ortamın nezaketi, sessizliği, huzurlu ve düzenli bir aile hayatı vs.
Ayrıca bu grup insanlarda tendinit, bel fıtığı ve boyun fıtığı gibi rahatsızlıklar acil olarak tedavi edilmeli ve gerekli iş modifikasyonları yapılmalıdır.
Ergonomi nedir?
İnsanla iş arasında ilişkiyi tanımlayan bir kavramadır. Çalışma mekanının ve yapılan işin kişinin özeliklerine uygun hale getirilmesidir. Doğru oturmak, doğru ayakta durmak, doğru görmek, eklemleri doğru kullanmak, işe olan dikkati muhafaza etmek çok önemlidir.
GiriÅŸ
Uzun sürelerle boyun fleksiyonda, üst kol abduksiyonda ve statik kas aktivitesi ile çalışmak zorunda olan diş hekimlerinde kas-iskelet sistemine ait yakınmaların varlığı kaçınılmazdır. Bu sorunlar daha çok boyun, omuz, dirsek, el bileği ve bel bölgesine lokalize sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca uzun süre ayakta durma varis, lenfödem gibi dolaşım bozukluklarına da zemin hazırlamaktadır.
Son yıllarda bu amaçlarla yapılan çalışmaların bir kaç tanesinin gözden geçirilmesi bile diş hekimlerinde kas-iskelet sistemine ait sorunların yaygınlığını ve bunların meslek yaşamı üzerindeki olumsuz etkilerini göstermektedir. Diş hekimlerinde mesleğin getirdiği zorunlu, zaman zaman uygunsuz duruş ve aşırı kullanım nedeni ile torasik çıkış sendromu, periferik nöropatiler, repetetif hareket injurileri (tuzak nöropatileri), servikal spondiloz, myofasial ağrı sendromları, glenohumeral eklem osteoartrozu, lomber strain, lomber disk hernisi gibi günlük yaşam aktivitelerini kısıtlayan, iş ve sosyal verimi düşüren kas-iskelet sistemi hastalıkları karşımıza çıkar.
Boyuna Ait Mesleki Sorunlar
1. Myofasial ağrı sendromu: Servikal hassas tetik noktalar ve yansıyan ağrı ile karakterize bir tablodur. Kronik ağrı nedenleri arasında tanısı en sık konulan ve en çok rastlanan grubu oluşturur. Boyundan kola vuran ağrı, hareket zorluğu, kola yayılan uyuşma hissi, yorgunluk gibi belirtiler vardır.
2. Kas spazmı: Mesleki nedenlerle boynun uzun süreli fleksiyonu veya sık rotasyonunu gerektiren durumlar kas kontraksiyonu sonucu boyun ve kolda ağrı, gerilme hissine ve zamanla foraminal darlıklara ve dejeneratif değişikliklere (spondiloz) yol açabilir.
3. Spondiloz: Ağrı, hassasiyet, hareket kısıtlılığı, sabah tutukluğu en sık rastlanılan yakınmalardır, ileri servikal spondilozda osteofitlerin sinir köküne basısı ile üst ekstremitelere yansıyan uyuşukluk hatta daha ciddi nörolojik bulgular ortaya çıkabilir.
Yapılan çalışmalar büro görevi yapanlarda C5 – C6, bedenen çalışanlarda ise C6 – C7 tutulumunun daha sık olduÄŸu gösterilmiÅŸtir.
Tanısı anamnez, detaylı fizik muayene ve uygun radyografik tetkikler (direkt grafi, CT, MRI) ile konulan tabloların tedavisinde en önemli basamak kişinin sorunu ile ilgili bilgilendirilmesidir. Sorunun çözümünde postüral nedenlerden kaynaklandığını bildiğimiz bu tablolarda medikal tedaviden (basit analjezikler, NSAİİ) daha önemli olan fizik tedavi uygulamaları (yüzeysel sıcak, yüzeysel soğuk, derin ısıtıcılar, analjezik akımlar, masaj, traksiyon) ve gevşetme, güçlendirme egzersizleri ile soruna yol açan zorlayıcı postürü olabildiğince modifiye edebilmektir.
Omuza Ait Mesleki Sorunlar
Torasik outlet sendromu (TOS): Toraksın üst kısımda nörovasküler yapıların kompresyonu sonucunda ortaya çıkan semptom kompleksidir Kompresyonun lokalizasyonu ve bası altında kalan yapılara baÄŸlı olarak klinik bulgular ortaya çıkar. Torasik çıkış bölgesi klavikula tarafından supraklavikular, retroklavikular ve infraklavikular olmak üzere 3 bölgeye ayrılır. Subklavian arter ve brakial pleksus bu 3 bölgede farklı nedenlerle basıya uÄŸrayabilir. DiÅŸ hekimlerinde TOS’a yol açabilecek neden bu yapıların infraklavikular bölgede omuzun mesleki pozisyonu olan hiper abduksiyonuna baÄŸlı olarak pektoralis minor tendonu ve korakoid çıkıntı altında komprese olabilmesidir.
En sık görülen yakınma omuz ve kol ağrısıdır, ilaveten pozisyonla ortaya çıkan uyuşma, güçsüzlük hissi bulunabilir. C8 ve T1 kökleri sıklıkla basıya uğradığı için ulnar sinir alanında yanıcı ağrı ve uyuşma olabilir.
Muayenede hipoestezi, kas güçsüzlüğü ve atrofı saptanabilir, üst ekstremitede ödem, renk ve ısı değişikliği olabilir. Tanı özel muayene manevralarının (+) sonuç vermesi ile konur.
Ciddi vasküler veya nörolojik bulgu yoksa tedavi konzervatiftir.
Hastanın eğitimi, postür bozukluklarının düzeltilmesi, doğru postür eğitimi, fizik tedavi ajanları ile tedavi ve egzersiz en etkili konservatif tedavi yaklaşımlarıdır.
El BileÄŸine Ait Sorunlar
1.Karpal Tünel Sendromu (KTS): Özellikle dolgu yaparken el bileğine binen yük (20 N) ve diğer tedaviler sırasında el bileğinin zorlu fleksiyon ve ekstansiyonda tutulması diş hekimlerinde repetitif hareket injurisi oluşturarak KTS oluşumuna yol açabilir.
KTS median sinirin el bileÄŸinde karpal tünel içinde kompresyonu sonucu meydana gelen bir tablodur. Herhangi bir bireyde ortaya çıkabilirse de en sık endüstri işçileri ile hobisi veya iÅŸi gereÄŸi tekrarlayın bilek hareketi gerektiren iÅŸlerde çalışanlarda, vibrasyon oluÅŸturan cihaz kullananlarda görülür. Kadınlarda erkeklerden daha sık görülür (2:1 – 7:1). Klinik semptomlar genelde sinsi baÅŸlangıçlıdır. Bazan major travma sonrası ani baÅŸlar. Erken bulgu median sinir innervasyon alanında yanma, karıncalanma, uyuÅŸma ÅŸeklinde ortaya çıkar. UyuÅŸmayı aÄŸrı izler. Yakınmalar çoÄŸunlukla gece ortaya çıkar ve hastayı uyandırır. KiÅŸi kolunu yukarı kaldırarak veya elini sallayarak rahatladığını ifade eder. AÄŸrı ve parazteziye zamanla elin ince motor fonksiyonuna iliÅŸkin bozukluklar eÅŸlik edebilir. Tedavisi yapılmayan KTS olgularında tenar kas atrofisi, belirgin motor kayıp, en hafif cisimlerin bile düşürülmesi bulguları oluÅŸur.
Tanı en iyi anamnez ve fizik muayane ile konur. Elektrofizyolojik inceleme ancak şüphede kalınırsa yapılmalıdır. ENMG’yi altın standart kabul eden yazarlarda vardır.
En uygun ve etkili tedavi yöntemi el bileÄŸi aktivitelerinde uygun modifikasyon ve el bileÄŸinin nötral pozisyonda splintlenmesidir. En azından bulgular yatışıncaya kadar el bileÄŸinde tekrarlayıcı aktivite çok kısa süreli olmalı, hatta mümkünse hiç yapılmamalıdır. BileÄŸin ekstansiyon ve fleksiyonuna izin verilmemeli, nötral pozisyonda tutulmalıdır. Splintleme ve hareket modifikasyonuna raÄŸmen düzelme yoksa NSAÄ°Ä°’lar, lokal steroid enjeksiyon, el bileÄŸine US ve yüzeyel ısı kullanımı önerilir. Konzervatif tedavinin baÅŸarısız olduÄŸu durumlarda cerrahi dekompresyon gerekir.
2.Tetik parmak: Elin en sık görülen tekrarlayıcı zorlanma yaralanmasıdır. Fleksör sinovit tablosudur. Elin tekrarlayan kavrama aktiviteleri gibi aşırı kullanımı ile baş parmak, orta parmak veya yüzük parmağında ortaya çıkan stenozan tenosinovit MTP eklem üzerindeki fleksor tendon kılıfında 1. anüler ligaman seviyesinde fibrozise neden olur. Stenoz bölgesinde tendon nodülü gelişir. Nodul ve/veya tendon kılıfı kalınlaşması mekanik olarak fleksör tendonun sinoviyal kılıf içinde kaymasını zorlaştırır. Sonuçta ağrı ve tetik parmak oluşur.
Tedavide el aktivitelerinin modifikasyonu, lokal ısı tedavisi, .egzersiz, NSAİİ önerilir. Gece atelleri ile tetik parmağın ekstansiyon pozisyonunda sabitlenmesi uyku sırasında ağrılı fleksiyonu önler. Etkilenen tendon kılıfına steroid enjeksiyonu etkili bir tedavi seçeneğidir. Nadiren cerrahi gerekir.
BELE AÄ°T MESLEKÄ° SORUNLAR
Bel AÄŸrısı; Toplumda bel aÄŸrısı sıklığı % 80’ler civarındadır. 40 yaşın üzerinde sıklık yaklaşık % 50 dir.
Bel ağrılarının büyük çoğunluğu bölgesel mekanik bir bozukluktan kaynaklanır. Mekanik bel ağrısı fiziksel aktivite ile uyarılır ve istirahatle hafifler, mekanik olmayanlar ise istirahatle artan, fiziksel aktivite ile azalan özellik gösterir. Bel ağrısında spesifik etyolojiyi belirlemek kolay olmamakla birlikte ağır yaşam koşulları, vücut mekaniğinin yanlış kullanımı, tekrarlayıcı hareketler, fiziksel kondüsyonun iyi olmaması gibi faktörlerin bel ağrısı oluşumunda rol oynadıkları bilinmektedir.
Diş hekimlerinde de çalışma pozisyonunun getirdiği vücut mekaniğinin yanlış kullanımı, tekrarlanan lomber fleksiyon ve rotasyon hareketleri mekanik bel ağrısı nedeni olabilmektedir.
311 diÅŸ hekiminde yapılan bir araÅŸtırmada % 92’sinin oturarak % 8’inin ayakta çalıştığı tespit edilmiÅŸtir.
Bel konusunda önemli bir otorite olan Nachemson’un intra diskal basınç çalışmalarından da bildiÄŸimiz gibi ayakta iken intra diskal basınç 100 kp iken oturma ile bu 140 kp’ye, oturduÄŸunuz yerde öne eÄŸilirseniz 175-180 kp’ye çıkmaktadır. Dolayısı ile orturarak çalışmak diÅŸ hekimlerinde ciddi intra diskal basınç artışına yol açarak mekanik bel aÄŸrıları içinde en önemlilerinden olan lomber disk herniasyonuna zemin hazırlamaktadır.
Konunun detaylarına diğer bölümlerde ayrıntılı olarak anlatıldığı için girilmeyecektir. Fakat ağrıya maruz kalabilecek kişilere öneriler şunlar olacaktır:
- KiÅŸilerin % 80’i yaÅŸam boyunca en az bir kez bel aÄŸrı atağı geçirir.
- Çoğu mekanik kaynaklıdır.
- % 80 – 90’i yapılan tedaviden bağımsız 6 haftada iyileÅŸir.
- % 25 – 50’sinde ilk yıl içinde yeni atak oluÅŸur.
- Hem hekim – hem hasta için tedavi süresince saÄŸ duyulu olmak esastır.
- Tedavide alışkanlık yapan ilaç ve ani verilen cerrahi kararından kaçınılmalıdır.
- Hastaların sadece % 1-5’inde cerrahi endikasyon vardır.
- Tedavi programları mutlaka hastaya spesifik olmalı ve hastadaki durum değişikliklerine göre modifiye edilmelidir.
- Bel ağrısı nedeni ile işten uzak kaldıkça işe geri dönme ihtimali azalacağından mümkün olduğunca erken işe dönme konusunda hasta motive edilmelidir.
Bu bilgiler ışığı altında bel ağrısı olan kişi mutlaka doğru uzman hekime başvurmalı ve uygun tedaviyi almalıdır.
Uygun tedavi de en önemli konu kişinin ağrı oluşturan aktiviteleri olabildiğince modifiye ederek yaşamını sürdürmesinin sağlanmasıdır. Ayrıca fizik tedavi ajanları, egzersiz programları temel tedaviyi oluşturur.
Tüm verilen bilgilere ilaveten yapılan bir çok çalışmada kadın diş hekimlerinde kas-iskelet sistemi yakınmalarının daha çok olduğu gösterilmiştir.
Bunun sebebininde kadınların ev işleri, aile sorumluluğunu daha fazla oranda üstlenmiş olmalarının getirdiği ilave yük ve iskelet ve kas yapısının daha narin olması olduğu kanısına varılmıştır.
Sonuç olarak, diş hekimlerinde kaçınılmaz olan uygunsuz postürün ciddi kas-iskelet sistemi sorunlarına yol açmamasının sağlanabilmesi için;
- DiÅŸ hekimlerine kas-eklem-tendonlarını aşırı zorlamamaları için “vücutlarının farkında olma hissi” verilmelidir.
- Fiziksel fitnesi arttırıcı yöntemler uygulanmalıdır.
- Çalışma koşullarına, daha çok eğilinilmelidir.
- Zararlı psikososyal stres etkenler en aza indirgenmelidir.
- Hangi prosedürlerin (dolgu, köprü gibi) yakınmaları arttırdığı belirlenerek dental prosedür komponentleri ile ilgili ileri araştırmalar yapılmalıdır.
- Dental gereçlerin ergonomik dizaynlarını geliştirmede ileri araştırmalar yapılmalıdır.
MoreTam adı sistemik lupus eritematozus olan bu hastalık büyük ölçüde 15-40 yaş arasındaki kadınlarda görülür. Lupusluların yüzde 85’i kadındır. Hastalığın nedeni henüz tam olarak anlaşılamamıştır.
Lupus tıpkı romatoit artrit gibi bir bağışıklık sistemi bozukluğu hastalığıdır. Bazen başka sebeplerle alınan ilaçlar lupus belirtilerine yol açar. Bu ilaçlar arasında klorpromazin, hidralazin, izoniyazit, metildopa, prokainamit ve kinidin sayılabilir.
En yaygın belirti hastaların %90’ında görülen eklem ağrılarıdır. Hastaların bir kısmında akciğer zarında, böbreklerde, kalpte yada beyinde iltihaplanmalar ortaya çıkar ve bu biçimiyle lupus öldürücü bile olabilir. Hastalığın şiddeti kişiden kişiye büyük değişkenlik gösterir. Bazı vakalar önemsiz, bazıları ciddidir. Lupus en büyük hasarı böbrekler üzerinde yapar.
Lupusun tedavisinde kullanılan ilaçların çok ciddi yan etkileri vardır. Hastalığın geriletilmesinin vereceği faydanın yanında tedavide kullanılan ilaçların yan etkileri hasta ve tedavi ekibini uğraştırabilir.
Belirtiler :
En yaygın belirti eklem ağrısıdır; ama ateşe ve döküntülere de sık rastlanır. Lupusa yakalananların yaklaşık yarısında yanaklardan buruna doğru kelebek biçiminde tipik bir döküntü görülür. Bu döküntü güneşte kalmaya bağlı olarak ortaya çıkabilir. Diğer belirtiler arasında halsizlik, kilo kaybı, isteksizlik ve iştah kaybı sayılabilir. Hafif seyreden nispeten zararsız lupusta tedavi gerekmeyebilir ya da küçük müdahaleler yeterli olabilir. Saç dökülmesi de sık görülür ve bazı hastalarda yara yada döküntü gelişebilir. Kalpte, akciğerde ve karnı saran zarlarda iltihaplanmalar olabilir. Kalp zarında iltihaplanma tedavi edilmezse, kalp yetersizliği gelişebilir. Konjunktivit, ışığa hassasiyet ve bulanık görme gibi göz sorunları da ortaya çıkabilir. Lupuslu bazı hastalarda kalın bağırsak sorunları, ayrıca psikoz, havale, inme ve halüsinasyon gibi nörolojik sorunlarla karşılaşılabilir. Böbrek yetmezliği lupusun en önemli komplikasyonudur.
Nasıl teşhis edilir?
Lupus teşhisi koymak bazen güç olabilir. Doktor antinükleer antikorların bulunup bulunmadığını saptamak için bir kan tahlili isteyecektir. Bu antikorlar hemen her zaman lupusun göstergesidir (ama lupus bulunmayan kişilerin yüzde 1-5’inde de aynı antikorlar saptandığından, testin dikkatle yorumlanması gerekir). Yapılabilecek diğer tahliller arasında hemoglobin, akyuvar ve trombosit düzeylerindeki düşmeyi belirlemeye yönelik kan sayımı, anti-DNA ve anti-Sm, ayrıca idrar tahlili ve böbrek fonksiyon testleri sayılabilir. Döküntü, ışığı duyarlılık, ağızda ülser ve eklem iltihabı gibi 11 ölçütten dördünün ya da fazlasının saptandığı kişiler muhtemelen lupusludur.
Tedavi nasıldır?
Lupus vücudun değişik sistemlerini etkileyebilir ve değişik şiddetlerde ortaya çıkabilir;bu sebeple tedavi de duruma göre değişir. Nispeten hafif lupusta tedaviye pek gerek yoktur. Deri güneşten dikkatle korunmalı yada gerektiğinde kortikosteroit içeren ilaçlar sürülmelidir. Dinlenme ve NSAID’ler eklem ağrısını gidermek için yeterli olabilir. Az yağlı ve tuzlu beslenme de yararlıdır. Sigara lupusun etkilediği kan damarlarında iltihabı artırdığından özellikle zararlıdır. Ayrıca düzenli egzersiz yaparak eklemlerin ve kasların çalışması sağlanalıdır.
Döküntü yada daha ciddi eklem sorunları varsa, sıtma ilaçları ve kortikosteroitler gerekebilir. Lupus hayati organları (böbrek, kalp, akciğerler, beyin) etkilenmişse, kortizon tedavisi, bağışıklık sistemini baskılayıcı tedavi ve hidroksiklorokin tedavisi gerekebilir. Bütün bu tedavilere rağmen lupus tedavisi zor bir hastalıktır. Birçok hasta da ciddi iç organ tutulmasına bağlı olarak hayatı tehdit edici tablolar ortaya çıkabilir.
MoreBir veya birkaç kas grubunda görülen aÄŸrı, hassasiyet ve tutuklukla karakterize bir hastalıktır. Halkımız tarafından kulunç, kas romatizması ve yel vurması gibi isimlerle adlandırılır. Fibromiyalji sendromu ile çoÄŸunlukla karıştırılır. Halbuki fibromiyalji sendromunda aÄŸrı daha yaygındır, myofasial aÄŸrı sendromu ise daha az kas grubunu ilgilendirir. Fibromiyalji daha çok kadınlarda, miyofasial aÄŸrı ise her iki cinste eÅŸit sıklıkta görülür. Fibromiyalji de aÄŸrı tutukluk ve hassasiyet vücudun her tarafında yaygındır, miyofasial aÄŸrıda ise bir veya birkaç bölgededir. Myofasial aÄŸrıda yorgunluk ve uykusuzluk yoktur ya da daha hafiftir. Myofasial aÄŸrının tedavisi fibromiyaljiye göre daha kolaydır.Â
Miyofasial ağrıların sebepleri nelerdir ?
Genetik faktörler, aşırı yorgunluk, tekrarlayan hareketler, iş kazaları, boyun ve bel fıtıkları, mesleki ve ailevi tatminsizlikler, kötü çalışma koşulları miyofasial ağrıların en önemli sebepleridir.
Bacaklardan birinde kısalık, kötü duruş, uzun süre hareketsiz kalma, uzun süren yatak istirahatları, B vitamini eksiklikleri, potasyum, kalsiyum, demir, magnezyum ve selenyum gibi mineral eksiklikleri, hipoglisemi, hipotiroidi, östrojen eksikliği, viral enfeksiyonlar, psikolojik ve sosyal problemler miyofasial ağrıların diğer sebepleridir.
Miyofasial ağrılarda hastanın şikayetleri nelerdir ?
Miyofasial ağrı sendromlu hastalarda kaslarda ağrı, tutukluk ve hassasiyetin yanında, sıkışma ve yanma hissi vardır. Eklem hareket açıklığında hafif bir kısıtlanma ve yorgunluk vardır. Çoğu zaman hastalar kas tutukluğundan değil baş ağrısı, sırt ağrısı, boyun ağrısı, göğüs ağrısı, bel ağrısı, siyatik ve omuz ağrısı gibi değişik ağrılardan yakınırlar. Ağrılar hafif veya bazen çok şiddetli olabilir. Ağrı hayatı tehdit etmemekle birlikte hayat kalitesini oldukça düşürür. Ağrılar, ilgili kas ve tetik noktalar ile ilgili olmayan yerlere yayılım gösterirler.
Miyofasial ağrı sendromları nasıl teşhis edilir ?
Miyofasial ağrı sendromlarında öykü ve fizik muayene tanı koydurucudur. Sebepleri ortaya koymak ve ayırıcı teşhis için laboratuvar ve radyolojik tetkikler gerekebilir.
Miyofasial ağrı sendromları nasıl tedavi edilir ?
Germe egzersizleri miyofasial ağrılardaki tetik noktaları kısmen inaktive edebilir. Etilklorür spreyleri ile spreyleme ve germe egzersizlerinin birlikte uygulanması daha iyi sonuç verir.
Tetik nokta enjeksiyonları en etkili tedavidir. Tetik nokta enjeksiyonlarının birkaç kez tekrarlanması gerekebilir.
Ayrıca masaj, aktif ve pasif hareketler, analjezikler, kas gevşeticiler, antidepresanlar kullanılabilir.
Ayrıca biofeedback, akupunktur, TENS ve diğer fizik tedavi uygulamaları oldukça faydalıdır.
More