Ayak bileği üst üste iki eklem bulunan karmaşık bir yapıdır. Gerçek ayak bileği eklemi , tibianın dış ve üstten, fibulanın (baldır bölgesinde tianın arka-dışı boyunca uzanan ince kemik) dıştan oluşturdukları yatakla talusun (ayak bileği kemiklerinin en üstte olanı) yuvarlak tavanı arasındaki eklemdir. Ayak bileğinin yukarı ve aşağı hareketlerine izin verir. Eklemlerden altta olanı topuk kemiği (kalkaneus) ile talus kemiği arasındaki subtalar eklemdir. Hareketi son derece kısıtlıdır ve ayağın yanlara hareketine izin verir.
Eklem içi tüm kemik yüzeyler eklem kıkırdağı ile kaplıdır. Ayak bileğinin sabitliğini bağlar sağlar. Dış yan bağlar ayak bileğinin dış yanında bulunarak bileğin içe doğru hareketini engeller. Anterior talofibuler bağ fibula ile talusu bağlar ve dış bağların en sık yaralanıdır. İç yan bağlar (deltoid bağ) iç kısımda bulunur ve ayak bileğinin dışa dönmesini engeller. Ayrıca eklem seviyesinin hemen üzerinde tibia ile fibula syndesjos denilen bir bağla bağlıdır ve bu bağ yüklenme sırasında iki kemiğin birbirinden açılmasını engeller. Ayak bileği cerrahisinde tedavisi çok önemli bağlardandır.
Ayak bileğinin 4 yanı boyunca uzanan tendonlar bileğin sabit kalmasına yardımcı olurken, adeleri ile ayak bileği hareketlerini-zıplama gibi- yönetirler
MoreRomatizmal hastalıklar bütün dünyada, bütün topluluklarda en sık rastlanan, hayat kalitesini düşüren, çok fazla iş ve ekonomik kayba sebep olan hastalıklardır. Tedavideki birçok gelişmeye rağmen birçok romatizmal hastalık, hem hastalar hem de hekimler için önemli bir sorun olmaya devam etmektedir.
Romatizmal şikayetleri olan milyonlarca insan vardır. Bu hastalıklar tedavi edilmezse en basit hareketleri bile yapmak zorlaşabilir, işe gidilmeyen günler artar yada çalışmak tamamen imkansızlaşabilir. Romatizmal hastalıklar insanların günlük yaşantısını, işlerini, özel uğraşlarını, hobilerini, gezilerini, genel olarak yaşam kalitesini etkiler ve hatta nadir de olsa bazen ölüme bile sebep olabilir.
Romatizma kelimesi birçok hastalık durumunu ihtiva eder. Bir kısmı çok sık karşılaşılan, bir kısmı da çok nadir görülen 100 çeşidin üzerinde romatizmal hastalık vardır, ayrıca aslında romatizmal bir hastalık olmayıp kas iskelet sisteminde ağrı ve fonksiyon kaybı ile seyreden ve romatizmal hastalıklarla karıştırılan pek çok hastalık vardır.
İnsanların % 80’i hayatının bir döneminde bel ağrısı ile karşılaşır. % 40’ı boyun ağrısı, % 30’u omuz ağrısı ile karşılaşır. Romatoid artritin görülme sıklığı % 1-3, fibromiyaljinin % 2-3, ankilozan spondilitin % 0.1’dir. Osteoartrit ise en sık rastlanan eklem romatizması olup toplumun % 10’unda görülür. Yaş ilerledikçe osteoartritin oranı artar. Bunların dışında bölgesel ağrı ve/veya fonksiyon kısıtlılığı yapan bir çok yumuşak doku romatizması ve ağrılı sendrom vardır.
En sık rastlanan romatizmal şikayetler eklem dışı romatizmalardır. En yaygın görülen eklem romatizması ise osteoartrittir (kireçlenme). Osteoartrit yük taşıyan eklemlerin yaşlanma ve yozlaşmasına bağlı bir hastalıktır. Ensık görülen iltihaplı romatizma ise eklemlerde ağrı ve şişmeye yol açan romatoid artrittir. Romatoid artrit tedavi edilmezse sakatlıkla sonuçlanır hatta bazen tedaviye rağmen sakatlığa sebep olabilir. Bu hastalık vücuttaki küçük eklemleri iki taraflı olarak tutar. Diğer romatizmal hastalıklar ve ilişkili durumlar arasında fibromiyalji, bel, boyun ağrıları, miyofasial ağrılar, ankilozan spondilit, sedef artriti, bursit, tendinit, gut hastalığı sayılabilir. Bir çok romatizmal hastalık ve ağrılı durumda ağrıyla birlikte ruhsal ve fiziksel çökkünlük olabilir. Bazı romatizmal hastalıklar ise kalp, akciğer, böbrek yada gözlere zarar verebilir, ancak bu hastalıklar nadirdir. Romatizmal hastalıklar; hareketlilik, bağımsızlık, üretkenlik ve yaşama zevkini etkileyen hastalıklardır.
Romatizmal hastalıkların tedavisinin olmadığı ile ilgili yanlış bir inanış vardır, halbuki bu çok az sayıda romatizmal hastalık için geçerlidir. Günümüzde bir çok romatizmal hastalığın başarılı bir tedavisi vardır yada en azından hastaların semptomlarını iyileştirecek, hayat kalitelerini artıracak bir şeyler mutlaka vardır. Ne kadar istesek de romatizmayı yok edecek sihirli bir ilaç yoktur. İlaçlar yararlı olabilir; ama romatizmayla mücadelenin ilaçların dışında da başka birçok yolu vardır. Yürüyüşünüzü, hareketlerinizi ve evde yada çalışma ortamındaki işleri yapma biçiminizi, duruşunuzu değiştirebilir, bir egzersiz programına başlayabilir yada daha iyi bir beslenme düzeninize geçebilirsiniz. Fizik tedavi ve kaplıcalar bazı hastalarda uzun süreli iyilik sağlar.
Romatizmayla mücadele etmek için mutlaka tıbbi yardım alınmalıdır, bunun dışında aile desteği, çevresel düzenlemeler gerekebilir. Alacağınız tıbbi desteğin sağlam ve güvenilir olması gerekir. Kullanılan ilaçların yan etkileri rahatsız edici olabilir. Bu sebeple romatizmal hastalıkların tedavisinde ilaçların yanı sıra, ilaç dışı yöntemler (fizik tedavi, kaplıca, egzersiz, cerrahi tedavi) büyük önem kazanır. Beslenme, egzersiz ve yürüyüş proğramları, duruş eğitimi ve ergonomik önlemler bazı romatizmal hastalıkların önlenmesinde ve tedavisinde oldukça işe yararlar.
ROMATÄ°ZMAL HASTALIK NEDÄ°R?
Romatizmal hastalıklar hareket sistemini etkileyen, ağrı ve fonksiyonel kayıpla sonuçlanan; sonuç olarak insanların hareketliliğini, bağımsızlığını, üretkenliğini etkileyen bir grup hastalıktır. Bu hastalıklar çok nadiren ölüme sebep olurlar, yaşama kalitesi üzerindeki olumsuz etkileri ise çok belirgindir. Bu hastalıklar kasları, eklemleri, diskleri, tendonları, bağları, eklem kapsüllerini ve diğer yumuşak dokuları etkileyen hastalıklardır. Siyatik nevralji, karpal tünel senromu gibi bazı romatizmal hastalıklarda ise hastalıktan çok hastalığın sebep olduğu sinir sıkışmaları hastayı hekime götürür. Bu grup hastalıklara lokomotor sistem hastalıkları, kas-iskelet sistemi hastalıkları, bazılarına da kollagen doku hastalıkları adı verilir. Kollagen doku hastalıkları daha ağır seyreden ve vücudun diğer sistemlerini de etkileyen hastalıklardır. Romatizmal hastalıkların birçok çeşidi vardır. Her çeşit ayrı bir tedavi gerektirir. Dahası, her insan farklı olduğundan, bir hastada işe yarayan bir tedavi bir başka hastada işe yaramayabilir.
Bu tür hastalardan bazılarının beslenme düzenini, çalışma ve duruş alışkanlıklarını değiştirmesi gerekirken, bazılarının daha sık dinlenmesi ve ara sıra ilaç kullanması yeterli olabilir. Bazı romatizmal hastalıklarda ise ileride ortaya çıkabilecek sakatlığı önlemek için kortizonlu ilaçlar, sitotoksik ilaçlar gibi diğer güçlü ilaçların kullanılması gerekir. Başka tedavi yaklaşımlarının söz konusu olabileceği romatizmal hastalıklar da vardır. Bir çok eklem dışı romatizmada ve omurga ağrılarında ise ehil ellerde yapılacak enjeksiyonlar oldukça iyi sonuçlar verirler.
Kemik uçlarında tampon görevi gören ve kemiklerin birbirine sürtünmesini engelleyen kıkırdak adlı süngerimsi ve kaygan madde, eklemlerin düzgün biçimde çalışmasını sağlar. Eklem kapsülünün içini döşeyen sinoviya zarı da eklem hareketine yardımcı yapılardan biridir. Bu zar eklem yüzeylerinin kayganlığını sağlayan bir sıvı salgılar. Bu salgı aynı zamanda eklem kıkırdağının beslenmesini sağlar. Eklem kapsülü ve bağlar eklem bütünlüğünü sağlayan oluşumlardır. Eklemin yüzey şekli ve çevresindeki kaslar da eklem bütünlüğüne katkıda bulunurlar.
Eklem yapılarında aşırı kullanıma bağlı aşınma, yıpranma ya da yozlaşma görüldüğünde eklemlerle ilgili sorunlar başlar. Sinovial zar iltihaplanabilir ve ardından komşu kıkırdak, bağ dokusu ve kirişlerde zorlanma ya da kopmalar olabilir. Eklemi oluşturan kemiklerde aşınmalar, deformasyonlar ve yeni kemik oluşumları olabilir. Bu sorunların hemen hepsinin yaygın biçimde bilinen ortak adı romatizmadır. Romatizmanın eklemi ilgilendiren tipleri artrit adı altında toplanır ve eklem iltihabı anlamına gelir. Eklem çevresinde duyulan ağrının her zaman artritten kaynaklanmayacağını bilmek önemlidir. Eklem bölgesinde ve eklem çevresinde ağrı ve fonksiyon kaybına yol açan başka romatizmal hastalıklar da vardır. Romatizmal hastalıkların yarısından çoğu eklem dışı kaynaklıdır.
Bütün romatizmal hastalıklar arasında en yaygın olanları osteoartrit (kireçlenme) ve romatoit artrittir. İnsanlar genellikle bu iki hastalığı birbirine karıştırır. Bunun sebebi büyük ölçüde, eskilerin romatizma diye yakındıkları ağrılardan bir çoğunun aslında osteoartrit olmasından kaynaklanır. Osteoartrit çok daha yaygındır; ama tedavisi romatoit artrit kadar zor değildir ve hayatı da onun kadar etkilemez. Ayrıca boyun, bel, omuz, kalça, diz, bacak gibi bölgesel ağrı sendromları ve yumuşak doku romatizmaları hastaları en çok doktora götüren yakınmalardır. Bu hastalıklar aynı zamanda iş kaybı ve ekonomik kayıplarında en önemli sebeplerindendir.
Bazı romatizma tipleri eklemleri etkiler. Başka birçok bir çok romatizmal hastalık ise kaslar, kirişler ve eklemi destekleyen bağlar gibi eklem dışı yapıları hasara uğratarak ya da eklemlerde aşınmayı ve sürtünmeyi önleyen destekler olarak fonksiyon gören bursaların şişmesine yol açarak eklemleri dolaylı yoldan etkiler. Bu romatizmal hastalıkların bazıları doğrudan eklemde iltihaplanmaya yol açmadığından, kelime anlamıyla artrit değildir; ama sonuçta hepsi çeşitli biçimlerde eklemi etkilediklerinden artritler başlığı altında da toplanırlar. Halk arasında romatizma denince ilk akla gelen ve en yaygın tip olan osteoartrit ise temelde iltihaplı bir hastalık değildir. Bu hastalığın sebebi eklemlerdeki yaşlanma, yıpranma ve yozlaşmalardır.
Daha az görülen ancak çok daha ağır sonuçları olan romatoid artrit ise temel olarak eklem sinoviasından başlar ve eklemin bütün elamanlarını etkiler. Ankilozan spondilit ise omurga ve sakroiliak eklemleri etkileyen, ilerleyici hareket kısıtlılığı ile seyreden bir hastalıktır. Romatoid artritte belirgin ve şiddetli bir iltihap, ankilozan spondilitte orta derece bir iltihap söz konusudur. Osteoartrit ise bir yıpranma ve yozlaşma hastalığıdır.
ROMATİZMAL HASTALIKLAR KİMLERDE GÖRÜLÜR ?
Ne yazık ki romatizmal hastalıklar herkeste ve her yaşta görülebilir. Birçok ülkede yüksek tansiyondan sonra en yaygın hastalık romatizmal hastalıklardır. Nüfusun yaşlanmasına, daha hareketsiz yaşamaya, insanların gittikçe daha kilolu olmalarına, stres ve tekrarlayan uygunsuz hareketlere bağlı olarak romatizmalı hasta sayısında gittikçe artış olmaktadır. Tıpta sağlanan gelişmeler, beslenme ve çalışma şartlarının iyileşmesi sayesinde artık çok daha uzun yaşıyoruz. Büyük salgın hastalıklar, savaşlar, ağır çalışma koşulları gibi olumsuzlukların ortadan kalkması insan ömrünü uzatıyor bu da daha fazla insanın romatizmal hastalığa yakalanması anlamına geliyor. Ayrıca konforun artması ağrıları insanlar için daha önemli bir sorun haline getirmektedir. Yine; oturarak çalışma, bilgisayar ve tv karşısında geçen saatler, uzun süren yolculuklar, ağırlık kaldırma, aşırı kilo vs.. eklemlere daha fazla yük binmesine sebep olmaktadır.
Hemen farkına varılmasa bile, 40 yaşına giren her 10 kişiden yaklaşık 9’unun vücut yükünü taşıyan eklemlerinde, büyük ihtimalle diz, kalça, omurga eklemlerinde, osteoartrit (kireçlenme) gelişir. Ancak bunların bir kısmında ağrı oluşturacak kadar belirgin osteoartrit vardır çoğunda ise ağrı yoktur.
Romatoit artritin ise yaşı yoktur; bir tipi küçük çocuklarda bile görülür. Ama asıl 20-50 yaşlarında yaygındır. Kadınlarda daha sık görülür.
Gut, ankilozan spondilit, reiter, lupus ve polimiyalji gibi diğer romatizmal hastalıklar çok daha seyrek görülürse de, bunların bazılarında önemli artışlar olmuştur. Tıbbi bilgilenmede artmadan dolayı eskiden teşhis edilemeyen bir çok romatizmal hastalık bugün teşhis edilmektedir.
Hem osteoartrit (OA), hem de romatoit artrit (RA) eklemlerde ağrı ve şişmeye yol açar. Romatoit artritteki iltihap ya da şişme, osteoartritteki şişmeden çok daha şiddetlidir. Osteoartritteki ağrı ve fonksiyon kaybı, kıkırdak ve bazen de kemik yıkımından ve yeni kemik oluşumlarından kaynaklanır. Romatoid artrit ise sinovial zardan başlar ve bütün eklemi etkiler. Ağrı biçiminde ortaya çıkan rahatsızlık, eklem hareketlerini sınırlar.
Ağrıdan dolayı eklemlerin yeterince çalışmaması, eklem çevresindeki kasları zayıflatır ve eklemi iyice sertleştirir. Osteoartrit; yaşam süresini tehdit etmez, ama uygun biçimde tedavi edilmezse, hareket yeteneğini sınırlayıp yaşam biçimini değiştirebilir ve bu gelişmeler çok moral bozucu olabilir, hastalarda ruhsal ve bedensel bir çökkünlük olabilir. Neyse ki, tedaviyle hastalığın seyri büyük ölçüde değiştirilebilir. Romatoit artrit; kalıcı hasarlardan kaçınmak için hemen tedavi edilmesi gereken daha tehlikeli bir hastalıktır. Tedavi edilmediğinde eklemleri ve hatta vücudun başka bölgelerini hasara uğratmakla kalmaz, ciddi ek sorunlara (komplikasyonlara) yol açar. Normal koşullarda vücudu koruyan ve zorlu hastalıkları savuşturmaya yardım eden bağışıklık sistemi, bu hastalıkta eklemlere karşı saldırıya geçer, eklemi döşeyen sinovial dokuda şişme ve kalınlaşmaya yol açar. Kıkırdak ve kemik yıkıma uğrayabilir. Hasta kendini çok kötü hissedebilir. İştah kaybolur, vücudun her yanı ağrır, ateş yükselir ve sürekli halsizlik hissedilir. Romatoid artrit her yaşta ve kadınlarda, osteoartrit 40 yaşından sonra her iki cinste, ankilozan spondilit ise daha çok genç erkeklerde görülür. Yumuşak doku romatizmaları ise 20 yaşından sonra her iki cinste görülür.
MoreTrafik kazaları sonrasında, futbol gibi temas sporlarında,evde yada dışarıda yüksekten düşme sonrasında boyun zorlanmaları ve buna bağlı boyun ağrısı gelişebilir. Bu ağrının alt yapısını bağ zorlanmaları veya kas gerilmeleri oluşturur.
Boyun yer alan 7 adet omura servikal vertebralar (boyun omurları) denir. Birbirlerine ligamanlar (bağlar) ile bağlıdırlar. Aniden, boyunu ileri derecede geren tarzda hareketler, meydana geldiğinde ligamanlarda yırtık, zorlanma gibi sonuçlar doğurabilirler. Örneğin aniden fren yaparak duran bir arabanın içerisindeki yolcu da önce öne doğru, takibinde ise aniden geriye doğru güçlü gerilme kuvvetleri oluşur.
Bulgular
- Hareket ile artan boyunun özellikle arkasında oluşan ağrı,
- Travmadan hemen sonra başlamayıp, daha çok ertesi günü şiddetlenen ağrı,
- Omuz ve etrafında eşlik eden kas ağrıları ve gerginlik,
- Baş ağrıları
- Boğaz ağrısı,
- Yorgunluk, uyku problemleri, konsantrasyon bozukluÄŸu, psikosomatik semptomlar
- Elde ve kolda uyuÅŸukluk,
- Boyun hareketleri esnasında zorlanma,
- Elde ve kolda güçsüzlük.
Tanı
Doktorunuz muayene esnasında yaralanmanın şekli, ağrının karakteri ile ilgili sorular soracaktır, bununla beraber gerginliğin olduğu bölgeleri eli ile muayene edecektir. Kemik yapıları gözlemlemek için röntgenler istenebilir. Röntgenlerde kırık, artrit, gibi ağrıya etken olabilecek sebepler aranacaktır. Ayırıcı tanıda MR gibi ileri tetkik yöntemleri kullanılabilir.
Tedavi
Vücutta meydana gelen tüm zorlanmalar nerede olursa olsun aynı tedavi protokolü ile tedavi edilirler. Tüm zorlanmalarda olduğu gibi boyun zorlanmaları da uygun tedavi verildiğinde zaman içerisinde kendiliğinden iyileşecek ve sorun bırakmayacaktır. Ligamanların iyileşme süresi boyunca bir boyunluk kullanmak iyileşmeyi hızlandırır.
Ağrı kesici ilaçlar hem ağrıyı azaltacak hem de o bölgedeki ödemin geri çekilmesine yardımcı olacaktır. Kas gevşetici ilaçların spazmları çözmede etkisi yüksektir. Yaralanmadan sonraki ilk 3 gün içerisinde günde 3-4 defa 15’er dakikalık buz kompres uygulamaları yapılmalıdır. Bu enflamasyonun ve ödemin geri çekilmesine yardımcı olacaktır. Sıcağın spazmı çözücü etkisi olduğu bilinse de ilk 5 gün uygulanması sakıncalıdır, ağrılı bölgeye masaj, ultrason, izometrik egzersizler tedavinin devamını oluşturur. Tüm şikayetler 4-6 hafta içerisinde ortadan kalkacaktır. Trafik kazası sonrası olan yaralanmaların (whiplash yaralanmalar) iyileşmesi genellikle daha uzun sürer.
MoreTarsal tünel sendromu posterior (arka) tibial sinirin topuğun iç yanındaki çıkıntının hemen altında flexor retinakulum altındaki dar tünelde sıkışmasıdır. Eldeki karpal tünel sendromunun ayakta görülen şeklidir. Tarsal tünel; topuğun iç malleolunun (çıkıntı) hemen altından geçer. Tarsal tünelden posterior tibial sinirin yanısıra, ayak baş parmağına ve parmaklara fleksiyon (bükülme hareketi) yaptıran kasların tendonları da geçer.
Kırık sonrası kemiklerde şekil bozuklukları, alçılama, kaslarda ve tendonlarda kalınlaşma ve tendinitler bu tüneli daraltarak siniri sıkıştırır. Hastalar çoğunlukla ayak parmaklarında, topukta ve ayak tabanında yanıcı ağrı duyar. Ağrı gece uykudan uyandırabilir ve baldırlara vurabilir. Medial malleol (topuk iç çıkıntısı) arkasındaki çukurluğa bastırılırsa şiddetli ağrı olur. Ayak baş parmağı ve diğer parmakların hareketinde güçsüzlük olabilir.
Hastalık plantar fasiit, topuk dikeni, damar hastalıkları ve siyatalji (bel fıtığı yada kireçlenmelere bağlı bacak ağrısı) ile karışabilir. Kesin tanı EMG ile konur. EMG de sinir iletim hızı azalmıştır.
Tedavisinde lezyon bölgesine kortikosteroid enjeksiyonu yapılır, ancak hastaların çoğunda cerrahi olarak sinirin serbestleştirilmesi ve basının ortadan kaldırılması gerekir
MoreAyak bileği burkulmaları; ayak bileği eklemlerini bir arada tutan bir veya birden fazla bağın zorlanması ya da kısmen yırtılması sonucu olur.
Ayak bileğindeki burkulmalar sonucu ayak bileğindeki eklemlerini bir arada tutan bağların birinde veya bir kaçında zorlanmalar, yırtılmalar hatta kopmalar olabilir. Ayak bileği burkulmaların çoğu ayak bileğinin içe doğru dönmesiyle oluşur ve bu durumda ayak bileğinin dış tarafındaki bağlar ( ligamentler ) etkilenir. Ayak burkulmaları hemen hemen herkesin başına gelen bir olaydır ve hastaların büyük çoğunluğu önemli bir problem olmadan iyileşir.
Nasıl teşhis edilir :
Ayak bileği burkulmalarında burkulma esnasında bir çıtırtı sesi, bir yırtılma hissi duyulur, üzerinde yürümekle ağrı olur. Ayak bileğinin dış yanında hafif bir şişlik olur ve 24 saat içinde o bölgede morarma olur.
Nasıl tedavi edilir :
Tedavide ayak bileğindeki şişlik izlenmeli eklem iyileşinceye kadar korunmalıdır. Tedavide ilk yapılması gereken buz uygulanmasıdır. Bir naylon poşete konulan buzlar ince bir havluyla zedelenen bölgeye günde 3-4 defa 10-20 dakika süreyle uygulanır. Eklem ilk 1-2 gün içinde tam dinlendirilmelidir. Bunun için hasta tarafa bir baston alınabilir. Ayrıca bu bölgeye bir bandaj veya ayak bileğinden de sıkıca bandajlanmalıdır. Bunun için havalı splintlerde kullanılabilir. Burkulan ayak bileği yükseltilmelidir. (Buz, istirahat, bandaj, yükseltme, BEBY )
Tedavide bundan sonraki aşama ise ayak bileğinin aşırı hareketleri önleyerek daha sonraki burkulmalardan korumaktır. Bunun için bandaj, splint, ya da braceler kullanılabilir.
Uzun süren bazı lezyonların tamamen iyileşmesi için fizik tedavi, hatta tendon kapmalarında cerrahi müdahale gerekebilir. Ayak bileği incinmesi geçiren kişi bir sporcu ise iyi bir rehabilitasyon programı yapılmalıdır. Eğer bütün bu tedbirlere rağmen şişlik ve ağrı devam ediyor 8-10 günde şikayetlerde azalma olmuyorsa durum ciddi olabilir. Bu durumda MR veya US la daha ileri bir değerlendirme yapılmalıdır.
MoreFibromiyalji sendromu (FMS) nedir?
FMS; yaygın kas ağrıları, yorgunluk, bitkinlik ve uyku bozukluğu ile seyreden kronik bir hastalıktır. Toplumun % 2 kadarında görülür. Hastalık kadınlarda çok daha sık görülür.çocukluk çağında bile görülebilir. Kaslarda, fibroz dokuda, bağlarda ve kirişlerde ağrı vardır. Sık rastlanan ve sebebi bilinmeyen bir kronik ağrı sendromudur.
FMS’ de röntgen filmleri, kan tahlilleri ve kas biyopsileri normaldir. Teşhis tamamen hastanın ifadesine ve doktorun muayenesine göre konulur. Bir hastaya FMS demek için ağrıların en az 3 ay sürmesi, sabah yorgunluğu ve vücutta belli sayıda hassas noktaların olması gerekir.
Belirtileri nelerdir?
Yaygın kas iskelet sistemi ağrıları hastaların en önemli şikayetidir. Ağrı, genellikle hastanın bir bölgesinden başlar ve bütün vücuduna yayılır. Boyun, kürek kemikleri arası, bel, baldırlar, sırt ağrının en çok yerleştiği yerlerdir. Ağrı, yanıcı, kemirici ve sızlayıcı olarak tanımlanır. Ağrı günün saatleri içinde fiziksel aktivite, uyku ve stres durumuna göre değişir. Ağrı bazen çok şiddetli olabilir. Nemli hava, soğuk, yorgunluk ve uykusuzluk ağrıları artırır.
Hastanın genel durumunun değerlendirilmesinde bir bozukluk yoktur, ancak hassas noktalar adını verdiğimiz ağrı noktaları vardır.
FMS’ li hastaların % 90’ında orta veya ileri derecede yorgunluk, dayanıklılıkta azalma ve bir çeşit tükenmişlik hali vardır, bazen yorgunluk ağrıdan daha önemli olabilir.
FMS’ li hastaların büyük çoğunluğunda uyku problemleri vardır. Bunlar derin uyku uyuyamazlar ve gece boyunca sık sık uyanırlar ve sabahları yorgun kalkarlar. Bazı hastalarda ise fazla uyku vardır. Firomiyalji sendromlu hastalarda, uykunun süresinden çok dinlendirici olmaması önemlidir. Uykusuzluk ve yorgunluk, keyifsizlik, ilgisizlik, dayanıklılık azalması ve tükenmişliğe yol açar.
Ruhsal yapıyı nasıl etkiler ?
Ruh halindeki deÄŸiÅŸiklikler, FMS da sık görülen bir bozukluktur. Hastaların çoÄŸunda bir hüzün, bir yıkılmışlık vardır. Hastaların 1/4’de belirgin bir depresyon bulunur. Ancak hastaların çoÄŸunda depresyona ait belirtiler vardır. FMS’ li hastalar aynı zamanda asabi ve tahammülsüz insanlardır.
Bu hastaların bir işe yoğunlaşma ve basit problemleri çözme kabiliyetleri azalır.
DiÄŸer belirtileri nelerdir?
Baş ağrıları, karın ağrıları, kabızlık, ishal, mide ağrıları, göğüs ağrıları, sık idrara çıkma ve acil idrar yapma isteği sık görülen şikayetlerdendir.
Ayrıca cinsel isteksizlik ve erken boşalma görülebilir. Cinsel isteksizlik özellikle kadınlarda aile içi huzuru bozacak kadar şiddetli olabilir.
FMS’ de çene eklemi ağrıları, kramplar ve kulak çınlamaları olabilir.
Hastalık kimlerde görülür?
Hastalık daha çok kadınlarda görülür. Erkeklerde ve küçük çocuklarda bile görülebilir. Menopoz döneminde görülme sıklığı ve şikayetler artar.
Sebepleri nelerdir?
Fiziksel ve ruhsal travmalar, ekonomik kayıplar, bir yakının kaybedilmesi, enfeksiyon hastalıkları, hormonal bozukluklar fibromiyalji sendromuna sebep olabilir. Ayrıca genetik faktörlerin de hastalığın gelişiminde rolü vardır. İklimin fibromiyalji sendromu gelişiminde etkisi yoktur, ancak soğuk ve nemli hava fibromiyalji sendromunda şikayetleri artırır.
Fibromiyalji sendromu hangi hastalıklarla birlikte görülebilir?
- Kronik yorgunluk sendromu
- Migren ve diğer baş ağrıları
- Ä°rritabl kolon sendromu (kolit)
- Miyofasial ağrı sendromları
- Huzursuz bacak sendromu
- Diğer romatizmal hastalıkların seyri esnasında görülebilir.
Fibromiyalji sendromu nasıl tedavi edilir ?
İlaçlar : Fibromiyalji sendromu tedavisinde kullanılan ilaçlar daha çok, uykuyu düzenlemek ve depresyonu tedavi etmek, yorgunluğu gidermek amacıyla kullanılır. Antidepresan ilaçlar etkili dozda kullanılmalıdır, ve uzun süreli kullanılmalıdır. En uygun ilacı bulmak bazen zor olabilir. Hastanın şikayetleri 2-4 haftadan sonra azalmaya başlar. Ayrıca kas gevşetici ve ağrı kesiciler kullanılabilir.
Düzenli ve yeterli uyku : Bu hastalar aynı saatte yatmaya alıştırılmalıdır, yatmadan önce uykuyu etkileyecek alkol, sigara, çay, kola, kahve gibi maddeler alınmamalıdır.
Egzersiz: Günlük aerobik egzersizler ve germe egzersizler çok önemlidir. Ancak hasta yorucu egsersizlerden kaçınmalıdır. Egzersizler günün erken saatlerinde ve akşam yapılmalıdır.
Fiziksel ve ruhsal zorlanmalardan kaçınma: Stres ve aşırı çalışma FMS belirtilerinde artmaya yol açar. Ancak bu insanlar mutlaka günlük sorumluluklarını da yerine getirmelidirler.
Diğer uyku bozukluklarının tedavisi : Huzursuz bacak sendromu, horlama, eşin horlaması, kafein alma, obezite (şişmanlık), alkol gibi uykuyu engelleyici faktörler tedavi edilmeli veya bunlardan kaçınılmalıdır.
Fibromiyalji remisyona girse (iyileşse) bile tekrarlama riski çok yüksektir. Bu sebeple bu hastalar hep olumlu bir tavır almalı ve bu hastalığın günlük hayatlarını berbat etmelerine izin vermemelidir.
Fizik tedavi, kaplıca kürleri, çevre değişiklikleri, yumuşak doku enjeksiyonları iyileşmeye katkıda bulunabilir.
MoreÇocukluk döneminde aileyi en çok rahatsız eden olaylardan biride çocuklardaki ayak sorunlarıdır. Bunların başında düz tabanlık gelir. Yürümeye başlayan çocukların ayakları genellikle tombul görünümlüdür ve ayak tabanında kavis görülmez. Vücut ağırlığını yere aktaran ayaklar çocuklarda, çok önem taşır. Çocukların % 70 sinde düztabanlık vardır. Çocuklar genellikle tabanları düz olarak doğarlar. Erişkinlerde de görülen bir durumdur. İki tipi vardır;
1. Esnek yani ayak havada iken kavisi görülür, ayak yere basınca taban düzleşir, zararsız düz tabanlıktır. Zaman içinde düzelir.
2. Kalıcı yani ayak kavisi ayak yere basarken ve yerden kaldırınca değişmez.
Aile üyeleri (anne, baba, dedeler) ayağın bu görüşünden rahatsız olurlar. Birçok çocuk bu bulguyla herhangi bir problemle karşılaşmadan büyür.
BELÄ°RTÄ°LER NELERDÄ°R?
- Yere basınca ayak tabanı düzleşir
- Ağrısızdır,
- Herhangi bir problem olmadan spor yapar, oynar,
- Zaman içinde düzelir, bir müdahale gerekmez,
- Bazı çocuklarda koşarken ayaklarının takılması ve düşme olabilir.
- Bazı çocuklarda ayaklarda içe basma ile birlikte görülebilir.
- Arkadan bakıldığında topuklarda dışa dönüklük olabilir.
TEÅžHÄ°S
- Çocuk ayak ucunda ve topukta yürütülür.
- Islak ayak testi
- Özel podoğraf
- Bilgisayarlı metot
Doktora götürdüğünüz zaman taban düzlüğünün kalıcı (rijit) olduğu veya topukta sertliğe bağlı olarak mı geliştiği araştırılır. Bazı düztabanlıklar çeşitli kas ve sinir hastalıklarına bağlı gelişebilir(bunlar daha ciddi problemlerdir). Bazı nörolojik hastalıklarda düztabanlık vardır veya ailede başka düztaban olup olmadığı araştırılır.
TEDAVÄ°
Bazı hekimler düz tabanlığı, ayakkabı tabanlık veya bir takım özel kalıplarla tedavi etmeyi denerler. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki bu tedaviler çocuk ayağının normal gelişimini etkilemez ve ayak istediği gibi gelişir. Bu tip tedaviler sadece aileyi tedavi eder aileyi değil.
Eğer çocuk spor veya aşırı hareket yaptığı zaman ağrıyla oturuyor veya yorgunluk hissi oluyor ve kucağa alınmak istiyorsa germe egzersizi önerilir. Eğer egzersize rağmen ağrı ve gerginlik devam ediyorsa o zaman tabanlık önerilir. Çok çeşitli tabanlıklar vardır, yumuşak, sert gibi. Bu tabanlıklar çocuğun şikayetlerini geçirdiği gibi ayakkabı ömrünü de uzatır. Nadiren bazı vakalarda topukta aşırı gerginlik olan çocuklarda fizik tedavi ve alçı tedavisi gerekebilir. Yaş ilerlediğinde düz tabanlık sertleşirse (kalıcı hal aldıysa) yani ayak yerden kalktığında kavis oluşmuyorsa ağrı, yorulma ve şekil bozukluğu ilerleyici ise cerrahi tedavi denenebilir. Büyüme çağında problem olmayan ayaklar bazen ileri yaşlarda kişiye sorun oluşturabilir. Ağrı, şekil bozukluğunda artma, ayakkabının çabuk deforme olması gibi. İleri yaş düz tabanlıklarını çocukluk çağında olanlardan farklı değerlendirmek gereklidir
MoreRomatoid artrit nedir ?
Romatoid artrit (RA) eklemlerde aÄŸrı, tutukluk, ÅŸiÅŸlik ve fonksiyon kaybı yapan bir hastalıktır. Hastalık eklemlerin yanı sıra kemiklerde, akciÄŸerlerde, deride, kalpte, kan damarları, vücudun birçok organında da bozukluÄŸa yol açabilir. Kansızlık en sık rastlanan sistemik belirtisidir. Hastalık her yaÅŸ ve cinste görülmekle birlikte 20-45 yaÅŸ arası kadınlarda daha sık görülür. Hastalık kadınlarda erkeklere göre 3 kat daha sık görülür ve daha ağır seyreder. Elli yaşından sonra her iki cinste eÅŸit görülür. Çocuklarda görülen RA’in özellikleri eriÅŸkin yaÅŸta görülen RA’den daha farklıdır.
Sebepleri nelerdir ? Korunmak mümkün müdür ?
RA in sebebi bugün için bilinmemektedir. Genetik faktörlerin kısmen rolü olduğu sanılmaktadır. Sebebi bilinmediğinden bugün için hastalıktan korunma söz konusu değildir.
Hastalığın belirtileri nelerdir ?
Erken dönemde sabah tutukluğu, halsizlik, ve yorgunluk hastalığın ilk belirtisi olabilir. Ayrıca küçük eklemlerde ağrı, tutukluk ve şişlik olur. Belirtiler sabahları yataktan kalkınca daha belirgindir. Daha sonra eklemlerdeki ağrı, şişlik ve tutukluk daha belirginleşir ve kalıcı hale gelir. Hastalığın başlangıcından ortalama 2 yıl kadar sonra eklemlerde şekil bozuklulukları görülebilir. Bu şekil bozuklukları daha çok el, el bileği, ayak, ayak bileği ve diz eklemlerinde görülür. Hastalık ilerledikçe vücuttaki bütün eklemleri etkiler. Bunlara ilaveten kansızlık, kemik erimesi, depresyon ve anksiyete oldukça sık görülür. Ayrıca hastalığın tedavisi için kullanılan ilaçların yan etkileri de hasta için sorun oluşturabilir.
Teşhis nasıl konulur ?
Hastalığın başlangıç döneminde teşhis koymak oldukça güçtür. Başlangıçta kan tetkikleri ve röntgen bulguları normaldir. Hastalık belirli bir aşamaya geldikten sonra kan tetkikleri teşhise büyük ölçüde yardımcı olur. İlerlemiş, vakalarda röntgen, boyun omurlarındaki tutulmayı değerlendirmek için tomografi ve MR yardımcı olur. Kan ve idrar tetkikleri hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçların yan etkilerini ve hastalığın seyrini izlemede yardımcı olabilir.
Tedavi nasıl olmalıdır ?
RA’in kesin bir tedavisi yoktur. Ancak son 20-25 yılda RA tedavisinde büyük ilerlemeler olmuÅŸtur. Yeni geliÅŸtirilen tedavilerle hastaların ÅŸikayetlerinin azaltılmasına büyük ölçüde yardımcı olunmakta ve hastaların en azından büyük çoÄŸunluÄŸunun günlük yaÅŸam aktivitelerini hemen hemen normale yakın olarak sürdürmeleri saÄŸlanmaktadır. Hastalığın tedavisinde bir çok ilaç kullanılmaktadır. Her yıl yeni yeni ilaçlar kullanıma girmektedir.
Bu ilaçlar hastalığın belirtilerini ortadan kaldıranlar ve hastalığın seyrini değiştirenler olmak üzere iki gruba ayrılır. Birinci gruba steroid olmayan antiromatizmal-antienflamatuar ilaçlar, ikinci gruba yavaş etkili antiromatizmal ilaçlar adı verilir. Tedavisi zor ağır sakatlıklar bırakabilen bir hastalık olan romatoid artrit için, eklemlerde ortaya çıkabilecek hasarı en aza indirmek açısından yoğun bir tedavi gerekir. Kullanılan ilaçlar arasında steroit olmayan anti-enflamatuar ilaçlar, kortikosteroitler, yavaş etkili romatizma ilaçları ve düşük doz depresyon ilaçları (ağrıyı azaltmak, daha iyi uyuyabilmek için) sayılabilir. Ayrıca hastalığın sebep olduğu kansızlık, osteoporoz, depresyon, anksiyete gibi ikincil hastalıkları tedavi etmek için de ilaç kullanmak gerekir.
RA ciddi eklem ve eklem çevresi dokularda yıkım ile seyreden sakat bırakıcı bir hastalıktır. İlaç kullanmakla ağrılardan tamamen kurtulmak mümkün olmayabilir. Ancak ilaçlar sakatlık derecesini en aza indirirler, bu sebeple mutlaka ilaç kullanılmalıdır. İlaçları doktor onayı olmadan bırakmak veya değiştirmek RA li hastaların sık yaptıkları bir hatadır. RA li hastaların ilaç kullanmadan uzun süre rahat bir hayat sürdürmesi beklenemez. Tedavi yoluna gidilmediğinde, romatoit artritli hastaların yarısı altı yıl sonra yardımsız dolaşamaz duruma gelmekte, yirmi yıl sonra ise her on hastadan dokuzu aynı durumla karşılaşmaktadır. Ama erken tedavi hastalığın gidişini büyük ölçüde değiştirmektedir.
Tedavide gözetilen ana hedefler şunlardır:
Ağrının kesilmesi
İltihabın azaltılması
Fonksiyonların sürdürülmesi
Biçimsel bozuklukların önlenmesi (deformitelerin önlenmesi)
Eklem hasarının yüzde 90’ı romatoit artritin ilk yıllarında geliÅŸir. Bu da tedavide gecikmemenin önemini açık biçimde ortaya koyar. Bazen tek bir antiromatizmal ilacın antienflamatuar dozlarda alınması tümüyle yeterli olur, ancak bu nadir bir durumdur ve genellikle ilave ilaçlara ihtiyaç duyulur. Bu ilaç grubu içinde hastalığın gidiÅŸini deÄŸiÅŸtiren romatizma ilaçları ve bağışıklık sistemi hücrelerini baskılayıcı ilaçlar yer alır. Bu ilaçların kullanımında iltihabın kontrol altına alınması hedefi gözetilir; etkilerini biraz daha uzun sürede göstermelerine karşın, bu ilaçlar sonuçta antienflamatuar-antiromatizmal ilaçlardan daha güçlüdür. Bu ilaçların etkileri 1-3 ayda baÅŸlar, etkisiz olduklarına karar vermek için ise daha uzun süre kullanmak gerekir.
Yavaş etkili antiromatizmal ilaçlar (hastalık seyrini değiştiren ilaçlar)
Bu grup ilaçlar uygun dozda ve yeterli sürede kullanılması şartıyla RA tedavisinde etkili ilaçlardır. Ama bazıları daha fazla yan etki riski taşır. Bu tür muhtemel tehlikeler sebebiyle en iyi sonucu ancak uyarılara tamamen uyarak, hastanın durumu dikkatle değerlendirilerek ve olumlu yada olumsuz her gelişme doktora bildirilerek elde edilebilir.
Methotrexate
Bu ilaç hızlı etkisi ve daha az yan etkileriyle iltihap giderici ilaçların en iyilerinden biridir. Alışılmış dozları bağışıklık sistemini hafifçe baskılayarak iltihabı azaltır. Düzelme bir ay içinde görülebilirse de bazen daha uzun sürer. Methotrexate ağız yoluyla yada enjeksiyon şeklinde haftada bir kez alınır. Yan etkileri arasında midede tahriş ve ağız içinde iltihaplanma sayılabilir. Pek az hastada akciğer iltihabı, kemik iliği sorunları ve ciddi karaciğer sorunları bildirilmiştir. Karaciğeri korumak için en iyisi metotreksat kullanırken alkol alınmamasıdır. Karaciğerin durumunu izlemek için dört-sekiz haftada bir karaciğer fonksiyon testleri yapılması önerilir. Birçok romatizma ilacı gibi sakat doğumlara yol açma riski nedeniyle hamilelikte kullanılmamalıdır. Birçok çalışmada her gün alınan folik asidin metotreksattan kaynaklanan yan etkileri azalttığı gösterilmiştir. Aslında kanser tedavisinde kullanılan bu ilaç RA tedavisinde haftada bir gün 7.5-25 mg dozlarında kullanılır.
Hidroksiklorokin, klorokin, (Sıtma ilaçları)
Klorokin yan etkilerinden dolayı eskisi kadar sık kullanılmıyor. Hidroksiklorokin sülfat en yaygın kullanılan yavaş etkili antiromatizmal ilaçlardan biridir. Romatoit artritlilerin yaklaşık üçte biri günde 200-400 miligramlık dozlarla üç-altı ay bu ilacı kullandıktan sonra fayda görmektedirler. Yan etkileri azdır. En ciddi risk, ender görülmekle birlikte göz retinasında gelişebilen hasardır. Göz hasarı alışılmış dozlarda sıra dışı bir gelişmedir; ama hekiminiz yılda iki kez göz muayenesine gitmenizi önerebilir. Ayrıca mide-bağırsak sorunları, deri bozuklukları da görülebilir.
Kortikosteroitler
Kortizon ve prednizolon içeren bu gruptaki ilaçlar, romatoit artritin yanı sıra bir çok romatizmal hastalıkda kullanılabilir. Uzun süreli steroit kullanımının en yaygın görülen yan etkisi kilo almadır. Çünkü bu ilaçlar iştah artırmaktadır. Fazladan kilo almayı önlemek için her gün tartılmalı, aşırı gıda tüketiminden kaçınılmalı ve egzersiz yapılmalıdır. Bazı hastalar da şişmanlamanın yanı sıra yuvarlak ve kızarık yüz, kan basıncında yükselme ve sıklıkla deride oluşan çürümeler gibi belirtiler de ortaya çıkar. Diğer yan etkiler arasında mide ülserleri, şeker hastalığı, yaraların geç kapanması, sivilce, kaslarda zayıflama ve katarakt yer alır. Osteoporoz riskini arttırdığından, kemik kaybını önlemek için tedbir alınmalıdır. Uzun süreli kortikosteroit tedavisi görüyorsanız böyle bir tedavi gördüğünüzü gösterir bir belgeyi yanınızda taşımanızda yarar vardır. Bir kaza durumunda, acil servis hekimleri size steroit verme gereğini duyabilirler.
Sülfasalazin
Ayrı ilaç gruplarından sülfamit ile salisilat arasında bir kombinasyon ürünü olan sülfasalazin, romatoit artrit tedavisinde yavaş etkili yeni bir ilaçtır. Hekimler bu ilacı genellikle günde iki gram olarak verirler ve etkisi yaklaşık dört haftada görülür. Bazen döküntü, baş ağrısı, bulantı, kusma, iştah kaybı, mide rahatsızlığı ve sperm sayısında düşme gibi yan etkiler gelişir. Sülfasalazinin yararının altın tuzları ve penisilaminle sağlanana benzer boyutlarda olduğu belirtilmektedir. Sülfasalazin kullanan hastalar kan sayımı yaptırmalıdır. Bu ilaç seronegatif adını verdiğimiz omurgayı tutan romatizmalarda da etkilidir.
Altın tuzları
Altın tedavisi, kaslara yapılacak haftalık iğneler yada günde iki kez yutulacak tabletler biçiminde olabilir. Altın kullananların üçte birinde yan etkiler gelişir. Bu yan etkiler arasında döküntü, ağızda iltihaplanma, idrarda protein, akyuvar ve alyuvarlarda azalma sayılabilir. Daha seyrek olarak kanda trombosit sayısı da düşebilir. Altın iğnesi ishale, ayrıca baş dönmesi ve bulantıya yol açabilir.
Minosiklin
Bu hafif etkili ilaç yalnız hafif romatoit artrit vakalarında kullanılır. Etkisini ne yoldan sağladığını henüz bilinmemektedir. Bu ilacı kullananların çok azında sersemleme olabilir.
Siklosporin
Bu ilaç bağışıklık sistemini baskılar ve iltihap belirtilerini ortadan kaldırır. Böbrek hasarına yol açabildiğinden, yalnız düşük dozlarda ve sıkı hekim gözetiminde kullanılmalıdır. Yapılan bir çalışmada, siklosporinin eklem hasarını öbür tedavilerden daha iyi yavaşlattığı saptanmıştır. Pahalı ve yan etkileri fazla bir ilaçtır.
Omega-3 yaÄŸ asitleri ve diyet
Sombalığı, ringa, uskumru gibi soğuk deniz balıklarında bol bulunan bu yağ asitleri romatoid artritli hastalara iyi gelmektedir. RA li hastalar diyetlerine dikkat etmeli kilo almaktan kaçınmalı lifli gıdalar almalıdırlar. Bu hastaların diyeti az yağlı, yeterli kalori, az tuzlu, alkolsüz, sigarasız, az şekerli ve bol lifli olarak özetlenebilir. Hastalığın seyri üzerine etkili ilaçların etkileri 1-3 ayda başlar. Etkisiz olduğunu söylemek için ise 3-6 ay beklemek gerekebilir. Bu ilaçların etkinliğinin yanında yan etkileri de takip edilmelidir.
Şişmiş eklemlerin boşaltılması ve bandajlanması, soğuk (buz) uygulamalar, eklemdeki iltihabı kısmen azaltarak ilaç tedavisine yardımcı olur. Ayrıca eklem içi kortizon enjeksiyonları yapılabilir. Deformitelerden korumak eklem çevresindeki kasların egzersizle çalıştırılması, eklem deformitelerini önlemek için splintleri kullanması gerekebilir. İleri derecede tutulmuş ve fonksiyonunu kaybetmiş kalça ve diz eklemlerine protez takılması gerekir.
MoreBu rahatsızlıkta düz tabanlığın tersine, burada ayağın iç yayının fazla eğimli ve dikliği söz konusudur. İleri olgularda, ayak kısalabilir ve parmaklarda yere doğru büküktür. Pes kavus, genetik olarak geçebileceği gibi, nörolojik bazı hastalıklar sonucu da görülebilir. Çoğunlukla, bir belirti vermese de uzun mesafe koşusu ya da yürüyüşlerden sonra ayakta yorgunluk ve ağrılar olur. Ağrı en çok parmakların yere değen taban kısımlarındadır. Özel ayakkabılar, bükük parmakları geriye çekip geren ateller ve parmak altlarına yerleştirilen metatars yastıkları tedavinin ana parçalarıdır. Çok ileri olgularda, cerrahi yolla bükük parmakların düzleştirilmesi ve ayak tabanını gerip eğimi fazla artıran plantar fascianın kesilmesi yoluna gidilir.
MoreBoyun fıtığı nedir?
Boyunda 7 adet omur cismi bulunur. Yapıları itibariyle bir önceki bölümde anlatılan bel omurlarından tek farkları, daha küçük olmalarıdır. Her omurga arasında yastıkçık dediğimiz kıkırdaklar mevcuttur. Bu kıkırdak yapının yırtılarak, omurga içinde seyreden omurilik veya kola dağılan sinirlere baskı yapması donucu oluşan hastalığa boyun fıtığı denir. Hastada şiddetli bir boyun ağrısıyla birlikte kola yayılan ağrı, uyuşma mevcuttur. Zamanla yırtılan kıkırdak sinirlere baskı yaparsa kolda kuvvetsizlik, eğer omuriliğin kendisine de bası yaparsa tüm vücutta hareket kusurları ortaya çıkabilir. Hastalığın çok ileri dönemlerinde yatağa bağımlı hale gelen hastalara rastlanır.
Boyun omurlarının yapısı
Kafa tabanından itibaren 7 adet omur cisminden oluşur. Her omur cisminin ortasında , beynin devamı olan omurilik bulunur. Vücudun çeşitli yerlerinden beyine dönen duyular veya beyinden vücuda dağılan emirler omurilik içinde seyreder. Boyun bölgesinde her omur cismi hizasından çıkan sinirlerde kola ve sırta yayılarak, bu bölgelerin duyu ve hareketini sağlar.
Omurgalar arası yastıkçık dediğimiz disk dokusunun dış kısmı (anulus fibrosus) ve iç kısmı (nucleus pulposus ) bulunur. Jelatin kıvamındaki iç kısmın , daha kuvvetli bir bağ dokusundan oluşan dış kısmı yırtarak omurilik ve sinirlere bası yapması sonucu boyun fıtığı ortaya çıkar. Burada dikkat edilmesi gereken ve bel fıtığından başlıca fark, sadece sinirlere değil omuriliğin kendisinede baskı olması sonucu vücudun tamamında kısmi veya tam kuvvetsizlik oluşmasıdır. Omurilik ilk bel omuru hizasında sonlandığından ve alt bel omurları içinde sadece ayağa giden sinirler bulunduğundan , bel fıtığında belirli sinirin dağıldığı alanda felçler görülür.
Boyun fıtığında risk faktörleri
- Boyun omurları arasındaki kıkırdağın dejenerasyon dediğimiz yıpranması
- Ani ve güçlü boyun hareketleri. Ağır kaldırmak, ani ters dönüşler.
- Baş öne eğik olarak uzun süreli çalışma: Masa başı işleri.
- Özellikle emniyet kemeri takmadan araba kullananlarda ani fren yapılması veya trafik kazası.
- Geçirilmiş boyun travması, spor yaralanmaları.
- Osteoporoz.
Boyun fıtığı ile karışan hastalıklar:
- Fibromyositis: Sık tekrarlayan boyun ve bel adelelerinin spazmıdır. Halk arasında adele romatizması olarak bilinir.
- İmpigman Hastalığı: Omuz ekleminin sertleşmesi ve kola yayılan çok şiddetli ağrıyla seyreder. Hastalık özellikle geceleri daha şiddetli ağrı yapar.
- Sinir Tuzaklanmaları: Omurilikten çıkarak dağılan sinirlerin kolda belli noktalarda sıkışmasıdır. En iyi bilineni El-Bilek Kanalı Hastalığı olup, orta yaşı geçmiş özellikle kadınlarda veya bilek kuvveti gerektiren herkeste geceleri kolun tamamına yayılan ağrı ve uyuşmalardır. Boyun fıtığı ile birlikte olursa çift tuzaklanma denir ve her ikisininde aynı anda tedavisi gerekir. Sinir tuzaklanmaları hakkında bir sonraki konuda ayrıntılı bilgi verilmiştir.
- Tenosinovit: Koldaki adelelerin kılıfının zorlama veya romatizmal sebeplerle şişmesi sonucu ortaya çıkar. Bölgesel ağrılarla seyreder .
Boyun fıtığının tanısında kullanılan yöntemler
Klinik muayene, Servikal MR, Servikal BT, EMG. Klinik muayene ve Servikal MR mutlaka yapılmalıdır. EMG sinir tuzaklanmalarını ayırmada gerekirse kullanılır.
Boyun fıtığının evrelemesi
Bel fıtığı tanısı alan hasta aşağıdaki klinik durumdan herhangi birinde olabilir.
1-Şiddetli boyun ağrısı ve veya kola vuran ağrı.
2-Orta düzeyde sık tekrarlayan ağrılar.
3-Ağrıyla birlikte kolda kuvvetsizlik veya uyuşma gibi sinir hasarı bulguları.
4-Ağrıyla birlikte kollar ve ayaklarda kuvvetsizlik ve uyuşma.
5-Kollar ve ayaklarda giderek artan güç kaybı ve uyuşma, ağrı ön planda olmayabilir (Tekrarlayan boyun fıtığı ataklarını takiben omurilik kanalında kireçlenmeye bağlı daralma).
Evrelemeye yönelik tedavi prensipleri
Evre 1-2 de öncelikle ilaç tedavisi, boyunluk kullanımı, fizik tedavi denenir. Bu dönemde hastalığın iyileşmesi, bu tedavilerle yırtılan disk dokusunun içeriğindeki su miktarının istirahat ve ilaçlarla azaltılmasına yöneliktir. Bu süre 1 ay içinde gerçekleşmelidir. Bir ayı geçen konservatif tedaviye rağmen düzelmeyen hastalar, cerrahi tedaviye adaydır.
Çeşitli tip boyunlukların hepsinin amacı: Başın boyun omurlarına olan basıncını azaltmak ve boynu hareketsiz tutarak istirahat ve iyileşmeyi sağlamaktır. Evre 3-4-5 de omurilik ve sinir dokusundaki hasar artmadan cerrahi tedavi uygulanmalıdır. Sinir dokusundaki ileri derece hasarlar cerrahi tedaviyle düzeltilemez. Bu sebeple uyuşma , kısmi felç gibi bulgular saptanırsa erken dönemde ameliyat başarı sağlar.
Boyun fıtığının cerrahi tedavisi, servikal mikrodiskektomi
Cerrahi tedavinin amacı, omurilik ve sinir dokusuna olan basıyı kaldırmaktır. Böylece hastanın, ağrısının geçmesi, uyuşma-kuvvetsizlik gibi bulgulardan kurtulması sağlanır. Uygun zamanda ve tecrübeli ellerde yapılan bu girişimler çok iyi sonuç verir. Bu gün için kullanılan yegane yöntem servikal mikrodiskektomidir. Bazı hastalarda, mikrodiskektomiyle beraber, çıkartılan kıkırdağın yerine vücuttan alınan bir kemik veya sentetik protezlerde uygulanır. Servikal mikrodiskektominin avantajları:
- Ameliyata bağlı doku hasarının,kan kaybının ve enfeksiyon riskinin en az olması.
- Mikroskop altında yırtılan kıkırdağın tam olarak çıkartılabilmesi.
- Ameliyat sonrası ağrı ve hareket kısıtlamasının olmaması.
- Hastanın kısa sürede evine ve işine dönebilmesi.
Boyun fıtığı ameliyatında pozitif faktörler
- Hastanın mevcut şikayet ve bulgularının çekilen MR ile uyumlu olması.
- Omurilik veya sinir dokusunda kalıcı hasar oluşmadan cerrahi müdahale zamanlaması.
- Diabet, hipertansiyon, sigara kullanımı gibi risk faktörlerinin olmaması.
- Ameliyattan sekonder kazanç dediğimiz , psikolojik beklentiler olmaması.
- Ameliyat öncesi ve sonrası tedavi prensiplerinin hekim-hasta ilişkisi çerçevesinde , güvene dayalı olarak anlaşılması.
- Cerrahın konu hakkındaki tecrübesi, gerektiğinde servikal füzyon dediğimiz kemik veya protez uygulamasını aynı seansta yapabilmesi.
Ameliyat Genel anestezi altında, boynun ön yüzü, tercihen sağ taraftan uygulanır. Omurga ön yüzüne varan cerrah, skopi kontrolüyle istenilen omurga mesafesine ulaşır. Bu andan itibaren mikroskop kullanarak iki omurga arasındaki kıkırdağı temizlemeye başlar. En sonunda, sinire veya omuriliğe bası yapan yırtılmış kıkırdak kısımda alınarak, bası kaldırılır..
Bu andan itibaren kemik veya protez greft kullanımı yırtılan kıkırdağın omurgada yaptığı hasara bağlı olarak uygulanır. Yumuşak fıtık dediğimiz ve omurgada kireçlenmelere yol açmamış boyun fıtığında bu işlem gerekli değildir. Omurgada kireçlenme yapmış boyun fıtıklarında füzyon dediğimiz protez uygulamasının yapılması gerekir.
Ameliyat sonrası hasta 3 saat sonra ayağa kaldırılır, akşamüzeri eve gönderilir. 1-3 hafta arası boyunluk takması gereken hasta, 10 gün sonra işine dönebilir.
More