All posts in Makaleler

Egzersiz, diyabet tedavisinin temel taşı

Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Semih Akı, egzersizin, diyabet tedavisinin temel taşlarından biri olduğunu, bu nedenle diyabet hastalarının gün içinde aktif yaşamaları gerektiğini bildirdi.

Anadolu Sağlık Merkezi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Akı, diyabet global bir sağlık sorunu olarak gündemdeki yerini korumaya devam ederken, diyabetten korunma ve kan şekeri kontrolünün de bir o kadar önem kazandığını belirtti.

Bunu sağlayabilmek için, yaşam tarzı ve beslenmedeki değişikliklerin yanında egzersizin ayrı bir yeri bulunduğunu ifade eden Akı, egzersizi zorunlu olmaktan çıkarıp, keyifli bir aktivite haline getirerek gündelik yaşamın içine yerleştirmenin mümkün olduğunu bildirdi.

Hafif egzersizlerin kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olduğuna, fazla kilo, kan basıncı ve kan yağlarının azalmasına katkıda bulunduğuna ve böylelikle kalp krizi ile inme riskini azalttığına dikkati çeken Prof. Dr. Akı, diyabet hastalarına şu önerilerde bulundu:

”Egzersiz, diyabet tedavisinin temel taşlarından biridir ve özellikle diyabet hastalarının gün içinde aktif yaşamaları önemlidir. Diyabet hastaları arabaya binmek yerine olabildiğince yürümeli, asansör kullanmak yerine bir engelleri yoksa merdiven inip, çıkmalı, bahçede çalışmalı ve evde temizlik yapmalı. Düzenli egzersiz konusunda ise diyabet hastaları özellikle aerobik, kuvvetlendirme ve germe olmak üzere üç tip egzersizi uygulamalı.

Diyabetliler için en iyi hareket, aerobik gibi düşük şiddetli egzersizlerdir. Bu egzersizleri yaparken soluk alıp vermek hızlanır ve derinleşir, kalp daha güçlü ve hızlı atmaya başlar. Bu tip egzersizlerin başında yürüyüş, dans, bisiklet ve yüzme gelir. Bunların haftada en az 5 gün ve 20-45 dakika arası yapılmasında fayda vardır. Düşük şiddetten başlanıp, gerekli süreler iki partide tamamlanabilir. Egzersiz araları ise iki günden fazla açılmamalıdır.”

Ağırlık egzersizlerinin, herhangi bir spor salonunda veya evde ağırlıklarla ve elastik bantlarla yapılabileceği gibi market alışverişlerini eve taşıyarak da yapılabileceğini belirten Akı, ağırlık egzersizi yaparken, tüm büyük kas gruplarını içerecek şekilde (bacak, kol ve gövde) haftada 3 gün, günde 3 set ve 8-10 tekrar olarak yapılmasının yararlı olacağını ancak ileri düzeyde diyabete bağlı göz tutulumu varsa yorucu ağırlık egzersizi yapmaktan kaçınılması gerektiğini vurguladı.

Asıl egzersize başlamadan önce 5-10 dakika daha düşük tempolu bir egzersiz ve sonrasında da yine 5-10 dakika germe egzersizi yapılması gerektiğini anlatan Akı, bunun bir yandan yaralanmaları azaltırken öte yandan esnekliğin korunmasına ve artmasına olanak sağlayacağını belirtti.

Egzersize başlamadan önce mutlaka hekime danışılması gerektiğini aktaran Akı, şu bilgileri verdi:

”Uygun bir ayakkabı giyin. Egzersiz sırasında ayağınızda kızarıklık ve sıvı toplanması olursa mutlaka hekime başvurun. Egzersize yeni başlıyorsanız düşük şiddette başlayın ve ekstra ağırlık kullanmayın. Kalple ilgili sorununuz varsa spor yaparken tek başınıza olmaktan kaçının. Ayaklarda duyu kaybı varsa düşük tempolu koşu yapmaktan kaçının, yürüme, bisiklete binme, yüzmeyi tercih edin. Egzersiz kan şekerini düşürebileceği için eğer insülin ve kan şekerini düşüren ilaçlar alıyorsanız, egzersiz yaparken ve sonrasında da hipoglisemiye (soğuk terleme, baş ağrısı, kalp çarpıntısı, bilinç bulanıklığı, yorgunluk) karşı dikkatli olun. Spor yaparken yanınızda mutlaka peynirli krakerler, meyve suyu veya şeker bulundurun.

İnsülin kullanıyorsanız, tip 1 diyabete sahipseniz ve şekeriniz ani iniş çıkış yapıyorsa, mutlaka egzersiz öncesi, egzersiz sırasında ve sonrasında kan şekerinizi kontrol edin. Arzulanan düzeye gelmeden egzersiz yapmayın. Yeni bir egzersize başlayacak, uzun süreli egzersiz yapacak ya da egzersizi artıracaksanız mutlaka 30 dakikada bir kan şekerinizi kontrol edin. Diyabetli olduğunuzu belirten bir belgeyi mutlaka yanınızda taşıyın. Sıvı kaybını engellemek için egzersiz öncesinde, sırasında ve sonrasında bolca sıvı tüketin. İnsülin kullanıyorsanız, egzersize katılan kol ve bacak yerine karın ve kalçanızdan enjeksiyon yapın.”

More

Başarısız Bel Cerrahisi Sendromu

Bel fıtığı ve bele yönelik cerrahi müdahalelerden sonra birçok hastada çeşitli sebeplere bağlı olarak ağrılar oluşmaktadır. Bu duruma başarısız bel cerrahisi sendromu yada yetersiz bel cerrahisi sendromu adı verilir.

Sebepleri nelerdir?
Tekrarlayan bel fıtığı ve yara iyileşmesinden kaynaklanan hipertrofik nedbe dokusu (yara iyileşmesinden kaynaklanan sert ve sinirleri sıkıştıran bir doku) bel fıtığı ameliyatlarından sonra görülen bel ağrısı ve bacak ağrısı ( siyatalji ) sebeplerinin en önemlileridir. Bir yıldan uzun süren ağrılar yara iyileşmesine bağlı nedbe dokusuna, ani başlayan bel ve bacak ağrıları ise tekrarlayan bel fıtığına bağlanır.

 

Başarısız bel cerrahisi sendromu (BBCS) bel fıtığı ameliyatı geçiren hastaların % 10-40’ ında görülür. BBCS tedaviye dirençli ağrıya ve fonksiyon kaybına yol açar.

 

Operasyon bölgesinde omuriliği çevreleyen zarlardaki yapışıklıklar ve büzüşmeler ( epidural yapışıklık ve nedbe ) bel fıtığı ve diğer bel operasyonlarından sonra sık görülür. Epidural yapışıklık ve skarları görüntülemek zor olabilir bu hastalıklar ancak ilaçlı MR ve tomografi ya da myelografi ile görüntülenebilir.

 

BBCS’dan kaçınmak için bel operasyonuna karar verirken hastanın her yönden değerlendirilmesi (ruhsal durum, kas yapısı, kilo, kronik hastalıklar, meslek, fıtık seviyesi ve/veya seviyeleri, olayın kronikliliği vs) gerekir.

 

BBCS’dan sonra ikinci bir cerrahi müdahaleden kaçınılmalıdır. İkinci bir cerrahi müdaheleden sonra hastaların %20 si düzelir, %20 si kötüleşir, %60 ı aynı kalır. Hasta seçimine özen gösterilirse iyi olma oranı artar. Bel omurgasına yönelik 4. operasyonu geçiren hastalarda ise iyileşme oranı %5, kötüleşme oranı ise %50 dir.

 

Belirtileri nelerdir?
BBCS da bel ağrısı ve siyatalji artar, çok hafif fiziksel aktivite bile ağrılara yol açar, egzersiz toleransı azalır. Gece krampları, ayaklarda ve bacaklarda uyuşma ve karıncalanmalar olur. %10 kadarında idrar yapma problemleri olabilir. Hastaların bir kısmında hafif bir ateş yada ateş basmaları olabilir

.

Ameliyattan hemen sonra hastaların hala ağrısı devam ediyorsa; ya sinirlere baskı yapan fıtık tamamen alınamamıştır yada yanlış seviyeden ameliyat yapılmıştır. 6 aydan sonra başlayan ağrıda tekrarlayan fıtık, ameliyattan 1-6 ay sonra başlayan ağrıda araknoidit (omurilik zarlarında iltihap) ve enfeksiyon düşünülmelidir.

 

Bacak ağrısı ön planda ise fıtık ve omurilik kanalı daralması, bel ağrısı ön planda ise instabilite düşünülür. Tümör durumunda hastada ateş, zayıflama, gece ağrıları gibi belirtiler olur. İnstabiliteyi değerlendirmek için ağırlık altında röntgen çektirilmeli, tümör şüphesi için sintigrafi çektirilmelidir.

 

BBCS da tedavi
Bu hastaların çoğu bir rehabilitasyon hastası olarak kabul edilmelidir. BBCS nin tedavisi oldukça zordur. Ağrının sebebine göre tedavi yapılmalıdır.

 

İnstabilite varsa spinal füzyon ameliyatı yapılmalıdır. Tekrarlayan bel fıtığında egzersiz, fizik tedavi, epidural steroid ve gerekirse cerrahi tedavi uygulanır.

 

Spinal stenozda laminektomi ameliyatı yapılır. Epidural skar (nedbe) dokusu varsa epidural steroid, fizik tedavi, egzersiz programları uygulanmalıdır ancak tedavi kolay değildir.

 

Araknoidit durumlarında, epidural tedavi, TENS, bel korseleri, antidepresan ilaçlar ve egzersiz yaptırılır.
More

Hangi Durumlarda Egzersiz Kısıtlanır

Sportif bir aktiviteye başlamadan önce medikal bir kontrolün yapılması kaçınılmazdır. Bu kontrol özel bir merkezde yapılmalıdır. Bu kontrolün amacı, genel olarak bir sporu yapmaya ya da belli bir spor için muhtemel yasaklı durumların varlığını saptamayı amaçlar. Bu durum EKG, kardiyak enzimler, röntgen ve hastanın muayenesi ile araştırılır.

 

Kesin yasaklı durumlar;

 

  • yeni geçirilmiş miyokard enfarktüsü
  • tipik göğüs ağrısı
  • konjenital kardiyopati (doğuştan kalp hastalığı)
  • kardiyomiyopati (kalp kasının kasılma özelliğinin azalması)
  • akut perikardit (kalp zarının iltihabi hastalığı), miyokardit (kalp kasının iltihabi hastalığı),
  • kalp ritim ve iletim bozuklukları Göreceli yasaklı durumlar;
  • miyokard enfarktüsü; yeterli bir aradan sonra (en az 6 ay) ılımlı egzersizi engellemez, fakat yarışma yasaktır,
  • kalp ritim bozuklukları (hastanın takibi gerekir),
  • göğüs ağrısı (EKG ve kardiyak enzimler normal, atipik göğüs ağrısı olursa spor yapılabilir),
  • orta derece arteriyel hipertansiyon (yüksek hipertansiyon yasak) ,
  • tansiyonu düşük olanlar ya da efor testinde tansiyonu yükselmeyenler
Bu incelemelerden sonra, hekim size yapabileceğiniz sporu önerecektir. Mesela, kulak ağrınız var ise suya dalmanız yasaklayacaktır.

Dr. Hilmi KARATOSUN

Kaynaklar

1.Baker B., Gaffin S.L., Wells M.T., Brock-Utne J.G.: Endotoxins in racehorse fallowing exertion.J S Afr Vet Assoc 59;63-66, 1988

 

2.Bauman H.,Gauldie J.: The acute phase response. Immunol Today 15:74-80, 1994

 

3.Callow KA et al.: Effect of specific humoral immunity and some non-spesific factors on resistance of volunteers to respiratory coronavirus infection. J Hyg 1985;95:173-80.

 

4.Cannon J.G., Fiatarone M.A., Fieldinig R.A., Evans W.J.: Aging and stress induced changes in complement activation and neutrophil mobilization. J Appl Physiol 76: 2616-2620, 1994

 

5.Ferry A et al.: Changes in blood leucocyte populations induced by acute maximal and chronic submaximal exercise. Eur J Appl Physiol 1990; 59:435-42.

 

6.Fitzgerald L.: Overtraining increases susceptibility to infection. İnt J Sports Med 1991;12(Suppl 1);5-8.

 

7.Liesen H et al.: Sports İmmunology.Sport Sci Rev 1992;1:94-116.

 

8.Liss H., MD and Liss D., MD: EXERCİSE, İMMUNİTY AND CANCER: webmaster ack@scait4u.com

 

9.Newsholm E.: Physical activity and the immune system.İn:Bouchard C,Shephard RJ, Stephens T, eds.Physical Activity,Fitness and Health.Champaign,İL:Human Kinetics 1994.

 

10.Nieman DC: Exercise infection and immunity. Int J Sports Med 1994; 15: S 131-S 141

 

11.Nieman DC, Ahle JC, Henson DA, et all: İndomethacin does not alter natural killer cell response to 2,5 h of running. J Appl Physiol 1995; 79 (3): 748-755

 

12.Oshida Y et al.: Effect of acute physical exercise on lymphocyte subpopulations in trained and untrained subjects. İnt J Sports Med 1988;9: 137-40.

 

13.Ricken et al.: changes in lymphocyte subpopulations after prolonged exercise. İnt J Sports Med 1990;11:132-5.

 

14.Roy J. Shephard, MD, PhD, DPE; Pang N. Shek, PhD. Series Editor: Nicholas A. DiNubile, MD. The physician and sportsmedicine-VOL 27-NO.6-Juin 1999.

 

15.Tvede N et al.: Effect of physical exercise on blood mononuclear cell subpopulations and in vitro proliferative responses. scand J İmmunol 1989; 29:383-9.

 

16.Woods JA, Davis JM, Mayer EP, et all: Effect of exercise on macrophage activation for antitumor cytotoxicity, J Appl Physiol 1994: 76 (5): 2177-2185

Kaynaklar:

Thomas W.Wang, M.D., MacNeal Family Practice, Berwyn. İlinois

 

Barbara S.Apgar, M.D., Univessity of Michigan. Family Practice. Michigan

 

R.Artal and MO’Toole: Egzercise in Pregnancy. Br J Sports Med.37;6-2. 2003

 

Exercise During Pregnancy and Postpartum Period. American College of Obstetricians and Gynecologistr. Technical Bulletin No 189.AOCG, Washington, DC, 1994
More

Gençlerde Futbol Yaralanmaları

Futbol ülkemizde en popüler spor dalıdır ve ülkemizde yaşayan birçok genç ve ergenin tek spor yapma olanağıdır. Ülkemizde sadece 2000 yılında lisans muayenesi için 170 000 futbolcunun muayeneden geçtiğini düşünecek olursak, lisansı olmayıp, “mahalle” aralarında ya da halı sahada spor yapan kişilerin bunun kat kat fazlası olduğunu düşünmek mümkündür. Yurtdışında yapılan epidemiolojik çalışmalar futbol yaralanmalarının %85’inin 23 yaş altında olduğunu ve %45’in de 15 yaşın altında olduğunu bildirmişlerdir. Futbolcular arasında sezon başına %2.6-5.2 sporcuda ölümcül olmayan yaralanmanın olduğu bulunmuştur. Diğer ilginç bir gözlem ise salon futbolunda yaralanmaların, açık hava futboluna göre 6.1 kat daha fazla görülüyor olmasıdır.

Birçok spor türünde olduğu gibi, futbolda da içsel ve dışsal etmenlerin yaralanmada rolü vardır. Zemin koşuları, koruyucu malzeme kullanımı, sporcunun kondisyon düzeyi, sporcunun eğitim düzeyi, sahanın zemini, sahanın aydınlatılması gibi birçok etmenden söz edilebilir. Diğer önemli bir nokta ise oyun kurallarının geliştirilmesidir. Amerikan futbolu, buz hokeyi gibi spor dallarında yapılan oyun kuralı değişiklikleri birçok yaralanmayı ortadan kaldırmıştır. Bu bağlamda futbolda da oyun kurallarının geliştirilmesi yaralanmaları azaltmakta yararlı olacaktır.

Futbolda ölümcül yaralanmalar kale direğine çarpmalar ya da kalenin futbolcunun üzerine düşmesi biçiminde olmaktadır. Bu nedenle özellikle sporcu eğitimi ve kale direklerinin iyice tespiti bu kazaları engelleyecektir.

En sık ölümcül olmayan futbol yaralanması ise yumuşak doku ezilmesidir. Kırıklar enderdir, tüm yaralanmaların %3.5-9’unu oluştururlar. Kırıkların çou ise üst ekstremitede olur. En çok alt ekstremite yaralanmaları görülür. Gelişmekte olan sporcularda ise olgunlaşmamış iskelet sistemine ilişkin sorunlar ortaya çıkabilir. Topuk ağrıları, diz ağrıları buna bağlı (Osgood Schlatter hastalığı, Sever hastalığı, kalkaneal apofizit gibi) gelişebilir.

Yüz ve baş yaralanmaları çok sık olmasa da (%4.9-22) baş yaralanmalarının %20 kadarının beyin sarsıntısına neden olması önemli bir bulgudur. Göz yaralanmaları özellikle ender değildir. Basketboldan sonra futbol ağız-yüz ve diş yaralanmalarının en sık nedenidir. Ağız korumasının kullanılması bu yaralanmaları azaltmıştır.

Bu bağlamda Amerikan Pediatri Birliğinin aşağıdaki önerileri bulunmaktadır:

1. Göz ve ağız korumalarının kullanılması yaralanmaları azaltacaktır.

2. Ölümcül yaralanmalarının çoğu kale direklerine bağlı olduğu için, kale direklerinin sağlam sabitlenmesine yönelik girişimlerde bulunulmalıdır.

3. Karşılaşma sırasında şiddet kullanan ve saldırgan olan sporculara gerekli işlem yapılmalıdır. Oyunun düzeninin bozulmasına izin verilmemelidir.

4. Çocukların futbol oynamaları teşvik edilmelidir. Çocukların gelişmeleri ve bedensel etkinlik sağlamaları için yararlı bir spor türüdür.

More

Yapacağınız En Uygun Sporsal Alıştırmalar

Sağlığınız korumak ve hastaysanız sağılınıza kavuşmak için spor yapabilirsiniz. Hergün yapacağınız ölçülü alıştırmalar size bu konuda yardımcı olacaktır.

 

1. Zindeliğe ve dinçliğe kavuşmanız için günlük en az 20-30 dakikalık alıştırmalar yeterli olacaktır. Alıştırmaları düzenli yapmanız ve günlük bir alışkanlık haline getirmeniz sizi ileride gelişebilecek birçok hastalıktan koruyacaktır (kalp hastalığı, şeker hastalığı, kalın barsak kanseri, yüksek tansiyon vb.). Olanağınız varsa hafif koşularda bulunun, bisiklete binin ya da yüzün. Bunları yapamayacak olursanız ev işleri, bahçe işleri, araba yıkama gibi bedensel etkinlik türlerini de alıştırmadan sayabilirisiniz. Daha önce spor yapmadıysanız kendiniz başlangıçta çok zorlamayın ve alıştırmalarınıza kısa süreler ayırın. Alıştıkça alıştırmaların sürelerini uzatın ve temposunu (şiddetini artırın).

 

2. Zayıflamak amacıyla yapacağınız alıştırmalarda koşu, bisiklet ve yüzme gibi aerobik metabolizmanın devreye girdiği alıştırmalara yer vermelisiniz. Bedende yağların yakıt olarak kullanılabilmeleri için en az 20 dakika süreyle spor yapmış olmak gerekir. Yeni spora başlayanlar kendilerine zaman tanımalıdırlar. Aniden ve yüksek şiddette yapılan yüklenmeler kişinin yaralanmasına neden olabilir. Bu nedenle hafif yüklenmelerle, yani günde 5-10 dakika süren alıştırmalarla başlanılmalı ve alışıldıkça 1 saat kadar süren sporsal etkinliklerde bulunulmalıdır. Yapacağınız sporsal yüklenmenin şiddetini (tempo) ise basitçe “konuşma testi” ile belirleyebilirsiniz. Alıştırmanız yaparken (yüzme hariç) rahatlıkla konuşabiliyorsanız alıştırma temponuz uygundur; konuşmakta güçlük çekiyorsanız temponuzu azaltmanız gerekir. Özellikle aşırı kilosu bulunan kişilerde acele edilmemelidir, çünkü kişinin yaptığı alıştırmaların şiddetti arttıkça yorgunluğu ve ağrıları da artacaktır ve kişi amacına ulaşmadan sporu bırakacaktır. Zayıflamak için spor programını iyi bir beslenme programı tamamlayacaktır. Bu nedenle bir diyetisyenin görüşü de alınmalı ve diyet uygulanmalıdır. yapılan alıştırmalar sırasında olağandışı durumlar gelişecek olursa (baş dönmesi, bayılma, göğüs ağrısı gibi) hekiminize başvurmanız gerekir.

 

3. Kas eklem ağrılarınızı gidermek, tansiyonunuzu azaltmak, bel ağrılarınızdan kurtulmak, kan şekerini düşürmek (şeker hastalarında), kan kolesterolünü azaltmak, düzenli uykuya kavuşmak için hekiminizden size uygun sporsal alıştırmalar önermesini isteyiniz. Bu sayede kendinizi daha iyi ve daha dinç hissedeceksiniz.
More

Omurga Anotomisi


Omurga anatomisi genel olarak 3 bölümde incelenir. Bu bölümlerde 7 boyun, 12 sırt, 5 bel omuru bulunur. Bel omurlarının hemen altında embriyolojik olarak omurga yapısındaki sacrum kemiği ve onun da altında yine embriyolojik olarak omurga kökenli kuyruk sokumu kemiği bulunur.

 

Bir omurga kemiğinde değişik parçalar vardır.Gövde denilen ana parça yük taşıyan en önemli parçadır. Gövdeler disk denilen esnek bir doku ile birbirleri üzerinde sıralanır. Gövdenin hemen arkasında omuriliğin geçtiği kanalı çevreleyen laminalar bulunur. Laminaların yanlarında 2 transfers çıkıntı, arkasında spinöz çıkıntı omurga çevresi kasların yapışma noktalarıdır. Her omur alt ve üstte toplam 4 faset eklem ile diğerlerine bağlanır. Bu kilit sistemi omurganın sabitliğini sağlar. Gövde ile laninaların arasındaki oluktan sinir kökleri çıkar. Alttaki 4 bel omurundan çıkan sinir köklerinin bazı dalları birleşerek siyatik siniri oluşturur. Siyatik sinir kısa bir mesafe leğen kemiğinin arka duvarı boyunca karında seyrettikten sonra kalçanın ortasından dışarı çıkar ve bacağın arkasında orta hattı boyunca aşağı doğru iner. Bu sebeple bel omurlarındaki bir takım hastalıklarda ( bel fıtığı, bazı tümörler gibi) ağrı kalça içinden bacağa doğru hissedilir.

Omurlar birbirinden disk denen etrafı halka biçimli sert annulus denen yapı ve ortasında jöle kıvamında nucleus pulposus dan oluşan dokuyla ayrılır. Bu annulus denen halka kırılırsa aradan nucleus pulposus dışarı çıkarak omuriliğe veye sinir köklerine bası yapar ki bunun en bilinen ismi fıtıktır.

More

Peroneal Sinirin Tuzak Nöropatileri

Peroneal sinir L4, L5, S1 ve S2 köklerinin posterior divizyonundan oluşur ve popliteal fossa üzerinde siyatik sinirden ayrılır. Fossanın dış tarafı boyunca aşağıya inerken, sural sinir ile birleşen bir kutanöz dal ve bacağın ön dış yüzünde yer alan lateral kutanöz sinir ayrılır. Fibula boynunun çevresinde döner, superfisyal peroneal (muskulokutanöz) ve derin peroneal (anterior tibial) sinir olarak iki dala ayrılır. Superfisyal peroneal sinir bacağın dış kenarından aşağıya doğru iner, peroneus longus ve brevis kaslarını innerve eder, bacağın alt ön yüzünün ve ayak sırtının büyük kısmının duyusunu sağlar.

 

Derin peroneal sinir bacağın ön yüzünden aşağıya iner, ekstansör retinakulumun altından geçmeden önce tibialis anterior, ekstansör hallusis ve digitorum longus ve peroneus tertius kaslarının innervasyonunu, retinakulumu geçtikten sonra lateral terminal dalı ekstansör digitorum brevis kasının ve medial terminal dalı ise ayak sırtında birinci ve ikinci parmaklarının birleşme yerindeki küçük bir bölgenin duyusal innervasyonunu sağlar.

 

Peroneal sinir özellikle fibula başı ve boynu hizasında kompresyona ve direkt travmaya uğruyabilir. Total diz artroplastisi veya dize yapılan artroskopik bir girişim sonucu sinir hasarlanabilir. Alçılar, bacak ortezleri, yüksek botlar, sıkı çorap bağları, çoraplar ve bacak bacak üstüne atarak uzun süre oturma sonucu sinir bası altında kalabilir. Ayrıca anestezi sırasında hastanın uygunsuz pozisyonda yatırılması da sinirin basısına neden olabilir. Bu şekilde basıya bağlı felçlere özellikle zehirlenme, stupor veya koma nedeni ile yatan hastalarda daha sık olarak rastlanır.

 

Ayak bileğinin inversiyon yaralanmaları peroneal nöropatinin daha nadir görülen sebeplerindendir. Akut lateral kompartman sendromları atletik aktivite sonucu gelişebilir. Sinir biseps tendonu, gastroknemius lateral başı ile fibula başı arasında çömelme sırasında vücut ağırlığının kaslarda yarattığı kompresyon gücü ile sıkışabilir. Kilo kaybından sonra gelişen peroneal nöropati de tarif edilmiştir. Burada beslenme yetersizliği, metabolik faktörler veya siniri çevreleyen koruyucu subkutanöz dokunun azalmasının olaya neden olduğu düşünülmektedir ve prognoz genellikle iyidir. Tümör veya kistlere bağlı olarak gelişen peroneal nöropatiler nadir de olsa rastlanmıştır. Peroneal nöropati diabetik hastalarda daha sıktır.

 

Peroneal sinir lezyonunda ayak sırtının ve bacağın ön yan yüzünün duyu kaybına eşlik eden, ayağın dorsifleksiyon, eversiyon ve ayak baş parmağı dorsifleksiyon kas gücünde zayıflık bulgularına rastlanır. Ağır lezyonlarda düşük ayak gelişir. Ayağın inversiyonunu sağlayan kas peroneal sinirden innerve olmadığı için ayağın inversiyonu normaldir. Bu durum peroneal sinir felci ile siyatik sinir veya lumbosakral kök lezyonları arasında klinik olarak ayırıcı tanı yapmaya yardımcı olur. Fibula boynu veya başı hizasında lokal olarak hassasiyet vardır.

 

Motor nöron hastalığı bazen düşük ayak ile birliktedir, ancak fasikulasyon varlığı, üst motor nöron defisitler ve duyunun korunmuş olması motor nöron hastalığını peroneal nöropatiden ayırır.

 

Peroneal sinirde parsiyel bir lezyon geliştiğinde klinik defisitler daha değişiktir. Bir çalışmada derin peroneal sinirden innerve olan kasların superfisyal peroneal sinirden innerve olan kaslardan daha fazla etkilenme eğiliminde oldukları bildirilmiştir, bazen bu durum yanlışlıkla derin peroneal nöropati olarak ifade edilir.

 

Bazen ekstansör digitorum brevis (EDB) kasının dış kısmının yarısı superfisyal peroneal sinirin dalı olan aksesuar derin peroneal sinir tarafından da innerve edilebilir. EDB aksesuar derin peroneal sinirin de volanter kontrolu altında olduğu için, bu hastalarda derin peroneal sinirin komplet lezyonu gözden kaçabilir.

 

Derin peroneal sinir anterior tibial kompartman içinde sıkışabilir. “ Anterior kompartman sendromu” olarak adlandırılan bu durumda kas ödemi derin peroneal sinirin tuzaklanmasına neden olur. Ödemin nedeni aşırı egzersiz, travma veya anterior tibial arterin oklüzyonu olabilir. Nörolojik hasarı azaltmak için acilen dekompresyon ameliyatının yapılması gerekir. Derin peroneal sinir ayak sırtında da sıkışabilir. Ağrıya, parestezik yakınmalara veya EDB kasında güçsüzlüğe neden olur, anterior tarsal tunel sendromu olarak isimlendirilir. Sinirin medial dalı ekstansör hallusis brevis tendonunun altında sıkışabilir ve baş parmak ile ikinci parmağın birleşim yerinde sadece duysal şikayetlere yol açar.

 

Superfisyal peroneal sinir aşırı aktivite veya travmaya bağlı olarak lateral (peroneal) kompartmanda tutulabilir. Hastalarda ayak sırtında ağrılı parestezik yakınmalar vardır. Klinik olarak lateral malleolün yaklaşık 10 cm üzerinde lokal hassasiyete ve duyu kaybına rastlanır.

 

L5 radikülopatisi, lumbosakral pleksusus lezyonu, siyatik sinirin kısmi lezyonları ve motor nöron hastalığı ayırıcı tanıya girer.

 

Diz bölgesinde sinirin sıkışmasının önlenmesi için hastanın uyarılması önemlidir. Hastaların büyük çoğunluğunda klinik tablo kendiliğinden düzelir. Düzelmeyen vakalarda cerrahi girişim endikasyonu vardır. Fibuler tünel içinde sinir serbestleştirilir. Dekompresyondan sonra motor fonksiyon % 87 olguda düzelmektedir. Anterior kompartman sendromunda acil girişim gereklidir. Fasyotomi ile hem kasın hem de sinirin iyileşmesi sağlanır.
More

Bel Ağrılarında Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon

Bel agrilarinda agrinin sebebine göre bir takim fizik tedavi yöntemleri uygulanabilir. Ancak bunlardan da önemlisi bel okuludur. Hastanin belini nasil kullanacaginin ögretilmesi, hastaya ögretilecek egzersizler, hastanin kendi kendine yetebilmesinin saglanmasi son derece önemlidir.

 

Çesitli elektro terapi yöntemler kas spazminin azaltilmasini saglar. Traksiyon kas spazmini azaltmanin yani sira sinir kökü üzerindeki basinci da azaltir.Ultrason yine kas spazmini azaltmak için kullanilabilir. Akut agrilarda TENS kullanilabilir.
More

Sakroiliak Eklem Hastalığı


Sakroiliak eklem gerçek bir sinovyal eklem olarak kabul edilir. Ağrıya hassas yapılar yönünden zengindir. Eklemin stabilitesi bir seri ligaman tarafindan saglanır. Eklem küçük olmasına rağmen çok fazla yük altında kalan eklemler arasındadır. Ağrı genellikle eklemin arka yüzünden gelişir. Kalçaya yayılabilir. Bazen dize kadar inebilir. Bu eklem osteoartrit, romatoid artrit, gut, ankilozan spondilit gibi hastalıklardan etkilenir. Özellikle ankilozan spondilit benzeri hastalıkların çok sık tuttuğu bir eklemdir. Tanıda kalça ve kasık agrısı, eklem üzerinde hassasiyet ve asagıda sayılan manevralarla agrının olmasi yararlı olmaktadir:

  • Iliak kemiklerin birbiri üzerine kompresyonu.
  • Gaenslen bulgusu: Hasta saglam taraftaki dizini tutar ve hekim hasta taraf üzerine bastirirken kivirarak gögsüne dogru çeker.
  • Faber bulgusu: Tutulan taraftaki ayak bilegi öbür taraf diz üzerine konur ve fleksiyondaki diz üzerine iliak kristaya dogru baskı uygulanır.
Tedavisinde ekleme lokal anestetik ve steroid enjeksiyonu denenebilir. Mutlaka floroskopi altında gerçeklestirilmelidir.

More