Baş ağrıları en sık karşılaşılan ve teşhisinde en fazla güçlük çekilen hastalık belirtilerinden biridir. Baş ağrıları kendisi bir hastalık olduğu gibi çoğu zamanda altta yatan bir hastalığın belirtisidir.
Bu kısa yazıda baş ağrıları ile ilgili genel bilgiler verilecek ve baş ağrılarına sebep olan hastalıklar kısaca anlatılacaktır.
İnsanların %60-70 kadarı hayatlarının herhangi bir döneminde baş ağrıları ile karşılaşmaktadır. Herhangi bir şikayetle doktora başvuran hastaların hemen hemen yarısında baş ağrısı vardır, ancak bunların sadece %10 kadarında baş ağrısı en önemli problemdir.
BaÅŸ aÄŸrılarını kabaca sınıflandırmak gerekirseÂ
- Migren
- Gerilim tipi baş ağrısı ( tension headache )
- Küme baş ağrısı ( cluster baş ağrısı, horton nevraljisi, histaminik baş ağrısı )
- Sinüs baş ağrısı
- Posttravmatik baş ağrısı
- Kafa içi basınç artışına bağlı baş ağrısı
- Kombine durumlar
Ancak burada hemen belirtelim ki bu çok kaba bir sınıflandırmadır, ve bu tablonun dışında bir çok baş ağrısı sendromu vardır.
Migren nedir ?
Migren (hemikrani, yarım baş ağrısı) çok yoğun, şiddetli daha çok 10-30 yaşları arasında başlayan 50 yaşından sonra azalan ve nöbetler halinde seyreden bir baş ağrısıdır. Kesin sebepleri bilinmemekle birlikte hastaların %60-80 inde genetik faktörlerin rolü vardır. Genellikle tek taraflıdır, bazen iki taraflı olabilir. En sık tuttuğu bölge şakaklar, göz çevresi ve alındır. Dakikalar, saatler veya günler sürebilir. Hasta nöbetin geleceğini önceden hissedebilir. Bulantı, kusma ve ışıktan rahatsız olma olabilir. Kadınlarda daha sık görülür. Hastanın bütün tetkikleri normal çıkar. Migren olduğu düşünülse bile baş ağrılı hastalara tomografi, MR, sinus filmleri, boyun filmleri çektirilmeli ve gerekirse EMG yaptırılmalıdır.
Tedavisinde; stresten uzak kalmak, iyi istirahat, iyi uyku, gürültü ve aşırı ışıktan kaçınma gerekir. Bazı gıdalar ve ilaçlar migren nöbetini başlatabilir (monosodyum pentamat, çikolata, kırmızı şarap, peynir, doğum kontrol hapları). Ayrıca migren nöbetlerinden kaçınmak için ve tedavi için birçok ilaç geliştirilmiştir. Migren tedavisinde nöroloji uzmanından yardım istenmelidir. Akupunktur bir çok hastada iyi sonuç verir, biofeedback’in faydalı olduğu hastalar vardır.
Gerilim tipi baş ağrısı (tension headache)
Zorlayıcı olmayan devamlı bir ağrı vardır. Başlangıçta ensede olur, sonra mengene ile sıkıştırıyor gibi bütün başa yayılır. Günlerce sürebilir, akşamları ağrı daha da artar. Stres, aile ve iş problemleri ağrıyı ortaya çıkarır veya arttırır. Boyun bölgesi kaslarında sertleşme vardır.
Tedavisinde ağrı kesiciler, kas gevşeticiler, ve stresi ve anksiyeteyi giderici ilaçlar kullanılır. Sıcak bir duş, sauna, türk hamamı, masaj hastaların çoğunu rahatlatır. Boyun bölgesine yönelik sıcak ve soğuk uygulamalar, TENS, boyun kaslarını rahatlatıcı egzersizler, biofeedback denenebilir.
Cluster baş ağrısı (küme baş ağrısı)
Çok şiddetli ve tek taraflı bir ağrıdır. Ağrı göz yuvarlağı arkasında ve zonklayıcıdır. Erkeklerde daha yaygındır. Bu ağrılar birden başlar öncü belirtisi yoktur. Ağrıyan tarafta şişlik, kızarıklık, seğirme olabilir. Ortalama 30-45 dakika kadar sürer. Ancak daha uzunda sürebilir. Az miktarda alkol bile ağrıyı ortaya çıkarabilir.
Bu tip başağrıları aylarca senelerce, devam edebilir. Tedavisinde oksijen inhalasyonu, propranolol (profilaksi) ve karbamazapin kullanılır.
Sinüs baş ağrısı (sinüzitler)
Zorlayıcı değildir. Tek taraflı veya çift taraflı olabilir. Hasta öne doğru eğilmekle ağrısının arttığını ifade eder. Alerjik bünyeli kişilerde daha sık görülür. Nezle hali, burunda dolgunluk, ateş, diş ağrısı, halsizlik olabilir. Tedavisi sinüzitin tedavisi iledir. KBB hekimleri tarafından tedavi edilmelidir.
Posttravmatik baş ağrısı
Kafa travması sonucu ortaya çıkar. Hastanın şuurunun yerine gelmesi ile başlar, 6-12 ay kadar sürer. Bazen çok daha uzun sürebilir. Baş dönmesi ile birliktedir.
Kafa içi basınç artması
Son zamanlarda başlayan, orta şiddetli fakat şiddeti gittikçe artan bir ağrı şeklidir. Genellikle iki taraflıdır. Ağız ve burun kapatılıp nefes tutulduğu zaman ağrı artar. Sabahları daha kötüdür, geceleri hastayı uyandırabilir. İleri dönemlerde bulantı, kusma, çift görme olur. Göz dibi muayenesi yapılmalıdır. Bu hastalara hemen CT, MR ve EEG yaptırılmalıdır. Tümörler en sık rastlanan kafa içi basınç artışı sebepleridir.
Kombine durumlar
En sık rastlanan migrenle birlikte, gerilim tipi baş ağrısının birlikte bulunmasıdır. Ayrıca en sık rastlanan baş ağrılarından birisi de boyun bölgesindeki kireçlenme, fıtık, tümör gibi hastalıklara bağlı olanlardır. Boyun kökenli baş ağrılarında omuz ve kol ağrıları da olur. Ağrı boyundan enseye ve alına da vurur. Boyna sıcak konulması, masaj ağrıyı hafifletir.
MoreEl Aletleri:
El aletleri ergonomik gereksinimlere göre dizayn edilmelidir. Çalışana uygun olarak üretilmemiş el aletleri ve genel olarak aletler olumsuz sağlık etkileri yaratacağı gibi çalışanın üretkenliğini düşürür. Bu problemleri önlemenin ve üretkenliği arttırmanın yolu el aletlerinin çalışana ve işine uygun olmasıdır. İyi planlanmış el aletleri vücudun pozisyonunu ve hareketlerinin bozmadığı gibi üretimi olumlu yönde etkiler.
El aletleri seçiminde dikkat edilecek noktalar şöyle sıralanabilir:
- Kalitesiz el aleti kullanılmamalıdır.
- Parmak ve blek gibi küçük kasları çalıştıran el aletleri yerine bacak, kol ve omuz kaslarını gibi uzun kasları çalıştıran el aletleri seçilmelidir.
- Ağır el aletlerinin sürekli olarak yukarda tutulması engellenmelidir. Uygun dizayn edilmiş el aletleri bilekleri daima vücudun yanında tutmaya imkan verir ve böylece omuz ve kolların kazaya uğramasına engel olur. Ek olarak vücudun eğilmesini, dönmesini önler.
- Eğer bir malzeme kaldırılacak ise tutacak yeri olmalıdır. Tutacaklar ellere daha fazla uyum sağlar. El ve parmaktaki eklemler üzerine ve avuç içine fazla basınç uygulanmasını önler.
- Cildin ve parmakların sıkışacağı boşlukların olduğu el aletleri kullanmaktan sakınılmalıdır.
- Çift tutacağı olan aletleri seçiniz. Makas gibi. Bu aletlerin arası açık olduğu için el sıkışması görülmez.
- El aletlerinin tutamaklar kolayca kavranmalı, elektriğe karşı izolasyonlu olmalı, keskin kenar ve uçları bulunmamalı ve kaymaya karşı yumuşak plastik ile kaplı olmalıdır.
- Çıkıntı şeklindeki tutamaklar ellere fazla basınç uyguladığı için seçilmemelidir.
- Kullanılırken eğilme ve dönme hareketi gerektirmeyen el aletleri satın alınmalıdır.
- Ağırlık dengesi uygun aletler seçilmelidir.
- El aletlerinin uygun bakımının yapıldığından emin olunmalıdır.
- El aletleri sağ ve sol elini kullanan kişiler için fark etmemelidir.
Kontroller:
Kontrol anahtarları, kolları, ve şalterler çalışana ve işin gerektirdiği yapıya uygun olarak düzenlenmelidir. Aşağıda konu ile ilgili olarak bazı öneriler sunulmaktadır:
- Kontrol anahtarları, kontrol kolları ve şalterler makina operatörünün oturduğu veya ayakta durduğu yerden rahatlıkla uzanabileceği yerde bulunmalıdır. Özellikle sık tekrarlana işler için bu özellikler çok önemlidir.
- İşe uygun olarak yapılmış kontrolleri seçiniz. Örneğin yüksek hızları hassas kontrol etmede el kontrolleri, kuvvet gerektiren kontrollerde ayak pedalları tercih edilmelidir. Operatör başına bir pedaldan fazla kontrol verilmemelidir.
- İki el ile kumanda edilen kontrolleri seçiniz veya eski kontrolleri iki elle kontrol edilir hale dönüştürünüz.
- Triger’ler tek parmak yerine birkaç parmak ile işleme sokulmalıdır.
- Acil kontrol düğmeleri ile normal kontrol düğmeleri arasında belirgin bir fark olmalıdır. Ek olarak acil düğmelerin rengi farklı seçilmeli, fiziksel olarak ayrılmalı, uyarı işareti ile belirtilmeli veya üstü kapalı olmalıdır.
- Kontroller kazalara neden olmamalıdır. Bu nedenle kontroller arasında yeterli aralık bulunmalı ve belli bir güç uygulanmakla devreye girmeli veya koruyucusu bulunmalıdır.
- Kontrollerin kullanımı basit bir süreç izlemeli ve her ülkede aynı izlenimi uyandırmalıdır.
MoreAkut eklem romatizması (AER); kalbi, eklemleri, sinir sistemini ve deriyi etkileyen romatizmal bir hastalıktır. AER her yaşta görülmekle birlikte daha sık 5-15 yaşları arasında görülür.
AER’da hastalık belirtileri streptokoksik boğaz enfeksiyonlarından 2-4 hafta sonra görülür. Streptokoksik boğaz enfeksiyonlarının çok azından sonra AER belirtileri ortaya çıkar.
AER da belirtiler nelerdir ?
- Eklem şişliği ve ağrısı (ayak bilekleri, dirsekler, dizler, bilekler)
- Göğüs ağrısı ve solunum sıkıntısı
- Yorgunluk
- Kardit
- Yüz ve ellerde istemsiz hareketler (kore), hastaların %1 inde görülür.
- Deri döküntüleri (nadiren)
- Deri altı nodülleri (nadiren)
Sebepleri nelerdir ?
AER nın gerçek sebebi tam olarak bilinmemektedir. Streptokokal boğaz enfeksiyonu geçirenlerin sadece bir kısmında AER görülmektedir. Yine bu hastaların bir kısmında eklem tutulumu, bir kısmında da kalp tutulumu ön planda olmaktadır.
Hastalığın sebebi muhtemelen bağışıklık sisteminin bakteri ürünleri ile kalp kapakçıkları ve kalp kası ve eklemler arasındaki farkı ayırt edememesidir.
AER nın komplikasyonları nelerdir ?
Kardit : AER nın en önemli komplikasyonu kalp kapaklarındaki hasardır. AER nın %40-60 kadarında kalp kası ve kapakçıklarında tutulma olur. Kalp kasında tutulma genellikle iyileşir. Kalp kapakçıklarında 10-30 yıl içinde ciddi hasarlanmalar olabilir, bu hastaların bir kısmında kapak ameliyatları gündeme gelebilir. AER atağı ne kadar sık tekrarlıyorsa kapakçık harabiyeti o kadar şiddetlidir.
Eklemlerde artrit : Akut eklem romatizmasındaki artrit tüm eklemleri tutabilir, gezici karakterdedir ve genellikle tam olarak iyileşir.
Korea : AER nın beyinde bazal gangliyonları tutması sonucu görülür. Yüz, dil, el ve ayaklarda istemsiz hareketler olur. Bu hastalığa Sydenham koresi adı da verilir. Hastaların çok azında görülür. Kore görülen hastalarda kalp tutulumu yoktur. Kore geçiren çocuklar birden kabiliyetsiz, beceriksiz bir görünüm kazanırlar, elerindekini düşürmeye başlarlar. Dil ve yüzdeki gayri iradı hareketlerden dolayı aileler endişe ederler. Bu hastalık haftalar ve aylar içinde düzelir. Hastalık daha çok kızlarda görülür.
Tedavi
Streptokoklara yönelik antibiyotik tedavisi yapılır. Antibiyotik tedavisinin amacı enfeksiyon etkenini uzaklaştırarak tekrarları önlemektir.
Kalp ve eklemlerdeki iltihabın tedavisi için yüksek doz aspirin ve nonsteroidal antienflamatuar ilaçlar kullanılır. Buna rağmen iyileşmeyen hastalarda kortikosteroidler kullanılabilir.
Hastalara iltihap belirtileri ortadan kaldırılıncaya kadar ve kalp yetmezliği kontrol altına alınıncaya kadar yatak istirahati önerilir. Sydenham koresi tedavisinde nöroleptik ilaçlardan faydalanılır.
Korunma
AER romatizması tedavi edildikten sonra hastanın tekrarlayan ataklardan korunması önemlidir. Bunun için hastaya depo penisilin verilir. Penisiline allerjisi olanlarda eritromisin veya sülfadiazin kullanılır. Kardit yoksa 18 yaşına kadar penisilin profilaksisine devam edilir.
Ayrıca cerrahi müdahale, doğum, diş çekimi gibi enfeksiyon riskinin arttığı durumlarda kısa süreli antibiotik kullanılır.
MoreBedeni çalışmalar çalışanlarda bel ağrısı ve kas ağrılarına neden olmayacak şekilde düzenlenmelidir. Uzun süreli ağır fiziksel çalışma çalışanların nefes alma hızı ile kalp atışlarını arttırır. Eğer çalışanlar yeterli fiziksel uygunluğa sahip değil ise, çabuk yorulacaktır. Eğer mümkün ise ağır işler için yardımcı araç gereç kullanılmalıdır. Mekanik güç çalışanların maruz kaldığı riski azaltacak ve verimini arttıracaktır. Ağır işleri organize ederken aşağıdaki noktalara dikkat edilmelidir:
- Ağır iş çalışanın fiziksel kapasitesini aşmamalıdır.
- Ağır işler gün içine yayılmalı ve arada hafif işler yapılmalıdır.
- Günlük çalışma içinde istirahat periyotları bulunmalıdır.
Ağır fiziksel işlerin düzenlenebilmesi için aşağıdaki faktörlerin bilinmesi gereklidir:
- Yükün ağırlığı,
- Çalışanın yükü ne sıklıkta taşıdığı,
- Taşınma uzaklığı,
- Yükün şekli,
- Yükü taşımak için gerekli zaman.
Özellikle elle taşımanın olduğu işlerde yapılması gerekli iyileştirmeler şöyle sıralanabilir:
Yükün ağırlığı azaltılmalı;
- Yükün ağırlğını azaltın,
- Bir seferde taşınacak yük miktarını (sayısını) düşürün,
- Fazla yükler için birden fazla kişiyi devreye sokun.
Daha kolay taşıma sağlanmalı;
- Yükün ağırlık merkezi işiye yakın olacak şekilde planlanmalıdır,
- Vücüdun eğilmesini engellemek için depolama yapılan yer bel hizasında veya daha yukarda olmalıdır,
- Yükü bel yüksekliğine kadar mekanik kaldıraçlarla taşıyın,
- Yükü taşımak için birden fazla kişi gerekebilir.
- Daha rahat taşıma için yükü yuvarlanan malzemeler üzerinden kaydırın.
- Yükü transfer etmek için kemer, kayış ve el tutamakları kullanılmalıdır.
Depolama teknikleri geliÅŸtirilmelidir;
- Uygun yükseklikte raflar, paletli standlar ve destekler kulanılmalıdır.
- Paletlerde yük taşırken yükü yaymak amacıyla paletin ortasına yeleştirin.
Taşıma mesafesini en aza indirilmeli;
- Çalışa alanının yeniden düzenleyin,
- Üretim ve depolama alanını yeniden planlayın.
Taşınması gerekli yük sayısı azaltılmalı,
- Yük taşıma için daha fazla kişi görevlendirin.
- Mekanik yardım kullanın.
- Depo ve çalışma alanını yeniden gözden geçirin.
Taşıma sırasında vücudun dönmesini engellenmeli;
- Yük daima vücudun önünde bulunmalıdır.
- Tüm vücutla birlikte dönmek için yeterli alan sağlanmalıdır.
- Vücut ekseni üzerinde değil ayak hareketi ile dönme yapılmalıdır.
MoreBaş ağrısının sadece yetişkinlerde olabileceği düşünülür. Oysa 5-7 yaş arası çocukların yaklaşık % 20 sinde kronik baş ağrıları vardır. Daha büyük çocuklar baş ağrılarını tarif edebilirler ancak küçük yaştaki çocuklar bunu yapamazlar.
Araştırmacılar baş ağrılarını, tiplerine göre ve ağrı oluşma mekanizmalarına göre sınıflandırmaktadırlar. Çocuklarda baş ağrılarını oluşturan 5 mekanizma vardır:
ÇOCUKLARDA GERİLİM TİPİ BAŞ AĞRILARI
Birçok baş ağrısı boyun çevresindeki kasların kasılması ile oluşur. Çocuklardaki gerilim tipi baş ağrıları; yanlış duruş, sıkıntı, üzüntü, depresyon, fibromiyalji gibi sebeplere bağlı olabilir. Gerilim tipi baş ağrıları boyun çevresindeki kasların kasılarak oluşturduğu gerilim sonucunda ortaya çıkarlar. Çocuklarda görülen gerilim tipi baş ağrılarının çeşitli sebepleri vardır. Genellikle okulda iken görülür, oyun oynarken, yemek yerken veya dinlenirken görülmez.
Stress, anksiyete veya depresyon büyüklerde olduğu gibi çocuklarda da baş ağrılarına sebep olabilir. Genellikle bu gerginlik okulda oluşmaktadır. Çocuklarda gerginliğin sebebi; aile içi tartışmalar, kardeş kıskançlıkları veya okul başarısızlıkları olabilir. Ancak bunun dışında depresif çocuklarda da baş ağrılarına rastlanabilir.
Duruş bozuklukları, göz bozuklukları gibi bedensel arazlar çocuklarda gerilim tipi baş ağrılarına sebep olabilmektedir.
Çocuklarda görülen gerilim tipi baş ağrıları bazen açlık gibi basit nedenlerle oluşabilmektedir. Uzun bir gece uykusundan sonra kahvaltı edilmeden okula gidilmesi veya öğün atlanması buna sebep olabilir.
Bazı tetikleyici yiyeceklerin yenmesi yada enfeksiyonlar, baş ağrısını başlatabilmektedir (kafein, çikolata, bazı et ürünleri bazı meyveler tetikleyici rol oynamaktadır). Bu yiyeceklerin hangileri olduğu çocuk takip edilerek öğrenilebilir.
Çocuklarda gerilim tipi baş ağrılarının tedavisi
Gerilim tipi baş ağrılarında önleyici tedavi olarak beta blokerler ve antidepresanlar kullanılmaktadır. Bu ilaçlar çocuklarda çok dikkatli kullanılmalıdır. Oluşmuş olan baş ağrısının giderilmesi için ise kas gevşetici ve ağrı kesici ilaçlar ve gevşeme egzersizleri yararlı olmaktadır. Ayrıca davranış değişiklilerine yönelik tedavi ve duruş eğitimi verilmesi gerekir.
ÇOCUKLARDA MİGREN
7 yaş altındaki çocuklar genellikle migren ağrılarını tanımlayamazlar. 10 yaşlarına doğru ise giderek bu ağrıları tanımlamaya başlarlar. 7 yaş öncesi görülme sıklığı % 2,5 ; 7 yaş ile puberte arasında görülme sıklığı ise % 5 ler civarındadır. Migren damarsal bir baş ağrısıdır. Damarlardaki genişleme ve daralmalar migrenin zonklama tarzındaki ağrılarına sebep olmaktadır.
Migren nöbetler halinde seyreder ve arada ağrısız dönemler vardır. Ağrı başlamadan önce aura adı verilen ve ağrının başlayacağını gösteren belirtilerin olduğu bir dönem olabilir. Aura esnasında çocuk dalgalanan çizgiler, parlak ışıklar, karanlık noktalar görebilir. Ancak bu aura dönemi bütün çocuklarda yoktur. Deride solukluk, aşırı yorgunluk, başın bir yanında veya alında zonklayıcı ağrı, karın ağrısı, bulantı kusma oluşur. Ruhsal durumda değişiklikler, baş dönmesi, görme bulanıklığı, iştah artışı veya azalması eşlik edebilir. Migrenli çocukların % 70-90 ının ailelerinde de migren şikayetleri vardır ve çocuğun kişilik yapısı migrenli olan anne ve babasına çok benzemektedir. Parlak ve titrek ışıklar, gürültü, sinema veya TV, fiziksel veya ruhsal gerginlikler, anksiyete veya depresyon tetikleyici rol oynamaktadır. Nadir olarak ta aşırı yorulma ve çok fazla güneş ışığı migrende tetikleyici faktör olarak rol oynayabilir.
Tedavisinde; betablokerler, antidepresanlar, parasetamol kullanılabilir.
ORGANÄ°K NEDENLÄ° BAÅžAÄžRILARI
Ateş : Baş ağrısı yüksek ateş sebebi ile oluşabilir. İlk olarak çocuğunuzun ateşini ölçmelisiniz.
Enfeksiyonlar : Baş ağrıları birçok enfeksiyon da oluşabilir. Enfeksiyon kulakta, idrar yollarında, akciğerlerde olabilir.
Kafa travmaları : Düşme ve çarpmalar sonucu baş ağrıları çocuklarda sık görülür. Kafa travmalarında beyinde hasar olup olmadığı sadece klinik testlerle anlaşılabilir. Bu tür durumlarda çocuk mutlaka bir sağlık kuruluşuna götürülmelidir. Zaman ilerledikçe uyku hali, mide bulantısı ve kusma, bilinç kaybı gelişebilir.
Beyin tümörleri : Baş ağrısı olan çocukların % 1 inden azında iyi huylu veya kötü huylu beyin tümörleri bulunmuştur. Tümör büyüdükçe baş ağrılarının şiddeti artar ve tümörün tipine ve yerine göre bazı başka belirtiler da eşlik eder.
Menenjitler : Baş ağrısının yanında yüksek ateş, ense sertliği, zihinsel bulanıklık, uyku hali vardır.
MoreGut hastalığı, daha çok 30- 45 yaş arası erkeklerde ve 55-70 yaşlarındaki kadınlarda görülen bir romatizmal hastalıktır.
Vücutta pürin adı verilen ve hücre DNA’sında kullanılan bir nükleik asit vardır. Pürin nükleik asitlerinin yıkılması sonucu kanda ürik asit oluşur. Normal sağlıklı insanlarda ne kadar ürik asit oluşursa o kadar ürik asit idrar yoluyla atılır. Böbreklerdeki bir bozukluktan yada fazla miktarda ürik asit üretilmesinden dolayı kanda ürik asit seviyesi artarsa gut hastalığı ortaya çıkar.
Eğer bir nedenle, ürik asit atılamayıp kanda belirli bir düzeyin üstünde birikirse, çözünmüş durumdan katı hale geçebilir, diğer bir değişle kristalleşebilir. Kristal halinde olan bu molekül bir süre sonura eklem, deri altı, böbrek gibi dokularda birikip bu dokuların yapısında değişikliklere sebep olarak fonksiyonlarını bozabilir.
Kandaki aşırı ürik asit doygunluğu sonucu, doku aralıklarından geçerek eklem içi ve çevresi yapılarda biriken ürik asit burada hızla gelişen iltihaba sebep olarak eklemde sıvı artışına, kızarıklığa, hareket kısıtlılığına ve ağrılara yol açar. En tipik olarak ayak baş parmağı, ayak bileği ve diz eklemleri tutulur. Eklem ağrısı genellikle ağır bir yemekten sonra ortaya çıkar ve çok şiddetlidir. Öyle ki hasta etkilenmiş bölgeyi yorgana bile değdiremez. Akut gut bir gün içinde düzelir. Ancak, tedavi edilmezse ağrılı nöbetlerin arası gittikçe azalır, ve hasta daha sık olarak gut nöbeti geçirmeye başlar.
Böbreklerde ise, özellikle ürik asit düzeyinin çok yüksek olduğu (erkeklerde:13 mg/dl, kadınlarda: 10mg/dl) durumlarda, süzme kanalları içinde taş oluşumu görülebilir.
Genel olarak, böbrekteki taş oluşumlarının % 5-10 kadarından ürik asit çökelmesi sorumludur. Sıcak ve kuru iklimlerde yaşayanlarda böbrekten atılan su miktarı ve idrarın asit oranı yüksek olduğundan ürik aside bağlı böbrek taşı daha sık ortaya çıkmaktadır. Her ürik asidi yüksek olanda gut hastalığı ortaya çıkmaz. Yapılan araştırmalara göre, yüksek ürik asidi olanların üçte birinde belirtiler ortaya çıkıar. Klinik bir belirti olmadan, yalnızca ürik asit seviyesinin yüksek olmasına hiperürisemi; eğer, bu yükseklik sonucu yukarıda tanımlanan belirtiler ortaya çıkmış ise diğer bir değişle hastalık oluşmuşsa, bu duruma gut deniliyor.
Ãœrik asit, iki ana sebeple kanda yüksek olabilir; ya vücutta fazla üretilir ya da böbrek üretileni dışarıya atmayıp kanda biriktirir. Ãœrik asidin kandaki normal en yüksek düzeyi 7,0 mg/dl dolayındadır. Gut hastalığında ise en yaygın olarak görülen düzey 7,0 – 9,0mg/dl arasındadır.
Hastaların % 80 – 90’ında dışarıdan yiyecekler yolu ile pürinin aşırı alınıp oluÅŸan ürik asidin böbreklerin yeterince süzememesi sonucunda kanda birikmesi ana sebeptir. %10 – 20’ sinde de vücudun bir çok deÄŸiÅŸik sebeple, ürik asidi kendi kendine fazla oranda oluÅŸturması söz konusudur.
Bazı ilaçlar (aspirin, diüretikler) toksik maddeler (alkol ve kurşun zehirlenmesi) tiroid bezinin az çalışması (hipotiroid), gebelik toksemisi, hipertansiyon, aşırı kilo (obezite), kronik böbrek yetmezliği, açlık, ürik asidin atılmasını engelleyerek kan seviyesinin yükselmesine sebep olan faktörlerdir.
Böbreğin işleyişi tamamen normal olsa da, ürik asidin vücutta aşırı üretimi sonucu hiperürisemi gelişip bir süre sonra guta dönüşebilir. Çok ender olarak doğuştan gelen enzim eksikliğine bağlı sebepler söz konusu olduğunda daha küçük yaşlarda hastalık ortaya çıkabilir. Kemik iliğinde yada lenf bezlerinden gelişen kanserlerde, bazı kan hastalıklarında, vitamin B_12 eksikliğinde, sedef hastalığında böbreğin durumundan bağımsız olarak ürik asit fazlalığı ortaya çıkabilir ve gut hastalığına yol açabilir.
Genel olarak guta sebep olan etkenin ürik asit düzeyinin yüksek olması gösterilir. Ancak çok nadir de olsa ürik asit seviyesi normal olduğu halde gut ortaya çıkabilir. Gut nöbeti tedavi edilemez ise, bir yıl içerisinde %60 ihtimalle yeniden ortaya çıkar. Tedavi edilmedikçe ataklar arası süre kısalır ve zamanla, yıllar içinde deri altında tofüs adı verilen birikintiler oluşur. Tofüsler; kulak kepçesinde ve ekstremitelerin ekstansör yüzeylerinde görülür. Tedavi edilmeyen gut böbreklerde taş oluşturur ve kronik böbrek yetmezliğine dönüşebilir.
Gut’un tedavisi:
Tedavide öncelikle kanda ürik asit seviyesinin yükselmesine sebep olan faktörlerin tespit edilmesi ve bunların tedavisi gerekir. Hastanın zayıflatılması, ürik asit yüksekliğine sebep olan ilaçların (aspirin, diüretik) dozunun ayarlanması, hiperglisemi (şeker hastalığı) varsa tedavisi genel sağlık açısından da gereklidir.
Akut gut atağının tedavisinde kolşisin ve indometazin önemli ilaçlardır. Kolşisin dozu günde 7 mg geçmemelidir. İlk 24 saatten sonra doz 2-3 tablete düşürülür. Ağrılı dönem geçtikten sonra 6-12 ay kadar günde1 tablet kolşisin kullanılır.
Ayrıca sakatat, kırmızı et, sardunya, hindi, hamsi, somon balığı, ıspanak, fındık, fıstık kısıtlanması gereken gıda maddeleridir. Alkol kullanımı yasaklanmalıdır.
MoreZorlayıcı olmayan devamlı bir ağrı vardır. Başlangıçta ensede olur, sonra mengene ile sıkıştırıyor gibi bütün başa yayılır. Günlerce sürebilir, akşamları ağrı daha da artar. Stres, aile ve iş problemleri ağrıyı ortaya çıkarır veya arttırır. Boyun bölgesi kaslarında sertleşme vardır.
Tedavisinde ağrı kesiciler, kas gevşeticiler, ve stresi ve anksiyeteyi giderici ilaçlar kullanılır. Sıcak bir duş, sauna, türk hamamı, masaj hastaların çoğunu rahatlatır. Boyun bölgesine yönelik sıcak ve soğuk uygulamalar, TENS, boyun kaslarını rahatlatıcı egzersizler, biofeedback denenebilir.
MoreBirbiri ile yakından iliÅŸkili bu iki hastalığı bazı uzmanlar aynı hastalığın iki farklı görünümü olarak kabul etmektedir. Polimiyalji romatikalı hastaların % 10-15’inde dev hücreli arterit, dev hücreli arterit bulunan hastaların % 40’ında polimiyalji romatika görülür. POLÄ°MÄ°YALJÄ° ROMATÄ°KA
Omuz ve kalça kuşağında ağrı ve tutukluk yapan ve çoğu zaman gözden kaçan bir hastalıktır. Kadınlarda daha sık görülür. Toplumun % 0.1-0.5 kadarında görülür. Erken dönemde romatoit artrite benzer belirtiler gösterir.
Belirtiler: Sabahları boyun, kalça ve omuzlarda ağrı ve tutukluk olur. Ağrı vücudun her iki yanında simetrik olarak hissedilir. Hareket ağrıyı artırır. Kilo kaybı, yorgunluk, isteksizlik, başağrıları ve bitkinlik olabilir. Ayrıca; hafif ateş, gece terlemesi ve ruhsal çöküntü görülebilir.
Teşhis: Hastanın yaşı 50 nin üzerindeyse, romatoit faktör yoksa, antinükleer antikorlar negatif çıkmışsa ve aşağıdaki belirtilerin en az üçü varsa bu hastalık akla gelmelidir:
- Boyun, omuz ve kalça kuşağında ağrı
- Eklemlerde bir saatten uzun süren sabah tutukluğu
- Saatte 40 milimetreyi geçen yüksek sedimentasyon hızı (sedimentasyon hızı hastaların yaklaşık % 13’ünde normaldir.)
- Verilen tek doz prednizolona (kortikosteroit) hızlı cevap
Birçok hastanın sedimentasyon hızı 100 milimetreyi aşarken, hafif anemi (kansızlık) ve trombosit sayısında yükselme görülür. Polimiyalji romatikalı hastaların yaklaşık üçte birinde karaciğer fonksiyon testlerinde küçük sapmalar görülebilir.
Tedavi:
Antiromatizmal ilaçlar çoğu zaman hastalığı kontrole yetmediğinden, kortikosteroitler hemen hemen her zaman gereklidir. Tedavi genellikle bir-üç yıl sürer; ama bazen daha da uzayabilir.
DEV HÃœCRELÄ° ARTERÄ°T(TEMPORAL ARTERÄ°T)
Bazı kan damarlarının iltihaplanmasıyla belirlenen bu hastalık ve polimiyalji romatika arasında tam anlaşılamamış bir bağlantı vardır. Polimiyalji romatika sırasında, öncesinde ya da sonrasında gelişebilen dev hücreli arterit, tıpkı bu hastalıkta olduğu gibi 50 yaşın üstünde, büyük ölçüde kadınları etkiler. Kadınlar arasında bu hastalık erkeklere göre üç kat fazla görülmektedir. Dev hücreli arteritin polimiyalji romatikadan en büyük farkı körlüğe yol açma riskidir. Ayrıca polimiyalji romatika düşük doz kortizona cevap verirken, dev hücreli arteritte yüksek dozlar gerekir.
Belirtiler :
Belirtiler arasında halsizlik, şiddetli baş ağrısı, işitme zorluğu, eklem ağrısı ve saçlı deride basmakla ağrı ve hassasiyet sayılabilir. Bulanık yada çift görme ve hatta bazen görme kaybı gelişebilir. Bazı hastalarda atardamarların kalın ve hassas olmasına karşın nabız zayıftır. Dev hücreli arterit tedavi edilmezse körlüğe, felce yada kalp krizine yol açabilir.
Tanı :
Sedimentasyon hızı, tam kan sayımı ve karaciÄŸer fonksiyon testleri yaptırılır. Sedimentasyon normalden yüksek çıkar. Temporal arter biyopsisi gerekebilir. Bu küçük müdahalede kulağın önünde ÅŸakaktan çok küçük bir atardamar parçası alınır ve mikroskop altında incelenir. Ama bu hastalığa yakalanan kiÅŸilerden yüzde 10-20’sinin söz konusu damar bölgesinde iltihaba rastlanmamaktadır.
Tedavi :
Standart tedavi yüksek doz kortikosteroitlerdir.
MoreÇok şiddetli ve tek taraflı bir ağrıdır. Ağrı göz yuvarlağı arkasında ve zonklayıcıdır. Erkeklerde daha yaygındır. Bu ağrılar birden başlar öncü belirtisi yoktur. Ağrıyan tarafta şişlik, kızarıklık, seğirme olabilir. Ortalama 30-45 dakika kadar sürer. Ancak daha uzunda sürebilir. Az miktarda alkol bile ağrıyı ortaya çıkarabilir.
 tip başağrıları aylarca senelerce, devam edebilir.
Tedavisinde oksijen inhalasyonu, propranolol (profilaksi) ve karbamazapin kullanılır.
Moreİnsan faktörü dikkate alındığında, iş dizaynı çok önem taşır. İyi organize edilmiş bir iş, işçinin sağlık ve güvenlik koşullarını arttıracağı gibi onun ruhsal ve fiziksel yaşamını olumlu olarak etkiler. İş düzeninde dikkat edilecek noktalar şöyle sıralanabilir;
- İşin gerektirdiği görevlerin saptanması,
- Her görev için gerekli olan performans özellikleri,
- Performans için kaç adet görevin gerektiği,
- Görevin tamamlanabilmesi için gerekli araç-gereç,
- İşin tamamlanabilmesi için gerekli görevler.
Ek olarak, iyi düzenlenmiş bir iş planı aşağıdaki özellikleri içermelidir;
- İş sırasında çalışanın vücut pozisyonu değişmelidir,
- Ruhsal olarak motive edici faktörler bulunmalıdır,
- Çalışma çevresi, çalışma alışkanlıkları, personel gereksinimleri doğrultusunda çalışan kendi kararı doğrultusunda çalışma aktivitesini değiştirebilmelidir,
- İşçi sorumluluk duygusunu hissedebilmelidir.
- Çalışan işin gerektirdiği eğitimi almalıdır.
- Çalışanlar işin tamamlanabilmesi için ihtiyaç duyulan çalışma ve dinlenme sürelerine sahip olmalıdırlar,
- Yeni bir iş için çalışanlar çalışma periyotlarını düzenleyebilmelidirler.
More