Tıp dilinde psoriyazis denen sedef hastalarında görülen bir romatizmal hastalıktır. Deride şişme, kızarma ve özellikle travmaya maruz kalan bölgelerde ve saçlı deride pullanmayla kendini gösteren bu hastalıkta, muhtemelen her on hastanın birinde sedef romatizması görülür. Bazen sedef hastalığı olmadan da görülür. Sedef artriti eklemlerin ağrımasına ve şişliklerine sebep olur. Elin uç eklemleri, el bileği ve parmak eklemleri, omurga ve pelvik eklemler en sık tuttuğu eklemlerdir.
Tedavi için antiromatizmal ilaçlar ve bazen başka ilaçlar kullanılır, hareket açıklığını koruyan egzersizler yapılır. Sedef artritinde genellikle vücudun her iki yanındaki aynı bölgeler etkilenmez. Ciddi vakalarda el ve ayak parmakları sosise benzer biçimde şişebilir. Yapılan incelemelerde romatoit faktörün negatif, sedimentasyon hızının yüksek olduğu görülür; ürik asit seviyesi yüksek çıkabilir. Röntgen filmleri hekimin eklem ya da kemik hasarı olan bölgeleri görmesini sağladığından yararlıdır.
MoreErgonomi programının uygulanmasında iÅŸyerlerinde en fazla görev saÄŸlık ve güvenlikle ilgili çalışanlara düşmektedir. Ãœlkemizde bu görevlerin iÅŸyerindeki yansıması Ä°ÅŸyeri Hekimi ve Ä°ÅŸ SaÄŸlığı/GüvenliÄŸi Uzmanı‘dır.
Temel olarak adı geçen iki disiplin, kötü işyeri koşularından kaynaklanan sağlık ve güvenlik problemlerini ergonomi ilkeleri düzeyinde çözebilirler.
İşyerinde ergonomik problemlerin varlığını ve ne ölçüde bulunduğunu anlamak üzere sorumlular şu soruları kendilerine sormalıdırlar:
- Yapılan işler, kullanılan aletler ve çalışma ortamı çalışanlara ve operatörlere ne kadar uygundur?
- İşçiler özel işlerini yaparken ne kadar güç kullanmakta ve ne kadar zaman harcamaktadırlar,
- Ne kadar tekrarlanan vücut hareketi vardır.
Yanıtı istenen soruları bulabilmek için özellikle işyeri risk analizlerine, kontrol listelerine, çalışanlarla birlikte çalışmaya gerek vardır.
More- 1. Malzemeyi kaldırmadan ve taşımadan önce kendinize güvenli bir yol seçiniz.
- 2. Taşıma için gerekli olabilecek araçları ve malzemeleri araştırınız.
- 3. Kaldıracağınız malzemenin ağırlığını kontrol ediniz. Yardıma ihtiyacınız olabilir
- 4. Gerekirse yardım talep ediniz.
- 5. Taşımak için uygun zamanı seçiniz. Kazalar sıkışık zamanlarda daha fazla meydana gelir.
- 6. Malzemeyi kaldırırken ve taşırken belinizi ve boynunuzu dik tutunuz ve ileriye bakınız
- 7. Kaldırme ve itme işlemi sırasında dizlerinizi kırıp malzemenin üstüne eğilmeyiniz.
- 8. Malzemeyi daima vücudunuz yakın tutunuz.
- 9. Belinizin dengede olabilmesi için mide kaslarınızı sıkınız.
- 10. Malzemeyi yerine bırakırken dikkatli olunuz.
|
MoreBir duvara yaslanarak şekildeki gibi dik durun. Başınızı duvara doğru itebildiğiniz kadar itin. 5 e kadar sayın ve gevşeyin. 10 defa tekrar edin.
Sert bir sandalyeye oturun, sağ elinizi göğsünüzde çaprazlayın, göğsünüzü sandalyenin kenarında tutun. Sol kolunuzu gerin ve sola doğru gerinin. Bu pozisyonda bi süre kalın. Sonra hareketi diğer taraf için tekrarlayın.
Boynunuzu a ve b deki gibi gerin. Her harekette germeyi 5 sn kadar sürdürün 5 tekrarla başlayın.
Yukarıdaki şekildeki gibi dizler ve kalçalar fleksiyonda kollar yanda uzanın bu pozisyonda kalçalarınızı hafifçe kaldırmaya çalışın, 5 sn tutun 5 tekrarla başlayın.
Yüzüstü uzanın aynı anda başınızı mümkün olduğunca kaldırmaya çalışırken bacaklarınızı da sırayla kaldırmaya çalışın, 5 tekrarla başlayın
Aynı pozisyonda bu defa baş ve omuzlarınızı kaldırmaya çalışın, 10 tekrara yapın
Yerde 4 extremite üzerinde durun sonra el ve bacaklarınızı çapraz olarak sırayla kaldırın bu şekilde 5-10 sn durun enaz 5 tekrar yapın.
Solunum egzersizleri:
Sırt üstü uzanın elinizi sırayla göğüs kafesinizin üst ve alt bölgelerine direnç uygulayarak derin nefes alın ve verin.
MoreSanılanın aksine baş ağrıları her zaman beyinden ya da baştaki diğer yapılardan kaynaklanmaz. Baş ağrılarının önemli bir kısmı da boyun omurlarındaki yozlaşma (kireçlenme) ve yıpranmalardan, boyun kaslarındaki spazmdan, boyun bölgesini etkileyen miyofasial ağrılardan, kazalar sonucu oluşan bir takım yıpranmalardan kaynaklanabilir.
Boyun veya kafa arkasında yer alan sinir kökü, kemik, kas, eklem ve disk gibi yapıların çeşitli bozuklukları baş ağrısı şeklinde belirti verirler.
Ağrı prensip olarak tek taraflı baş ağrısıdır. Ancak boyundaki bozuklukların yerine ve derecesine göre her iki tarafta da ağrı ortaya çıkabilir. Boyun hareketlerinde çeşitli yönlerde hareket kısıtlılığı, baş ağrısının çeşitli boyun hareketleriyle ortaya çıkarılabilmesi mevcut olabilir.
Boyun kaynaklı baş ağrısından yakınan hastalarda sert spor yapma, baş ve boyun travması (örneğin, trafik kazası) öyküsüne sıklıkla rastlanır. Basit bir çarpma şeklindeki bir trafik kazası bile sonradan boyun kaynaklı baş ağrısına sebep olacak bir hasara yol açabilir. Böyle bir durumda başın kamçı şeklinde hızla ileri geri hareket etmesi hasarı oluşturabilir.
Ağrının şiddeti ve süresi hastadan hastaya değişmektedir. Ağrı genellikle boyundan başlar, zonklayıcı ve batıcı olmayan bir karakterdedir. Bulantı, ışığa ve sese hassasiyet gibi migrende belirgin olarak ortaya çıkan bazı belirtiler boyun kaynaklı baş ağrılarında da görülebilirse de bunlar, migrendekinden daha seyrek ve daha az belirgindirler. Fakat ne yazık ki pek çok baş ağrısı tipinde olduğu gibi, boyun kaynaklı baş ağrısı hastaları da yanlış olarak migrenli muamelesi görmüş ve migren tedavisi almışlardır.
Tedavide ağrı kesici ilaçlardan sınırlı fayda sağlanır. Fizyoterapinin boyun hareketlerinin rahatlamasını sağlayarak ve boyundaki kas kasılmalarını gidererek fayda sağladığı bilinmektedir. Diğer bir etkili tedavi yöntemi boyunda yer alan ve ağrıyı ileten sinirlerin radyofrekans termokoagülasyon yöntemiyle bloke edilmesidir. Bunların içinde en belirgin olanı da boyun hareketlerini sağlayan ve boyun omurları arasında yer alan faset eklemler dediğimiz eklemlerin sinirleridir. Ayrıca akupunktur, egzersiz tedavisi, biofeedback, ergonomik müdahaleler işe yarar.
MoreSjögren sendromu nedir?
Sjögren sendromu kuru göz ve kuru ağız bulguları ile karakterize kronik yani uzun süreli bir hastalıktır. Adını, ilk tanımlayan Ä°sveç’li göz doktoru Henrik Sjögren’den almıştır. Sıklıkla romatoid artrit, lupus eritematozus, skleroderma ve polimiyozit gibi romatizmal hastalıklarla birlikte bulunur. Ancak hastaların yaklaşık yarısında tek başına görülür.
Sjögren sendromu nasıl gelişir?
Nedeni tam bilinmemektedir. Genetik ya da viral enfeksiyonların bilinmeyen mekanizmalarla Sjögren sendromuna neden olabildiÄŸine dair bulgular vardır. Bu hastalığın esas olarak bağışıklık (immün) sistemindeki bozukluktan kaynaklandığı düşünülmektedir. Bağışıklık sistemi, hastalıklara karşı vücudun korunma mekanizmasıdır. Sjögren sendromunda bağışıklık siteminin normal kontrol mekanizmasında bir bozukluk vardır, bunun sonucu olarak aşırı miktarda beyaz kan hücreleri yapılır. Lenfosit adı verilen bu hücreler gözyaşı ve tükrük bezlerine giderek bu dokularda harabiyet yapar. Bu nedenle de hem tükrük bezlerinde hem de göz yaşı bezlerinde salgıda azalma yani kuruluk meydana gelir. Aynı zamanda bu hücreler “otoantikor” adı verilen protein yapısında maddeler salgılar ve bunlar kanda tespit edilebilir. Bu otoantikorlar bağışıklık sisteminin düzgün çalışmadığının bir göstergesidir ve tükrük ile gözyaşı bezlerinde harabiyet yapma potansiyeline sahiptir. Sjögren sendromunda eklem, akciÄŸer, böbrek, sinir, tiroid, karaciÄŸer ve beyin gibi diÄŸer organlarda da tutulum görülebilir.
Sjögren sendromu kimlerde görülür?
Sjögren sendromu herhangi bir yaşta görülebilirse de en fazla 45 yaşının üzerindeki kadınlarda ortaya çıkmaktadır. 20 yaş altında çok nadirdir.
Sjögren sendromunda bulgular nelerdir?
Genellikle yavaÅŸ baÅŸlar. Hasta gözlerinde ve aÄŸzında ÅŸiddetli kuruluk hisseder. ÇoÄŸunda kuru bir öksürük ve boÄŸazda gıcık hissi de vardır. Tükrük bezlerinde ÅŸiÅŸlik, tat alma ve koklama duyusunda bozulma izlenebilir. Gözlerde kuruluÄŸa baÄŸlı kızarıklık, yanma, kaşıntı ve ışığa aşırı hassasiyet geliÅŸir. Uygun tedavi edilmezse “kornea” adı verilen gözün en dışındaki saydam zarda ülserler, nadiren de körlük geliÅŸebilir. Sjögren sendromu bulunan hastalarda burun, cilt ve kadın genital organlarında da kuruluk izlenebilir.
Ağız kuruluğu nedeniyle çiğneme, yutma ve konuşmada güçlük hissedilebilir. Bu nedenle hastalar bol miktarda sıvı almalıdırlar.
Hastalarda diş çürükleri de sık görülür. Çünkü tükrük, bakterilere karşı savaşan ve çürüklerin oluşmasını engelleyen bir sıvıdır. Sjögren sendromunda tükrük salınımı bozulduğu için çürüklerin oluşumu kolaylaşmıştır.
Bazen hastalarda “lenfoma” adı verilen bir çeÅŸit lenf bezi kanseri geliÅŸebilir. Nadir olsa da hastaların muayenesinde ve takibinde akılda tutulmalıdır.
Sjögren sendromu tanısı nasıl konur?
Ağızda ve gözlerde kuruluk hisseden hastalarda bu tanıdan şüphelenilmelidir. Muayene sırasında kızarmış-kaşıntılı gözler, tükrük bezlerinde şişlik, kuru bir dil, boyundaki lenf bezlerinde genişleme gibi bulgular tespit edilebilir. Kan tetkiklerinde de otoantikorların varlığı tanıyı destekler.
Gözde kuruluk “Schirmer testi” ile tespit edilir. Korneanın bir göz doktoru tarafından incelenmesi de kuruluk hakkında bilgi verecektir.
Tükrük bezlerin düzgün çalışıp çalışmadığını kontrol etmek için “sialogram” yapılabilir. Bu test tükrük bezi içine boya enjekte edildikten sonra özel filmlerin çekilmesi ile yapılır. Sjögrensendromunun kesin tanısı için dudak biopsisi, yani dudak içindeki küçük tükrük bezlerinden ufak bir parça alınıp mikroskop altında lenfositlerin varlığı açısından deÄŸerlendirilmesi gereklidir.
Akciğer ve böbrek fonksiyonlarının gerek direkt grafilerle gerekse de laboratuvar testleri ile takibi yardımcı olabilir.
Sjögren sendromu nasıl tedavi edilir?
Bu hastalığın kesin tanısı olmasa da bulgulara yönelik özel tedavilerle hastaların yakınmaları giderilebilir ve yaşam kaliteleri düzeltilebilir. Her hastada aynı bulgular olmadığından tedavi programı hekim tarafından hastanın ihtiyaçlarına göre bireysel olarak planlanmalıdır. Düzenli hekim ve diş kontrolü şarttır.
Gözlerdeki kuruluk için yapay göz yaşı ve göz damlaları kullanılabilir. Ağızdaki kuruluk için en etkili rahatlama yollarından biri bol sıvı alımıdır. Yine özel sakızlar (çürümeye engel olmak için şekersiz olmaları koşulu ile), diş macunları, düzenli diş fırçalama hastalara yardımcı olacaktır.
Ciltte kuruluk varsa hassas ciltler için önerilen nemlendiriciler kullanılabilir. Evde ve işyerinde buhar havayı nemlendiren buhar makinalarının kullanılması önerilebilir.
Hastalarda şişlik, katılık, kas ağrıları ve eklem inflamasyonunun engellenmesi amacıyla steroid-olmayan antiromatizmal ilaçlar kullanılabilir. Ağır hastalarda kortizon da önerilebilir ancak yan etkilerinin ciddiyeti açısından mutlaka hekim kontrolünde alınması önerilir. Hastalarda eşlik eden başka bir romatizmal hastalık varsa (romatoid artrit, lupus vb. gibi) bunun tedavisi de esasdır.
Yürüme, yüzme gibi hafif egzersizler kasların ve eklemlerin elastikiyetinin korunması için faydalıdır. Egzersizlerin eklem hasarını engelleyici etkisi de bulunduğundan mutlaka tedavi programında yer almalıdır. Ayrıca hastalara hastalığı ile bilgiler ve stresini azaltmaya yönelik tavsiyeler de verilmelidir.
Sjögren sendromu bulunan kadın hastalarda kanda bulunan belirli bir “antikor” nadiren yenidoÄŸan çocuklarda kalp problemleri ile ilgili olabilir. Bu nedenle hamile olan ya da çocuk sahibi olmak isteyen kadın hastaların mutlaka doktorlarına bunu danışmaları gerekir.
Sjögren sendromu genel olarak hayatı tehdit eden bir hastalık değildir. Ancak ağız ve gözdeki kuruluk uzun sürelidir ve hayatın geri kalan kısmı boyunca devam edebilir. Yapay nemlendiricilerin kullanılması ve diş hijyenine dikkat edilmesi ile genellikle ciddi problemlerin engellenmesi mümkün olacaktır.
MoreHer insan zaman zaman baş ağrılarından yakınır. Baş ağrıları her zaman belirgin bir sebepe ya da hastalığa bağlı olmayabilir. Günlük süreğen baş ağrısı terimi bu ağrıları tanımlamak için kullanılmaktadır.
Baş ağrısı kliniklerine başvuranların %30-40’ını günlük süreğen baş ağrılı hastalar oluşturur. Pek çoğuna önceden yanlış olarak migren tanısı konmuş ve migren tedavisi uygulanmıştır. Ancak hastalar bu tedaviden fayda görmediklerini ifade ederler. Bu hastaların yarısından fazlası hemen hemen her gün kontrolsüz bir şekilde ağrı kesici ilaç kullanmakta olduklarını belirtirler. Tüm ilaçlar gibi ağrı kesici ilaçların da doktor kontrolü olmadan gelişigüzel kullanımı istenmeyen sonuçlar doğurur. Bu hastalarda baş ağrısının günlük hale gelmesinin en önemli sebebi ağrı kesicilerin aşırı kullanımıdır. Ağrı kesici alınmadığında baş ağrısı ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple bu baş ağrısı tipine analjezik (ağrı kesici) çekilme baş ağrısı da denir.
Hastalarda baş ağrısı neredeyse her gün vardır. Sabah kalkar kalkmaz ağrı fark edilir. Ağrının tipi ve yeri değişkenlik gösterir. Ağrı ile birlikte bulantı, yorgunluk, uyku bozuklukları, hafıza ve konsantrasyon bozukluğu görülebilir.
Günlük süreğen baş ağrılı hastalar genellikle değişik doktorlara başvurup gerekli gereksiz tetkikleri yapılmış ve çeşitli tedaviler uygulanmış, ya da tedaviyi kendileri şekillendirmişlerdir.
Tedavide kullanılan ilaçların doktor kontrolü altında kesilmesi gereği vardır. İlaçların kesilmesiyle birlikte bir süre artan baş ağrılarıyla karşılaşılabilir. Bu dönemde hasta ağrı kesici ilacın çekilmesi sebebiyle oluşabilecek belirtilerin giderilmesi için hekiminin önereceği çeşitli ilaçları kullanmalıdır.
Unutulmaması gereken bir başka nokta ağrı kesici ilaçların kontrolsüz şekilde aşırı kullanımının sindirim sistemi ve böbrekler başta olmak üzere vücuda ciddi zararlar verebileceğidir. Hem günlük baş ağrılarından kurtulmak hem de bu zararlardan korunmak için kontrolsüz ilaç kullanımı doktor kontrolü altında sonlandırılmalıdır.
Moreşle ilişkili kas iskelet sistemi bozuklukları oldukça yaygındır. Zorlu fiziksel aktiviteler, tekrarlayan hareketler, duruş bozuklukları birçok romatizmal semptomlara ya da mevcut semptomların artması sebep olur. İş ortamı ve yapılan işten kaynaklanan yakınmaların işle ilişkisini kesin olarak ortaya koymak genellikle zordur.
İşle ilişkili üst ekstremite bozuklukları genellikle iki gruba ayrılır. Bunların bir kısmı lateral epikondilit, tendinit, tenosinovit, karpal tünel sendromu gibi spesifik isimlerle adlandırılır, diğer bir kısmında ise semptomlar ve muayene bulguları bu kadar spesifik değildir. Bu grup hastalıklara; tekrarlayan zorlanma hastalığı (repetitif strain disorder), yada birikici travma hastalığı (kümülatif travma hastalığı) adı verilir. İkinci grup hastalıklarda (repetitif strain bozukluğu, kümülatif travma hastalığı); psikososyal problemler, işinden memnun olmama, yeterli ücret alamama gibi ruhsal ve sosyal problemler hastalığın gelişiminde rol oynar.
Boyun ağrısı
Boyun öne eğik olarak uzun süre oturma, bilgisayar kullanma, tekrarlayan dönme hareketleri, boyunda erkenden yıpranma ve yozlaşmalara sebep olur. Ayrıca uzun süreli motorlu araç ve iş makineleri kullanımı, titreşim ve aynı pozisyonda kalmadan dolayı boyun kaslarını zorlar.
Anksiyete, stres, gerginlik ve iş memnuniyetsizliği boyun ağrısı gelişiminde önemli rol oynar. Bunlar boyunda bulunan kaslarda spazma yol açarlar. Anksiyete ve depresyon duruşu bozarak boyunda kas spazmını artırır. Duruş bozukluğu da boyun ağrısını daha da arttırır. Bu şekilde bir kısır döngü oluşur.
Bu durumda boyun kaslarındaki spazmın çözülmesi (soğuk, sıcak, akupunktur, masaj, enjeksiyon), duruş eğitimi, boyun kaslarını güçlendirmeye yönelik fizik tedavi ve rehabilitasyon uygulamaları gerekir.
El işlerini azaltmak, omuz seviyesi üzerinde aktivitelerin kısıtlanması, tekrarlayıcı zorlanmalardan uzak durmak, bilgisayar ve daktilo kullanımının sınırlandırılması gerekebilir.
Omuz ağrısı
Omuz ağrılarından bir kısmı boyun yada karın içi organların bir kısmının hastalıklarından yansıyan ağrılardır. Özellikle boyundan kaynaklanan omuz ağrıları çok sık görülür.
Sağ kolun sürekli kullanılması, zorlanmalar, ters yönde uygulanan güçler omuz ekleminde zorlanmalara sebep olur. Uygun olmayan şartlarda çalışma, diş hekimlerinde olduğu gibi tekrarlayan zorlanmalar omuz eklemlerinin çevresinde bulunan yumuşak dokularda zedelenmelere yol açabilir.
Rotator manşon tendinitleri, bursitler, sıkışma sendromu ve periartrit omuzda en sık rastlanan ağrı sebepleridir.
Bunların tedavisinde zorlayıcı ve tekrarlayıcı aktivitelerden kaçınma gerekir. Rotator kaslar ve omuzu kaldırıcı kaslar güçlendirilmeli ve boyun-omuz koruma prensiplerine riayet edilmelidir.
Dirsek ağrıları
Dirsekte en sık rastlanan ağrı sebebi lateral epikondilit ve medial epikondilittir. Ön kolun tekrarlayıcı ve zorlayıcı aktiviteleri ön kol kaslarının yapışma yerlerinde zorlanmalara ve yıpranmalara sebep olur. Bu tip zedelenmeler tornavida kullananlarda, tavan işçilerinde, diş hekimlerinde ve çok fazla yazı yazanlarda sık görülür. Ayrıca çamaşırlarını elde sıkan ev hanımları da risk altındadır.
Ayrıca radial tünel sendromu, kübital tünel sendromu dirsek ağrılarının iki önemli sık rastlanan sebebidir. Kübital tünel sendromu, medial epikondilitle, radial tünel sendromu lateral epikondilitle karıştırılabilir.
Bu hastalarda dirsek bandajı, ön kol ve elin zorlayıcı aktivitelerinden kaçınma, el bileğine yönelik dinlendirici splintler verilmelidir. Bu bölgeye lokal kortizon enjeksiyonları da yapılabilir.
El bileği ve el ağrıları
El ve el bileği; en sık kullanılan ve en çok suiistimal edilen eklemlerimizdendir. Vücudun üst yarısını ilgilendiren bütün zorlayıcı ve tekrarlayan travmalar el ve el bileğinde osteoartrit, tendinit, tenosinovit ve sinir sıkışma sendromlarına yol açabilirler. Tendon kılıflarında ağrılı şişlikler, sürtünme sesi ve basmakla hassasiyet; tendinit ve tenosinovitlerin en önemli belirtileridir.
El ayası ve elin baş parmak tarafında gece ağrıları, uyuşmalar ve güçsüzlükler karpal tünel sendromu belirtileridir. Ulnar ve radial sinirin dirsekte sıkışması sonucu elden şiddetli ağrılar ve güçsüzlükler olabilir.
Tekrarlayan travmalar osteoartrite (kireçlenme) sebep olmakla birlikte, el osteoartriti daha çok genetik geçişlidir, ancak osteoartritli hastalarda zorlanmalar ve travmalar ağrıyı daha da çekilmez hale getirebilir.
Sebebi ve adı ne olursa olsun eldeki zorlanmaya bağlı ağrıların tedavisinde elin dinlendirilmesi, splintleme ve lokal enjeksiyonlar yapılır. Parafin banyosu, hidrogalvanik banyolar ve egzersiz tedavisini içeren fizik tedavi kürleri çoğu hastada yarar sağlar.
More MoreÇene eklemine temporomandibüler (TME) eklem diyoruz. TME eklem makara şeklinde hareket eder ve aynı zamanda kayma hareketi yapar. Bu eklem aynı zamanda menisküsü bulunan bir eklemdir. Temporomandibüler eklem ağrısı sık karşılaşılan bir hastalıktır ve tedavisi oldukça karışıktır.
Temporomandibüler eklem ağrısı; yemek yerken, konuşurken, çene açılıp kapandığında, şakaklarda, çenenin yanlarında ağrı olmasıdır. Bu hastalar aynı zamanda sinirli ve sık sık baş ağrısı çeken hastalardır. Daha sık genç insanlarda görülen bir hastalık olan temporomandibüler eklem ağrısı; diş ağrıları, baş ve boyun ağrılarından sonra baş ve boyun bölgesini en sık etkileyen hastalıklardan biridir.
Temporomandibüler eklem, komşu yapılardaki bozukluklardan etkilenebileceği gibi, sistemik romatizmal hastalıklardan da etkilenebilir. Sistemik sebepler kapsül içi yapıları bozarken, yerel faktörler kapsül dışında sorun oluşturur. Bu nedenle tedavisi bazen çok zor olabilen temporomandibüler ağrı sendromunda rahatsızlığın kaynağının iyi bilinmesi ve buna yönelik tedavi uygulanması gerekir. TME ağrısı tedavisinde; romatolog, çene cerrahı, diş hekimi, psikiatrist, ortopedist, KBB uzmanı, fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı birlikte rol alırlar.
Böyle bir rahatsızlığı olan kişilerde görülen belirtiler; çene hareketleri sırasında ve sert lokmaları çiğnerken artan künt bir ağrı, çenede kıtırtı, bazen açıldığında çenenin ağrılı tarafa doğru kayması, açılıp kapanırken takılması ve tutukluk, bu kişilerin uyurken dişlerini fazla sıkmaları, dişlerini birbirine sürtmeleri ve tırnaklarını yeme, çene etlerini, dudaklarını ısırma gibi alışkanlıklar göze çarpabilir. Yaşam biçimlerinde ve doktorun hastada aldığı öyküde de özellikler olabilir. Aşırı endişelilik, depresyon, uyku bozukluğu ve strese bağlı baş ağrıları bunlardan bazılarıdır.
Eğer, dişlerden doğan bir sebep yoksa ve gerekli, incelemeler yapıldıktan sonra TM eklem içindeki menisküs ile ilgili bir patoloji bulunamamışsa, yukarıdaki alışkanlıklar ve ekleme sürekli darbe veren travmalar nedeni ile eklem içi yapılarda bir zedelenme olabilir. Uykuda ve stres durumunda sürekli dişlerin sıkılması, çene etrafındaki çiğneme kaslarında kasılmaya sebep olup ağrıya yol açabilir.
Tedavide ana prensipler şunlardır
- Ağızda ve dişlerde bir enfeksiyon olup olmadığından emin olmak,
- Çene ağrısına neden olabilecek mekanik sebepleri saptamak (diş gıcırdatmak, çiğneme kaslarında spazm vb.)
- Ağrılara neden olabilecek romatizmal hastalıkları araştırmak (RA, JRA)
- Geceleri hasta dişlerini sıkıyor yada gıcırdatıyorsa dişler arasına ısırmak için özel yapılmış bir gereç koymak.
- Hastaya, gerekiyorsa kas gevşetici ve/veya antidepresan, anksiyolitik ilaçlar vermek.
- Gerekirse temporomandibüler eklem içine, özel bir yöntemle lokal anestetik ve kortizon ve/veya bazen de hyalurünik asit karışımı olan ilaçların enjeksiyonunu yapmak
- Ayrıca ekleme derin ve yüzeysel ısıtıcılar, izometrik çene egzersizleri verilebilir.
More