All posts in Makaleler

Medulla Sipinalis Yaralanmaları veya Omurilik Felci

Omurilik nedir?

Omurilik, omurga kanalının içinde beynimizin uzantısı olarak devam eden hassas ve narin bir organımızdır. Omurilik sayesinde kollarımızı, gövdemizi ve bacaklarımızı hareket ettirebilir, tenimize dokunulduğunda hissedebilir ve iç organlarımızın normal çalışmasını sağlayabiliriz.

Omurilik felci yapan sebepler nedir?

Omurilik felci yapan nedenlerin başında ülkemiz için bir felaket haline almış olan trafik kazaları gelir. İkinci en büyük neden yüksekten düşmelerdir. Bunları, ateşli silah yaralanmaları, sığ suya balıklama atlamalar, kesici ve delici aletlerle yaralanmalar ve sportif kazalar izler. Böyle bir durumda omurgayı oluşturan omurlardan bir ya da bir kaçının kırılması sonucu omurilikte kesi meydana gelebilir. Ayrıca, iltihabi durumlar, tümörler, omurgadaki kireçlenmeler de omurilik felcine neden olabilirler.

Belirti ve bulguları nelerdir?

Omurga tarafından çok iyi korunmuş olan omurilik hasar gördüğünde sadece felç oluşturmakla kalmaz, mesane, bağırsak gibi organlarımızın normal çalışmasını ve cinsel fonksiyonları da bozar. Bu hastalar idrarlarını hissedemezler ve bağırsaklarının dolduğunu anlayamazlar.

Tedavisi nedir?

Eğer, omurilikte tam kesi oluşursa, bunun dikilmesi, ilaçla veya fizik tedaviyle eski haline gelmesi mümkün değildir. Bu nedenle omurilik felçlilerinin % 80-90’ı tekerlekli sandalyeye bağımlı kalır.

 

Bu türden bir kaza geçiren insanlarda omurga zedelendiği halde, omurilik hasar görmeyebilir. Bu durumda hastayı yapılacak müdahele ve ilk yardım büyük önem kazanır. Olay anında bilinçsizce yapılacak bir müdahele, omurilikte kesiye neden olabileceği gibi, tam olmayan bir kesiyi de tam bir kesi haline dönüştürebilir. Bu nedenle eğitilmiş bir ilk yardım ekibinin müdahelesi gereklidir.

 

Hastaların uygun bir merkeze getirilmeleri de çok önemlidir. Bir hastaneden diğerine sevk edilen hastalarda omurilik felci riski artar. Hastaneye gelen omurilik felçlisinin, iyi bir rehabilitasyon görebilmesi için gene çok iyi yetişmiş bir ekibe ihtiyaç vardır. Bu ekipte rehabilitasyon uzmanı doktor, fizyoterapist, hemşire, iş-uğraşı terapisti, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, ortez-protez uzmanı ve diğer branşlardan uzman hekimler bulunması gerekir. Omurilik felçlisi 6-12 ay hastanede kalır. Mümkün olduğu kadar bağımsız hale getirilmeye çalışılır.

Nasıl önlenilir?

Böylesine ağır bir engellilik oluşturan omurilik felcinin oluşmaması için bazı tedbirlerin alınması gerekir. Kara yollarındaki taşıtlarda hız sınırlanması, emniyet kemeri takma mecburiyeti, caydırıcı cezaların uygulanması, insanların eğitilmesi trafik kazalarını azaltabilir. Yükseklerde çalışan insanların kendilerini sağlam bir yere bağlamaları, kask kullanmaları omurilik felcini engelleyebilir. Özellikle, yaz mevsiminde, sığ suya balıklama atlama konusunda insanların uyarılması omurilik felcinin en ağırı olan ve bacaklara ilaveten kolların ve gövdenin de hareket ettirilemediği tetrapleji durumunun ortaya çıkmasını engeller. Ateşli silahların elde edilebilmesinin zorlaştırılması, bunlarla ortaya çıkan omurilik felcini azaltır.

 

Tıbbi rehabilitasyondan sonra mesleki rehabilitasyon uygulamalarının da başlaması gerekir. Çünkü omurilik felçlisi olan kişi büyük bir olasılıkla mesleğini icra edemez hale gelir, yeniden durumuna uygun bir meslek kazanmalıdır. Ayrıca ekonomik bağımsızlığını da kaybettiğinden topluma yük olmaması için, uygun bir işte çalışarak para kazanması gerekir. Topluma yeniden katılabilmesi için bunlar da yetmez. Çevresindeki mimari engellerin kaldırılması ve her türlü kamuya açık binalara rahatlıkla girebilmesi, kendisi için yapılmış olan özel tuvaletleri kullanabilir olması gereklidir. Artık gelişmiş ülkelerde uygarlık seviyesi, tekerlekli sandalyenin çevreye ulaşabilirliği ile ölçülmektedir.
More

Parkinson Hastalığı ve Parkinsonizm

Parkinson hastalığı da dahil olmak üzere, bu hastalığın belirtilerinin hemen hemen aynısının görüldüğü, ancak farklı nedenlere bağlı olarak gelişen çok sayıda hastalık “Parkinsonizm” başlığı altında toplanır. Genel olarak deneyimli bir nörolog, hasta ve yakınının verdiği ayrıntılı hastalık öyküsü ve muayene bulgularına dayanarak, Parkinson hastalığı ile parkinsonizm tablolarını birbirinden ayırt edebilir. Ancak, bu gruptaki hastalıklar Parkinson hastalığına o kadar benzer ki, bazen bu konu ile ilgili uzman hekimin bile yalnızca muayene bulguları ile karar vermesi güç olabilmektedir. Böyle durumlarda bazı laboratuar veya röntgen incelemeleri gerekebilir. Yabancı kaynaklara bakıldığında, yaşamında Parkinson hastalığı tanısı almış hastaların vefat ettikten sonra yapılan beyin otopsilerinde, yaklaşık % 20 hastada Parkinson hastalığı tanısının doğru olmadığı ve diğer parkinsonizmlere ait bulguların bulunduğu görülmektedir. Bu nedenle önce parkinsonizmlerden kısaca söz etmeyi, daha sonra Parkinson hastalığını daha ayrıntılı biçimde ele almayı uygun bulduk.

da dahil olmak üzere, bu hastalığın belirtilerinin hemen hemen aynısının görüldüğü, ancak farklı nedenlere bağlı olarak gelişen çok sayıda hastalıkbaşlığı altında toplanır. Genel olarak deneyimli bir nörolog, hasta ve yakınının verdiği ayrıntılı hastalık öyküsü ve muayene bulgularına dayanarak, Parkinson hastalığı ile parkinsonizm tablolarını birbirinden ayırt edebilir. Ancak, bu gruptaki hastalıklar Parkinson hastalığına o kadar benzer ki, bazen bu konu ile ilgili uzman hekimin bile yalnızca muayene bulguları ile karar vermesi güç olabilmektedir. Böyle durumlarda bazı laboratuar veya röntgen incelemeleri gerekebilir. Yabancı kaynaklara bakıldığında, yaşamında Parkinson hastalığı tanısı almış hastaların vefat ettikten sonra yapılan beyin otopsilerinde, yaklaşık % 20 hastada Parkinson hastalığı tanısının doğru olmadığı ve diğer parkinsonizmlere ait bulguların bulunduğu görülmektedir. Bu nedenle önce parkinsonizmlerden kısaca söz etmeyi, daha sonra Parkinson hastalığını daha ayrıntılı biçimde ele almayı uygun bulduk. PARKİNSONİZM NEDİR?

Parkinsonizm kelimesi belli bir hastalıktan çok, değişik nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan bir dizi belirtiyle tanınan bir çok hastalığı çağrıştırır. Bunlarda da Parkinson hastalığında görülen belirtiler dikkati çeker; örneğin, uzuvların titremesi, vücut hareketlerinin yavaşlığı, kasların sertliği, öne eğik duruş şekli, küçük adımlarla ve ayaklarını sürüyerek yürüme, hızlı ve monoton konuşma vb. Ancak, parkinsonizm tablolarında Parkinson hastalığı belirtilerinin yanı sıra, sıklıkla beynin başka bölümlerinin de etkilenmesi sonucu çok sayıda ek belirti mevcuttur. Bu hastalıkların nedenleri farklı olduğu için tedavileri de değişik olabilmektedir. Kimisi tamamen iyileşme gösterirken, kimisi hızlı bir seyirle ağırlaşabilmektedir. Bu nedenle bir parkinsonizmli bir hasta görüldüğünde esas sebebin araştırılması ve kesin tanı konulması önemlidir.

Parkinsonizme yol açan nedenler:

1- İdyopatik Parkinson hastalığı: Parkinsonizm tabloları arasından en sık rastlanılan hastalıktır. Parkinson hastalığında beynin derin kısmında yer alan kara çekirdekteki (substansiya nigra) dopamin adlı kimyasal maddeyi üreten sinir hücreleri hasara uğrar ve eksilir. Bu hasara yol açan nedenler kesin olarak bilinmediği için, Parkinson hastalığı, tıpta sebebi bilinmeyen anlamında kullanılan “idyopatik” kelimesi ile anılır. Bu hücrelerin uzantıları “striyatum” (çizgili cisim) adı verilen bölgelerdedir ve burada yer alan alıcı yapılara (reseptör), salınmış olan dopamin bağlanır ve bilgiyi bir sinir hücresinden diğerine iletir. Beyinde yeterli dopamin yapılamadığı için uzuvlarda istirahat halindeyken titreme, kas sertliği, hareket yavaşlığı ve duruş bozukluğu ile şekillenen Parkinson hastalığı belirtileri ortaya çıkar.

Parkinsonizm tabloları arasından en sık rastlanılan hastalıktır. Parkinson hastalığında beynin derin kısmında yer alan kara çekirdekteki (substansiya nigra) dopamin adlı kimyasal maddeyi üreten sinir hücreleri hasara uğrar ve eksilir. Bu hasara yol açan nedenler kesin olarak bilinmediği için, Parkinson hastalığı, tıpta sebebi bilinmeyen anlamında kullanılan “idyopatik” kelimesi ile anılır. Bu hücrelerin uzantıları “striyatum” (çizgili cisim) adı verilen bölgelerdedir ve burada yer alan alıcı yapılara (reseptör), salınmış olan dopamin bağlanır ve bilgiyi bir sinir hücresinden diğerine iletir. Beyinde yeterli dopamin yapılamadığı için uzuvlarda istirahat halindeyken titreme, kas sertliği, hareket yavaşlığı ve duruş bozukluğu ile şekillenen Parkinson hastalığı belirtileri ortaya çıkar.

2- Sekonder parkinsonizm: Dopamin hücrelerinin görevini yapamaz hale gelmelerine yol açan çeşitli sebepler arasında substansiya nigrayı etkileyen damar hastalıkları veya tümörler, karbon monoksit gibi bazı kimyasal maddelerle zehirlenmeler, ansefalitler (beyin dokusu iltihabı) vb. sayılabilir. Bazı ilaçlar dopaminin bağlandığı striyatum bölgelerindeki doğal etkisini engeller, böylece dopamin kimyasal mesajını iletemez ve dopamin eksikliği varmış gibi bir sonuç doğar. Psikiyatri hastalarında kullanılan bazı ilaçlar (nöroleptikler) ile içinde rezerpin bulunan tansiyon düşürücüler ve kusmaya karşı kullanılan bir çok ilaç parkinsonizm tablosuna yol açabilir, fakat sorumlu ilacın kesilmesiyle bu durum düzelir.

Dopamin hücrelerinin görevini yapamaz hale gelmelerine yol açan çeşitli sebepler arasında substansiya nigrayı etkileyen damar hastalıkları veya tümörler, karbon monoksit gibi bazı kimyasal maddelerle zehirlenmeler, ansefalitler (beyin dokusu iltihabı) vb. sayılabilir. Bazı ilaçlar dopaminin bağlandığı striyatum bölgelerindeki doğal etkisini engeller, böylece dopamin kimyasal mesajını iletemez ve dopamin eksikliği varmış gibi bir sonuç doğar. Psikiyatri hastalarında kullanılan bazı ilaçlar (nöroleptikler) ile içinde rezerpin bulunan tansiyon düşürücüler ve kusmaya karşı kullanılan bir çok ilaç parkinsonizm tablosuna yol açabilir, fakat sorumlu ilacın kesilmesiyle bu durum düzelir.

3- Parkinson-artı sendromlar: Dopamin içeren substansiya nigra hücrelerinin yanı sıra, striyatumdaki sinir hücrelerinin de hasara uğradığı (dejenerasyon) bu hastalıklarda, Parkinson hastalığı belirtilerinin yanı sıra, beynin başka bölgelerini de ilgilendiren çeşitli nörolojik belirtiler saptanır. Bu grup içinde yer alan ve multisistem atrofi (MSA) başlığı altında toplanan hastalıklar Parkinson hastalığından farklı olarak, vücudun iki yarısını simetrik olarak tutarlar, daha hızlı ilerlerler, hastalığın erken dönemlerinde hızlı ilerleyen konuşma ve denge bozuklukları ile düşmelere yol açarlar. Bu grupta yer alan bir kısım hastada parkinsonizmin yanı sıra, hayaller ve hezeyanların eşlik ettiği bunama hali geliştiği tablolara Lewy cismi demansı adı verilir. Parkinson-artı sendromlar içinde yer alan hastalar, Parkinson hastalığının belirtilerini düzelten levodopadan başlangıçta yarar görmelerine karşın, kısa sürede ilaçtan eskisi gibi yarar görmezler. Ancak yine de günümüzde bu hastalıklara yönelik özel tedaviler bulunmadığı için, Parkinson hastalığında kullanılan ilaçlar oldukça yüksek dozlarda kullanılır.

Dopamin içeren substansiya nigra hücrelerinin yanı sıra, striyatumdaki sinir hücrelerinin de hasara uğradığı (dejenerasyon) bu hastalıklarda, Parkinson hastalığı belirtilerinin yanı sıra, beynin başka bölgelerini de ilgilendiren çeşitli nörolojik belirtiler saptanır. Bu grup içinde yer alan ve multisistem atrofi (MSA) başlığı altında toplanan hastalıklar Parkinson hastalığından farklı olarak, vücudun iki yarısını simetrik olarak tutarlar, daha hızlı ilerlerler, hastalığın erken dönemlerinde hızlı ilerleyen konuşma ve denge bozuklukları ile düşmelere yol açarlar. Bu grupta yer alan bir kısım hastada parkinsonizmin yanı sıra, hayaller ve hezeyanların eşlik ettiği bunama hali geliştiği tablolara Lewy cismi demansı adı verilir. Parkinson-artı sendromlar içinde yer alan hastalar, Parkinson hastalığının belirtilerini düzelten levodopadan başlangıçta yarar görmelerine karşın, kısa sürede ilaçtan eskisi gibi yarar görmezler. Ancak yine de günümüzde bu hastalıklara yönelik özel tedaviler bulunmadığı için, Parkinson hastalığında kullanılan ilaçlar oldukça yüksek dozlarda kullanılır.

4- Kalıtsal nörodejeneratif hastalıklara eşlik eden parkinsonizmler: Parkinsonizm içinde yer alan hastalıkların küçük bir bölümünün kalıtımla geçtiği bilinir. Bunların başında “Wilson” hastalığı gelir ki erken tanısı çok önemlidir, çünkü hastalığa özgü tedavi mevcut olup hayat kurtarıcıdır. Diğerlerinde yine Parkinson hastalığı bulgularının yanı sıra, sinir sisteminin bir çok yerinin etkilendiğini yansıtan zengin nörolojik bulgular saptanır.

Parkinsonizm içinde yer alan hastalıkların küçük bir bölümünün kalıtımla geçtiği bilinir. Bunların başında “Wilson” hastalığı gelir ki erken tanısı çok önemlidir, çünkü hastalığa özgü tedavi mevcut olup hayat kurtarıcıdır. Diğerlerinde yine Parkinson hastalığı bulgularının yanı sıra, sinir sisteminin bir çok yerinin etkilendiğini yansıtan zengin nörolojik bulgular saptanır.PARKİNSON HASTALIĞINDA FİZYOTERAPİNİN ÖNEMİ

Parkinson hastalarında tıbbi tedavinin yanı sıra beden eğitimi hareketleri de çok önemlidir. Fiziksel olarak zinde olan hastaların uzun hastalık seyriyle daha iyi başa çıktıkları bilinen bir gerçektir.

 

Beden eğitiminin, yapılabildiği ölçüde, özellikle kas sertliği ve hareket yavaşlığı üzerine olumlu etkisi vardır. Bilindiği gibi kullanılmayan kasların zamanla kitlesi azalır ve boyu kısalır (kontraktür), dolayısıyla vücudun kas yapısının korunması için beden hareketlerinin yapılması zorunludur. Benzer biçimde, eklemlerin her gün normal hareket menzilinde hareket ettirilmeleri gereklidir, aksi takdirde kullanılmayan bir eklemi kuşatan bağ dokusu sertleşir ve eklem hareket yeteneğini kaybederek kalıcı biçimde işlev kaybına uğrar. Böylece düzenli kas faaliyeti kasları ve eklemleri korur, ayrıca kalbin çalışmasına, kan dolaşımına ve akciğerlerin havalanmasına da katkıda bulunur. Bunların dışında beden hareketleri yapanlarda daha az kabızlık olur, böbrekler, idrar yolları ve mesane daha iyi çalışır. Öte yandan fiziksel faaliyet zihin için de iyidir. Kaslardaki gevşeme ve rahatlama fikirlerin olumlu yönde değişmesine de yol açar. Beden hareketlerinden sonra mutluluk hissi, kendini iyi hissetme duyguları kişiye hakim olur.

 

Kendi gözlemlerimize dayanarak, hastalarımız arasında düzenli olarak beden hareketleri yapanların, yapmayanlara göre günlük yaşamlarında daha hareketli olduklarını söyleyebiliriz. Beden eğitimi hareketleri özellikle alışık olmayan hastalar için başlangıçta zevksiz ve sıkıcı görünse de, bunu günlük yaşamın bir parçası olarak kabul etmeleri kendileri için yararlı olacaktır. Aile bireyleri de en az hekim kadar bu konuda destekleyici ve teşvik edici bir tutum içinde olmalıdırlar. Mesleği gereği fazla hareket eden hastaların bu bakımdan daha şanslı olduklarını belirtmekte yarar vardır.

 

Hastalar normal hareket açıklığına kavuşması amacıyla tüm eklem ve kaslarını her gün kısa sürelerle çalıştırmalıdırlar. Bu çalışmaların hastayı aşırı derecede yoracak kadar ağır olması ya da uzun sürmesi şart değildir. Eğer hasta tercih ediyorsa sabit duran bisiklet ya da kürek çekme aleti gibi bazı aletlerden yararlanabilir, ancak bunların aletsiz yapılan hareketlere bir üstünlüğü görülmemiştir.

 

Yürüme hastalar için mükemmel ve ılımlı bir egzersizdir. Yürümenin hızı, süresi ve mesafesi hastanın yetenek ve gücüne göre değişebilmekle birlikte, günde 1-2 kilometre yürüyüşün yorucu olmadığı gibi gevşetici ve canlandırıcı bir etkisi de vardır. Yürüme şehirde ya da kırsal kesimde kolaylıkla hobi şeklinde yapılabilir, veya her sabah köşedeki dükkana gidip alışveriş yapmak, dönüşte başka bir yoldan dönmek şeklinde günlük yaşamın bir parçası haline getirilebilir. Bunun dışında yüzme son derece yararlı bir spordur, ancak denge ve yürüme bozukluğu olmayan hastalara, eğer imkanları varsa yazın sığ sularda, güvenli koşullarda yüzmeleri önerilir. Eskiden beri yapmaktan hoşlandığı tenis, futbol gibi faaliyetleri varsa, hasta bunları sürdürmelidir, zira bu tür sporlarda öğrenilmiş hareketler, yürüme gibi içgüdüsel olarak yapılan hareketlere kıyasla Parkinson hastalığından daha az etkilenir.

BEDEN EĞİTİMİ HAREKETLERİ

Büyük eklemleri ve onları ilgilendiren kasları düzenli olarak günde 5-10 kez ya da daha fazla hareket ettirmek son derece zindelik kazandırır. Özellikle sabah yataktan kalkar kalkmaz yapıldığında, hasta gün boyu daha fazla hareketlilik kazanır. Parkinson hastalığı belirtileri tıbbi tedaviyle kontrol altında olan ve ağır kalp yetmezliği bulunmayan hastalara bazı basit beden eğitimi hareketleri önerilebilir.

 

Bu bölümde, sadece ilaç tedavisinin çözüm getirmediği öne eğik duruş, yürürken ayakları sürüme, iskemleden doğrulma zorluğu gibi Parkinson hastalarının günlük yaşamlarını güçleştiren bazı belirtilerin düzeltilmesini hedef alan egzersizlere yer verilecektir. Bu tür hareketler bir fizik tedavi hekiminin veya fizyoterapistin öngörmesi sonucu, düzenli aralıklarla yaptırılır. Hastaya bazı hareketler bir kez öğretildikten sonra -aile bireylerinden birinin gözlemi altında- hasta evde her gün kendi başına yapabilir. Eğer gerekli görülmüşse germe egzersizleri ve bazı pasif hareketler her gün ve düzenli olarak bir fizyoterapistin yardımıyla yapılabilir. Günlük yapılan egzersizlerin günlük yararı hafif olsa dahi, birikmiş yararlı etkisi haftalar sonra farkedilecektir. Hastanın kendisinin yapacağı egzersizlere aşağıda bazı örnekler verilmiştir:

Sırtüstü Yatarken Yapılacak Egzersizler Giyinme

Eğer giyinme ve soyunma hareketleriniz oldukça yavaşlamış ve uzun sürüyorsa, aşağıda sıralanan öneriler giyinmenizin daha hızlı ve kolay olmasını sağlayabilir.

 

Giyinmeye veya soyunmaya önce kas sertliği ve yavaşlığın daha ağır olduğu tarafınızdan başlayınız.

 

Ayakta durmakta zorluk çekiyorsanız bir yatağın kenarına ya da koltuğa oturarak giyininiz.

 

Bol ve hafif giysiler giymeyi tercih ediniz. Düğme yerine önden fermuarlı olanları seçiniz.

 

Bağsız ve kolay giyilen ayakkabılar seçiniz. Ayakkabı giyerken uzun saplı çekecek kullanınız.

 

Giyinmeden önce yakınlarınızdan giysilerinizi hazırlamasını ve bir yere sermesini isteyiniz

Yutmaya İlişkin Sorunların Düzeltilmesi

Yemek yemeğe başlamadan önce yutma işlevinin basamaklarını düşününüz: dudaklar kapalı, alt ve üst çene dişleri temas halinde, çiğnenmiş lokma dil üzerindedir. Sonra dil yukarı kaldırılır, geriye kıvrılır ve yutulur (YUKARI-GERİ-YUT).

 

Yutma sorununu, yemeğinizi yavaş yiyerek ve gıdayı çok ufak lokmalar halinde alarak ve çok iyi çiğneyerek bir ölçüde engelleyebilirsiniz.

 

Lokmaları dil ile çevirerek önce bir taraf dişlerle, sonra karşı taraftakilerle çiğnemeye gayret ediniz.

 

Ağzınızdaki lokmayı yutuncaya kadar ağzınıza başka bir lokma almayınız

Salya Birikmesini Önleme

Tükürüğünüzü sık aralarla yutmak için bilinçli olarak gayret sarf ediniz. Dudaklarınızı sıkıca kapatınız, tükürüğünüzü boğazınızın arkasına kaydırmaya çalışınız ve yutkununuz (YUKARI-GERİ-YUT önerisini hatırlayın).

 

Başınızı yukarı doğru dik tutmaya çalışınız ki tükürük boğazınızın gerisinde biriksin ve otomatik yutma hareketi kolaylaşsın.

 

Konuşmaya başlamadan önce ağzınızda birikmiş olan fazla tükürüğü yutunuz

KONUŞMA BOZUKLUĞUNUN DÜZELTİLMESİNE YÖNELİK ÖNERİLER

Özellikle ses zayıflaması, telaffuz bozukluğu, konuşma akıcılığında hızlanma gibi konuşma bozukluğu olan hastaların söylediklerini başkalarının anlayabilmesi bazen çok zor olmaktadır. Konuşma kaslarını en iyi şekilde kullanmayı ve böylece konuşmanın daha anlaşılır olmasını sağlayabilecek bazı egzersizler vardır. Bu çalışmalar her gün hastanın kendisi veya yakınının işbirliğiyle, düzenli olarak yapılmalıdır. Aynaya bakarak konuşmak yararlı olur, zira hasta dikkatini dudaklarının ve dilinin hareketlerine tespit eder, hatalarını görüp düzeltir. Konuşmaya başlamadan önce nefes alınmalı ve her kelimede bir duraklamalıdır. Karşıdaki kişinin zor işittiğini farz ederek dil, dudaklar ve çene güçlü bir şekilde kullanılmalıdır. Fikirler kısa ve özlü cümlelerle anlatılmalıdır. Hasta yakınları, konuşurken ses tonu giderek azalıyorsa hastayı uyarmalıdırlar. Dinlerken sabırlı bir şekilde başı sallayarak veya tasdik ederek destek verilmelidir. Anlaşılmayan kelimeleri hecelemesi istenmelidir ve anlaşılan kısmı dinleyici tekrarlamalıdır.

Sesin daha güçlü çıkmasını sağlayan egzersizler

Amaç nefes alma sıklığını arttırmak ve her bir nefes vermede söylenen kelime sayısını azaltmaktır. Normal konuşmada uygun cümleciklerde ve fikir birimlerinde nefes almak için duraklanır, daima nefes verirken konuşulur. Parkinson hastalığında ise solunum kaslarının hareketlerinin azalması nedeniyle, kelimeler arasında nefes almak için daha sık duraklama gerekmektedir.

 

1- Normalde farkında olmadan yapılan nefes alıp-verme eylemini istemli olarak yapmaya çalışınız. Ellerinizi karnınızın üzerine koyarak karın kaslarının nefes alıp verirken hareketini hissediniz. Bu şekilde defalarca ve düzenli bir şekilde yavaşça nefes alınız ve veriniz. Bu egzersiz için derin nefes alıp vermek gerekmez.

Normalde farkında olmadan yapılan nefes alıp-verme eylemini istemli olarak yapmaya çalışınız. Ellerinizi karnınızın üzerine koyarak karın kaslarının nefes alıp verirken hareketini hissediniz. Bu şekilde defalarca ve düzenli bir şekilde yavaşça nefes alınız ve veriniz. Bu egzersiz için derin nefes alıp vermek gerekmez.

2- Daha sonra nefes alınız ve tekrar verinceye kadar sürekli bir ses tonu yaratınız. Sesiniz kuvvetli bir şekilde devam ettiği sürece her bir ses tonunu sürdürünüz. Ses tonu giderek azalıyorsa daha fazla devam etmeyiniz.

Daha sonra nefes alınız ve tekrar verinceye kadar sürekli bir ses tonu yaratınız. Sesiniz kuvvetli bir şekilde devam ettiği sürece her bir ses tonunu sürdürünüz. Ses tonu giderek azalıyorsa daha fazla devam etmeyiniz.

  • Nefes alınız “Aaaaa” deyiniz ve dinleniniz.
  • Nefes alınız “Ooooo” deyiniz ve dinleniniz.
  • Nefes alınız “Uuuuu” deyiniz ve dinleniniz.
Aynı şekilde diğer sesli harfleri de çıkarma talimleri yapınız. Amaç belli bir ses tonunu 15 ila 20 saniye kadar sürdürebilmektir.

 

3- Konuşurken hava akımını hissetmek için el ayanızı ağzınızdan yaklaşık bir karış uzaklıkta tutunuz.

Konuşurken hava akımını hissetmek için el ayanızı ağzınızdan yaklaşık bir karış uzaklıkta tutunuz.

  • BİR’den ON’a kadar sayı sayınız, o sırada her sayı arasında nefes alınız. Her bir sayıyı kuvvetli, güçlü bir tonda söylemeye gayret ediniz. Aynı egzersiz alfabe harfleriyle de yapılabilir.
  • Sayı dizileri söylemeye çalışınız. Her diziden önce nefes alınız.
  • Nefes alınız, “BİR”
  • Nefes alınız, “BİR İKİ”
  • Nefes alınız, “BİR İKİ ÜÇ”
  • Nefes alınız, “BİR İKİ ÜÇ DÖRT”
Dayanabildiğiniz kadar çok sayıyı arka arkaya söylemeyi deneyiniz. İki kelimeyi anlaşılır biçimde söylemek beşini söylemek için aşırı çaba sarfetmekten iyidir.

 

4- Nefes alınız ve sonra her bir kelimenin ayrı ayrı çıkmasına dikkat ederek kısa cümlecikler kurunuz.

Nefes alınız ve sonra her bir kelimenin ayrı ayrı çıkmasına dikkat ederek kısa cümlecikler kurunuz.

  • Bir / top / ver Loş / bir / yer
  • Bak / mor / taş Ne / hoş / gün
  • Can / kalk / koş Gir / ve / çık
  • Gül / ve / kuş Saz / ve / caz
5- Kısa cümlecikler kurarak kelimeleri bir anda akıcı olarak söyleyiniz.

Kısa cümlecikler kurarak kelimeleri bir anda akıcı olarak söyleyiniz.

  • Kuş sesi Taşı at
  • Eve gel Narı al
  • Şuna bak Pili tak
  • Topu tut Saati kur
6- Kısa cümlelerle nefes kontrolünü sağlayınız ve bölme işaretinde ( / ) ara veriniz.

Kısa cümlelerle nefes kontrolünü sağlayınız ve bölme işaretinde ( / ) ara veriniz.

  • Beyaz / duvara bak Terzinin / makası
  • Çalışma / zamanı Ceketi / söküldü
  • Radyoyu / kapat Deniz / bize gel
  • Kırmızı / başlık Elmanın / kokusu

Ses zayıflığının ve monoton konuşmanın düzeltilmesine yönelik egzersizler

Amaç konuşmanın anlamını ve anlaşılabilirliğini arttırmak üzere ses tonunun yükselip alçalması ve kelime vurgulamaları şeklinde ses yüksekliğindeki değişiklikleri kullanmaktır.

 

7- Sesinizi yumuşaktan daha sert tonlara doğru kuvvetlendirme egzersizleri için çok yumuşak tonda “Aaaaa” deyiniz ve ses tonunuzu giderek yapabildiğiniz kadar arttırınız. Bunu birçok kez tekrarlayınız. Egzersize başlamadan önce nefes almayı unutmayınız ve sesiniz yorulunca ara veriniz.

Sesinizi yumuşaktan daha sert tonlara doğru kuvvetlendirme egzersizleri için çok yumuşak tonda “Aaaaa” deyiniz ve ses tonunuzu giderek yapabildiğiniz kadar arttırınız. Bunu birçok kez tekrarlayınız. Egzersize başlamadan önce nefes almayı unutmayınız ve sesiniz yorulunca ara veriniz.

8- Her bir cümlecik için ses tonunuzu üç seviyede kullanarak kısa cümlecikler kurunuz ve tekrarlayınız. Sizi dinleyen kişinin farklı mesafelerde oturduğunu düşününüz: önce karşınızda, sonra odanın karşı köşesinde, daha sonra da yandaki odada oturduğunu düşününüz.

Her bir cümlecik için ses tonunuzu üç seviyede kullanarak kısa cümlecikler kurunuz ve tekrarlayınız. Sizi dinleyen kişinin farklı mesafelerde oturduğunu düşününüz: önce karşınızda, sonra odanın karşı köşesinde, daha sonra da yandaki odada oturduğunu düşününüz. KARŞINIZDAKİ DİNLEYİCİYE

  • (Yumuşak tonda)
  • Kitap
  • Gülme
  • Korkma
  • Perde
  • Şarkı
  • Saksı
  • Yemek
  • Tente
  • Dolmuş

ODADAKİ DİNLEYİCİYE

  • (Hafif yüksek sesle)
  • KİTAP
  • GÜLME
  • KORKMA
  • PERDE
  • ŞARKI
  • SAKSI
  • YEMEK
  • TENTE DOLMUŞ

YAN ODADAKİ DİNLEYİCİYE

  • (Çok yüksek sesle)
  • KİTAP
  • GÜLME KORKMA
  • PERDE
  • ŞARKI
  • SAKSI
  • YEMEK
  • TENTE DOLMUŞ
9- Aşağıdaki kısa cümleleri 8. maddedeki gibi seslendirin.

Aşağıdaki kısa cümleleri 8. maddedeki gibi seslendirin.KARŞINIZDAKİ DİNLEYİCİYE

  • (Yumuşak sesle)
  • Şşşt, bebek uyuyor
  • O Şule mi?
  • Bir sır vereceğim

ODADAKİ DİNLEYİCİYE

  • (Hafif yüksek sesle)
  • KİTABIMI GETİR
  • KAPIYI KAPAT
  • PENCEREYİ AÇ

YAN ODADAKİ DİNLEYİCİYE

  • (Çok yüksek sesle)
  • KAPI ÇALIYOR
  • KİM KEK İSTER?
  • TELEFONA BAK
10. Bir cümle içindeki anahtar kelimelerin her birini ayrı ayrı vurgulayarak söyleyiniz. Şöyle ki aynı cümlenin her seferinde ayrı bir kelimesini vurgulayarak defalarca tekrarlayınız, anlamının nasıl değiştiğine dikkat ediniz.

Bir cümle içindeki anahtar kelimelerin her birini ayrı ayrı vurgulayarak söyleyiniz. Şöyle ki aynı cümlenin her seferinde ayrı bir kelimesini vurgulayarak defalarca tekrarlayınız, anlamının nasıl değiştiğine dikkat ediniz.

  • Ben sarı kalemle yazı yazmak istemiyorum.
  • Ben sarı kalemle yazı yazmak istemiyorum.
  • Ben sarı kalemle yazı yazmak istemiyorum.
  • Ben sarı kalemle yazı yazmak istemiyorum.
  • Ben sarı kalemle yazı yazmak istemiyorum.
  • Ben sarı kalemle yazı yazmak istemiyorum.

Telaffuzu düzeltmeye yönelik egzersizler

Konuşurken söylenenlerin daha iyi anlaşılabilmesi için dilin ve dudakların hareket açıklığının yeterli ve uyum içinde olması gerekir. Örneğin “D, L, N” gibi sesler daha çok dilin hareketiyle, “B, M, P” gibi sesler ise daha çok dudakların hareketleriyle çıkarılabilir. Bu hareketler yeterince yapılamadığı takdirde konuşma anlaşılmaz olabilir.

 

Aşağıda yer alan dil ve dudakların hareket ettirilmesine yönelik konuşma egzersizlerini bir aynaya bakarak günde 2-3 kez, yaklaşık 15 dakika süreyle yapınız.

 

11- Dil egzersizleri

Dil egzersizleri

  • Dilinizi mümkün olduğu kadar dışarı çıkarınız ve tutunuz. Dil kaslarının gerildiğini hissediniz. Daha sonra gevşetiniz. Bu hareketleri defalarca tekrarlayınız.
  • Dilinizi dışarı çıkarınız ve dudaklarınızın bir köşesinden diğerine doğru yavaşça kaydırınız ve her bir köşeye değdirerek kısa bir süre tutunuz. Daha sonra gevşetiniz. Bu işlemi defalarca tekrarlayınız.
  • Dilinizi çenenize değecek şekilde aşağı doğru mümkün olduğu kadar bükmeye çalışınız ve tutunuz. Daha sonra gevşetiniz ve defalarca tekrarlayınız.
  • Dilinizi dil ucuyla burnunuza değecek şekilde yukarıya doğru bükmeye çalışınız. Daha sonra gevşetiniz ve defalarca tekrarlayınız.
  • Dilinizi dümdüz dışarı çıkartıp tekrar geri çekiniz ve bu hareketleri çok hızlı bir şekilde defalarca tekrarlayınız.
  • Dilinizi sağ ve sol dudak köşelerine çok hızlı bir şekilde defalarca kaydırınız.
  • Dilinizi çok hızlı bir şekilde dudaklarınızda gezdiriniz (dil sırasıyla üst dudak, sağ köşe, alt dudak, sol köşeye değdirilir).
  • Yapabildiğiniz kadar hızlı ve anlaşılır şekilde “LA-LA-LA” deyiniz ve bir an dinlenerek defalarca tekrarlayınız.
  • Yapabildiğiniz kadar hızlı ve anlaşılır şekilde “KA-KA-KA” deyiniz ve bir an dinlenerek defalarca tekrarlayınız.
  • Yapabildiğinizce hızlı ve anlaşılır bir şekilde “KA-LA-KA-LA-KA-LA” deyiniz ve bir an dinlenerek defalarca tekrarlayınız.
12- Dilin gerisinden çıkarılan “k” ve “g” sessiz harfleriyle biten kelimeleri çalışınız.

Dilin gerisinden çıkarılan “k” ve “g” sessiz harfleriyle biten kelimeleri çalışınız.

  • k g
  • BAK TAK TUK LİG ZİG ZAG
  • LAK KEK KOK GAG VOG DOG
  • SIK ŞIK KAK GUG ZOG GOG
  • PAK ŞOK SOK
  • TIK GÖK DİK
13- Son harfleri, dilin ucuyla söylenen sessiz harflerden oluşan kelimeleri çalışınız. Bu harfler “t, d, n, l, s, z, ş, ç” dir. Dilinizin hareketini görmek için bir ayna kullanınız.

Son harfleri, dilin ucuyla söylenen sessiz harflerden oluşan kelimeleri çalışınız. Bu harfler “t, d, n, l, s, z, ş, ç” dir. Dilinizin hareketini görmek için bir ayna kullanınız.

  • t d n l s z ş ç
  • ÇAT KOD SAN KAL BAS KAZ KAŞ KAÇ
  • SAT YAD ÇAN BAL KAS BOZ KUŞ HAÇ
  • KAT ÇAD BEN MAL SOS BÜZ BAŞ KOÇ
  • MAT RAD SON NAL TOS BİZ BEŞ SUÇ
  • ZAT AD KAN DAL KIS SİZ KOŞ SAÇ
  • ZIT OD YAN ZİL US MUZ DİŞ ÜÇ
  • SÜT UD CİN FAL KÜS YAZ LOŞ İÇ
  • ÜST ÖD TAN SİL YAS GÜZ MUŞ MAÇ
14- Son harfleri, dudakların hareketiyle söylenen sessiz harflerden oluşan kelimeleri çalışınız. Bu harfler “p, b, m, f, v” dir. “p, b, m” harfleri söylenirken dudaklar birbirine kuvvetle değdirilir. “f, v” harfleri alt dudak üst dişlerin altına hafifçe değdirilerek çıkarılır.

Son harfleri, dudakların hareketiyle söylenen sessiz harflerden oluşan kelimeleri çalışınız. Bu harfler “p, b, m, f, v” dir. “p, b, m” harfleri söylenirken dudaklar birbirine kuvvetle değdirilir. “f, v” harfleri alt dudak üst dişlerin altına hafifçe değdirilerek çıkarılır.

15- Dudak ve çene egzersizleri

Dudak ve çene egzersizleri

  • Ağzınızı defalarca yavaşça açıp kapayınız. Bu hareketlerde dudaklarınızın tamamen kapanmasını sağlayınız.
  • Dudaklarınızı kapayınız ve bir kaç saniye süreyle kuvvetli bir şekilde sıkınız. Sonra gevşeyiniz ve bu hareketi defalarca tekrarlayınız.
  • Geniş bir gülümseme ile dudaklarınızı geriniz ve bu şekilde tutunuz. Yanak kaslarındaki gerilimi hissediniz ve sonra gevşetiniz.
  • Islık çalar gibi dudaklarınızı büzünüz ve bu şekilde tutunuz. Dudak kaslarındaki gerilmeyi hissediniz ve sonra gevşetiniz. Bu hareketi defalarca tekrarlayınız.
  • Dudaklarınızı büzünüz ve bu durumda tutunuz. Sonra gülümseyiniz.
Bu hareketi defalarca yapınız.

 

  • Olabildiğince hızlı bir şekilde ağzınızı açıp kapayınız. Her seferinde dudaklarınızı kuvvetlice kapatmaya çalışınız.
  • Yapabildiğiniz kadar hızlı bir biçimde MA-MA-MA-MA deyiniz, dinleniniz ve sonra bunu defalarca tekrarlayınız.
16- Abartılı dudak, dil ve çene hareketleriyle kelimenin sonunu vurgulamaya özen göstererek söyleyiniz. Her bir kelimeden önce nefes alınız.

Abartılı dudak, dil ve çene hareketleriyle kelimenin sonunu vurgulamaya özen göstererek söyleyiniz. Her bir kelimeden önce nefes alınız.1- MAL MÜLK MOR 2- BAK BAL BUL 3- PAY PUL PARK 4- BÜK BEN BERK 5- TOP TOST TEL 6- DOY DOL DEL 7- NAL NOT NİL 8- GEL GİT GÜL 9- KAP KEP KİR 10- BAŞ BEL BANK 11- VAR VUR VER 12- PİS PİR PEY 13- FEYZ FAS FİL 14- DAL DİL DEK 15- SAP SİLK SEK 16- KEK KAŞ KUŞ 17- LAF LEŞ LOŞ 18- KORK KÖŞK KUR 19- GEL GÖR GÜM 20- DİP DER DAR 21- ZIP ZAR ZOR 22- NEY NOT NAR 23- TAM TEL TUŞ 24- PET POT PİL 25- DAR DUR DİK

Konuşmanın hızının düzeltilmesine yönelik egzersizler

 

Bu egzersizlerle, her bir heceyi ve kelime sonundaki sessiz harfi telaffuz ederek tane tane, serbest bir şekilde konuşma amaçlanır. Konuşmanın kolay anlaşılabilir olması için yavaş bir tempoda konuşmak daha yararlı olacaktır.

 

17- Konuşma hızını kontrol etmek için hecelere ayrılmış kelimeler söyleyiniz. Nefes alınız, her nefes arasında söylenen kelime sayısını azaltınız. Son sessiz harfi iyice vurgulamaya çalışınız ve kelimeleri abartılı telaffuz ediniz.

Konuşma hızını kontrol etmek için hecelere ayrılmış kelimeler söyleyiniz. Nefes alınız, her nefes arasında söylenen kelime sayısını azaltınız. Son sessiz harfi iyice vurgulamaya çalışınız ve kelimeleri abartılı telaffuz ediniz.

  • E-MA-NET AL-TIN-BAŞ
  • ÇE-REZ-LİK KOR-KU-SUZ
  • ZON-GUL-DAK KA-RAN-FİL
  • AT-LE-TİK MÜ-KEM-MEL
  • TE-KER-LEK Kİ-RE-MİT
  • KA-RAM-SAR SO-KUL-GAN
18- Aşağıdaki cümlecikleri hecelere ayırarak söyleyiniz

Aşağıdaki cümlecikleri hecelere ayırarak söyleyiniz

  • KOR-KUNÇ YAĞ-MUR
  • MUT-LU ÇO-CUK-LAR
  • KIR-MI-ZI KA-RAN-FİL
  • DUR-GUN A-KAR-SU
  • HA-Rİ-KA GÖK-KU-ŞA-ĞI
19- Karşılıklı konuşma pratiği

Karşılıklı konuşma pratiği

Her gün, ailenizden biri ya da bir arkadaşınızla seçtiğiniz bir konuda bir kaç dakika konuşunuz. Sizi dinleyen kişiden konu bulmasını isteyiniz veya kendiniz seçiniz. Bunun dışında yüksek sesle radyo veya kasette çalan bir şarkıya eşlik edebilirseniz size aynı zamanda huzur ve rahatlık verecektir.

 

20- Okuma pratiği

Okuma pratiği

Bir gazete başlığı, kısa bir yazı, hoşlandığınız bir şiir veya bir fıkrayı yüksek sesle okuyunuz. Ancak aşağıdaki önerileri dikkate alınız.

 

Daha önce yaptığınız egzersizlerdeki başarınız dahilinde, nefes almaksızın söyleyebileceğiniz kelime sayısını çalışınız, ve okuduğunuz metin içinde bölme işaretleri koyunuz. Eğer bir solukta iki veya üç kelimeyi anlaşılır şekilde söyleyebiliyorsanız aşağıdaki metindeki gibi bölmeler yapabilirsiniz:

 

“SABAHIN ERKEN SAATİYDİ. GÜNEŞ YENİ DOĞUYORDU. TEKNEDEKİ HERKES UYUYORDU. YALNIZ ESEN HANIM UYANMIŞ, ÇEVREDEKİ DOYUMSUZ GÜZELLİĞİ SEYREDİYORDU. GÜNEŞ, DENİZDE YIKANIP ÇIKAN ALTIN BİR KÜRE GİBİYDİ. PIRIL PIRIL IŞIKLARIYLA GECENİN KARANLIĞINI YOK ETMİŞTİ. ALTIN BİR GÜN BAŞLIYORDU. SULAR MASMAVİYDİ. TEKNE, ARKASINDA BEMBEYAZ KÖPÜKLER BIRAKARAK İLERLİYORDU.”

 

21- Teyp kullanmanın yararı

Teyp kullanmanın yararı

Konuşurken kendi sesinizi duyarsanız onu daha iyi hale getirme olanağınız olur. Bu bakımdan egzersiz pratiklerinizi, yani yüksek sesle yaptığınız okuma veya bir gazete resmini tarif etme şeklindeki çalışmalarınız sırasında bir teyp kullanarak sesinizi kaydederseniz size yararı olur. Daha sonra ses kayıtlarını dinlediğiniz zaman sesinizin anlaşılabilir olup olmadığını ve telaffuz, konuşma hızı ve ses gücü açısından düzeltmeniz gereken özellikleri değerlendirebilirsiniz. Teybe kayıt sırasında mikrofonu her seferinde ağzınızdan aynı mesafede tutmaya çalışınız. Sesinizi dinlerken cihazın sesini her seferinde aynı ayarda açmaya dikkat ediniz.

Konuşamayan hastalar için diğer iletişim yolları

Konuşmanın ağır derecede bozulduğu ve anlaşılamadığı, yazının okunamadığı durumlarda kullanılabilecek çeşitli iletişim yolları vardır. Bu konuda seçim, hastanın ihtiyacına ve yeteneğine göre değişir. Görme ya da anlama bozukluğu olması, okuma yazma bilmeme gibi durumlar bu alternatif iletişim yollarının kullanımını sınırlayabilir. Bu durumda iletişim bazı kartlar kullanılarak sağlanabilir:

 

  • Alfabe kartı (hasta harfleri göstererek kelimeleri heceler).
  • Kelime kartı (hasta yazılmış haldeki kelimeleri işaret eder).
  • Resim kartı (hasta çeşitli resimleri işaret ederek iletişim kurar).
  • Yukarıdakilerin tümünün birlikte kullanılması.
Bu kartlar hastanın gereksinimine uygun olacak şekilde hastanın yakınları tarafından hazırlanabilir. En iyisi basit bir kartla başlayıp sonra hastanın ve dinleyicinin kazandığı deneyime göre bunu geliştirmektir.

ÇEVRENİN UYGUN SEÇİMİ

Hastaların günlük yaşamlarının kolaylaşması ve çeşitli ev kazalarından korunabilmeleri için aşağıda bazı önerilere yer verilmiştir:

 

Özel çatal, bıçak, tabak, bardak kullanılması, elde kolayca tutulabilen ve kırılmayan malzemeden yapılanların tercih edilmesi

 

  • Mümkünse kapı eşiklerinin kaldırılması
  • Halı ve kaygan döşemeden sakınılması
  • Hastanın sert ve dar bir yatağı ve kalkmaya yardımcı olacak bir tutunma yerinin olması
  • Banyo ihtiyacı için emniyetli bir şekilde oturarak, duş altında yıkanmanın tercih edilmesi
  • Lavaboda önüne iskemle konularak oturur şekilde el-yüz yıkanması
  • Banyo ve tuvalette duvarlara tutunabilmek üzere özel kollar taktırılması
More

Hemofili Rehabilitasyonu

Hemofili tedavisinde 1970’lerden beri ekip çalışması anlayışı ağırlık kazanmıştır. Bu ekip hematolog, fiziatrist, fizyoterapist, ortopedist, hemşire, diş hekimi, psikolog ve sosyal hizmet uzmanından oluşmaktadır.

 

Hemofilik hastalar, tekrarlayan kanamalar sonucunda ortaya çıkabilen çeşitli kas-iskelet sistemi sorunları ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu nedenle, kas-iskelet sistemi sorunlarının değerlendirilmesi, önlenmesi ve tedavisinde rehabilitasyonun büyük önemi vardır. Uygun tıbbi tedavi ve egzersiz programı ile bu sorunların ortaya çıkmasının önlemek ya da günlük fonksiyonları engellemeyecek düzeyde kalmasını sağlamak olasıdır.

AKUT DÖNEM TEDAVİSİ

Bu dönemde ana amaç, eklem hareketliliğini ve kas gücünü azaltmadan, olabildiğince kısa sürede kanamanın geri dönüşünü sağlamaktır. Bu dönemdeki tedavi faktör replasmanı, istirahat, ortez, soğuk uygulama ve egzersizlerden oluşur.

 

  • Faktör replasmanı : Hematoloji uzmanı denetiminde uygulanır.
  • İstirahat ve ortez : Önemsiz düzeydeki eklem kanamalarında istirahat gerekli olmayabilir; ancak, elastik bandaj ya da basit ortezler rahatlatıcı olabilir. Büyük kanamalarda ise istirahat ortezlerinin kullanılması yerinde olur. İstirahat sırasında eklemin bükük kalmasına olabildiğince izin verilmemeli, dizlerin altına yastık konmamalıdır. İstirahat süresi iyi ayarlanmalıdır. Hasta çabuk ayağa kalktığında kanamanın gerilemesi gecikebilir ya da yeniden kanama olabilir; ancak bunun yanısıra uzun süre hareketsizliğin de eklem hareketliliğinde bozulmaya neden olabileceği akıldan çıkarılmamalıdır.
  • Soğuk uygulama : Kanamanın olduğu eklem bölgesine hiç zaman yitirmeden soğuk uygulamaya başlanmalıdır. Bu uygulama, ağrıyı azaltacağı gibi, kanın geri emilmesini de hızlandıracak ve tedavi süresini kısaltacaktır. Bu şekilde, hareketsizliğe bağlı yan etkiler önemli derecede azalacaktır.
  • Soğuk uygulama buzlukta tutulan hazır soğuk paketlerle yapılabileceği gibi, havluları ıslak olarak buzlukta bekletmek yoluyla ya da içine küçük buz parçaları ve su doldurulmuş bir torbayı bezle sararak da yapılabilir.
  • Soğuk uygulamanın eklemin tümünü kapsayacak şekilde yapılması gerektiği unutulmamalıdır. Uygulama 10-15 dakikalık sürelerle gün boyunca 2-3 saatte bir ya da kanamalı bölgenin sıcaklığı arttıkça yinelenmelidir.
  • Akut kanamalı bölgeye hiçbir şekilde sıcak uygulama yapılmamalıdır.

Egzersiz : Kanamalı bölgenin istirahate alınması, kanamanın gerilemesi için gereklidir. Ama, uzun süreli istirahat kasların zayıflamasına ve eklem hareketliliğinin azalmasına neden olur. Bu nedenle, kanamalı bölgede akut dönem egzersizleri uygulanmalıdır. Bu egzersizler her seansta 10’ar tane olmak üzere, gün içinde sık sık tekrarlanmalıdır. Kanamanın olmadığı diğer eklemlere ise kronik dönem egzersizlerine devam edilmelidir

 

Kanamalı dizde akut dönem egzersizi
Dizinizin altına küçük bir havluyu rulo yapıp koyun. Dizinizi hareket ettirmeden, aşağı doğru bastırarak ruloyu sıkıştırın. Aynı zamanda ayak bileğinizi yüzünüze doğru çekin. Bu şekilde 5 sn kalın. Daha sonra gevşeyin. 5 sn dinlendikten sonra hareketi tekrarlayın.
Kanamalı dizde akut dönem egzersizi
Dizinizin altına küçük bir havluyu rulo yapıp koyun. Dizinizi hareket ettirmeden, aşağı doğru bastırarak ruloyu sıkıştırın. Aynı zamanda ayak bileğinizi yüzünüze doğru çekin. Bu şekilde 5 sn kalın. Daha sonra gevşeyin. 5 sn dinlendikten sonra hareketi tekrarlayın.
More

TOTAL DİZ PROTEZİ SONRASI REHABİLİTASYON UYGULAMALARIMIZ

N.ÖZARAS, Z.GÜVEN, A.KAPTAN, A.TANRIKUT, Ö.KAYHAN
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı,İstanbul.

Total diz protezi cerrahisi geçiren hastalarda özellikle erken dönemde rehabilitasyon süreci, cerrahinin başarı ve hastanın memnuniyetini belirleyen en önemli faktördür. Protez rehabilitasyonunda amaçlar hastanın en kısa sürede ağrısız ambülasyonunun sağlanması, optimal eklem hareket açıklığının kazanılması ve fonksiyonel bağımsızlık olarak belirlenmiştir.
Çalışmamızda Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı’nda geçtiğimiz iki yıl içinde diz protezi uygulanan ve ortopedik rehabilitasyon ünitemizde izlenen hastaların profili ve rehabilitasyon sürecinin anahatları sunulmaktadır.Toplam 31 adet hasta programa dahil edilmiştir.

Bu olguların 28’i kadın, 3’ü erkek  olup, ortalama yaş 64,8 ( 49-86). Operasyon nedeni 4 olguda romatoid artriti 28’inde ise dejeneratif artrittir. Rehabilitasyona başlama günü ortalama 5 (1-14) olup, hastane içi rehabilitasyon süresi 36 ( 23-51 ) gündür.Olguların 5 adedinde komplikasyonlar ortaya çıkmıştır. Bunlar 3 olguda enfeksiyon, 2 olguda ekstansiyon yönünde limitasyondur. Rehabilitasyonun üçüncü haftası sonunda ortalama aktif diz fleksiyonu 83 derece, ekstansiyon limitasyonu – 5.5 derece, sekizinci hafta sonunda ise aktif diz fleksiyonu 105 derece, ekstansiyon limitasyonu -3.2 derece olarak bulunmuştur.

Sekizinci hafta sonunda hastaların ikisi yürüteçle, ikisi çift koltuk değneği ile, üçü baston kullanmakta olup, geri kalan 24 hasta yardımcı yürüme cihazına gereksinim duymadan ambüle olmuştur. Yine sekizinci hafta sonunda 26 hastada ev dışı bağımsız ambülasyon mümkün olmuştur. Operasyonun üzerinden en az 1 yıl geçmiş bulunan 18 hastanın 16’sı geçirmiş oldukları operasyondan memnun olduğunu, geri kalan 2’si ise memnun olmadıklarını ifade etmişlerdir.
Rehabilitasyon süreci genelde başarılı olarak değerlendirilmekte ve erken ambülasyon, sürekli pasif hareket cihaz kullanımı ve güçlü ekip işbirliğinin bunu etkileyen faktörler olduğu düşünülmektedir.

More

MYOFASYAL AĞRI SENDROMUNDA YÜKSEK VOLTAJ GALVANİK STİMÜLASYON

* XVII. ULUSAL FİZİKSEL TIP VE REHABİLİTASYON KONGRESİ (ULUSLARARASI KATILIMLI) 16-21 MAYIS 1999,ANTALYA
MYOFASYAL AĞRI SENDROMUNDA YÜKSEK VOLTAJ GALVANİK STİMÜLASYON

A.TANRIKUT, N.ÖZARAS, H.A.KAPTAN, Z.GÜVEN, Ö.KAYHAN
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
İstanbul

Giriş ve Amaç: Bu çalışma myofasyal ağrı sendromunda yüksek voltaj galvanik stimülasyon uygulamasının etkinliğini araştırmak için planlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Myofasyal ağrı tanısı konulan 45 hasta yüksek voltaj galvanik stimülasyon ile birlikte egzersiz verilen bir tedavi grubu, yalancı yüksek voltaj galvanik stimülasyon yapılan bir plasebo grubu ve sadece egzersiz verilen bir kontrol grubu oluşturacak şekilde randomize edilmişlerdir. Tedavi iki hafta boyunca toplam 10 seans olacak şekilde planlanmış ve hastalar daha sonra aylık kontrollere çağrılmışlardır. İzlemde vizüel analog skala ile ağrı ölçümü, analjezik kullanımı, tetik nokta hassasiyet indeksi ve hastanın genel değerlendirmesi kullanılmıştır.
Bulgular: Tedavi sonrası yapılan değerlendirmede her üç grupta da hastaların ağrı düzeyleri azalmış ancak yüksek voltaj galvanik stimülasyon uygulanan çalışma grubunda bu azalma diğerlerine göre daha belirgin olmuştur. (p <0.05). Tetik nokta hassasiyet indeksi de tedavi grubunda anlamlı olarak azalmıştır. (p<0.05). Tedavi grubundaki hastalar genel değerlendirmede daha iyi olduklarını belirtirken plasebo ve kontrol grupları yakınmaları sürmüştür.
Sonuç: Bulgularımız yüksek voltaj galvanik stimülasyon myofasyal tetik nokta hassasiyetini ve ağrı düzeyini olumlu etkilediğini göstermektedir. Etkinliğin fizyolojik mekanizmaları irdelenecektir.

More

High Voltage Galvanic Stimulation …

* 5. ULUSAL AĞRI KONGRESİ 3-6 EKİM 1999,İSTANBUL
HIGH VOLTAGE GALVANIC STIMULATION IN MYOFASCIAL PAIN SYNDROME

Abidin Tanrıkut, Nadire Özaras, Hüseyin Ali Kaptan, Zeynep Güven, Önder Kayhan

Marmara Unıversity School of Medicine Department of PM&R,
Istanbul, Turkey

Myofascial pain syndrome (MFPS) is characterized by painful trigger points in muscles and in association with this muscle spasm, tenderness, stiffness, joint motion restriction and referred pain.
Many different local modalities are tried for years in the treatment of this syndrome. Some  of these are
transcutaneous  electrical nerve stimulation, massage and acupuncture, High voltage galvanic stimulation
(HVGS) is a low frequency electrical current that has analgesic  effects. The aim of this study is to show
the effectiveness of HVGS in treatment of the trigger point in myofascial pain syndrome.This placebo-
Controlled study is planned in the department of Physical Medicine and Rehabilitation, Marmara University
Hospital. We admited the patients with acute neck and back pain and who were diagnosed to have MFPS according to travel criteria. We iluded a total of 45 patients, of which 40 were women and 5 were men. Average age was 42. 1 and average duration of thr complaints was 7,6 months. Patients were randomly grouped as either “HVGS+exercise” or “placebo+exercise” or “only exercise control groups”. Therapy  was applied for 10 sessions for 2 weeks.

HVGS was used in the frequency of 80-120 pps with the electrode on the trigger point  for 20 minutes in the treatment group and stretch exercises for neck and back muscles were taught to patients. In the placebo group electrodes were applied but current passage was blocked by changing the channel. Stretch exercises were also taught to parients. Control group was followed by stretch exercises only. Paracetamol use was allowed for analgesic purposes in all patients but the amount
used per days recorded. Patients were evaluated before the sessions, after the sessions and 15 days after the treatment.

Pain measurement was done using the visual analog scale, trigger point tenderness index, anagesic use and patients general assessment. At the end of study pain, levels were decreased in patients of all three treatment groups, but the dercease was more significant in HVGS group.

(P> 0.05)Trigger point tenderness index was decreased significantly in treatment group.(P< 0.05) Patients in the placebo group had the same complaints. Therefore we conclude HVGS is effective in the treatment of tenderness in myofascial trigger points. Useful effects of HVGS continues in the mid term follow-up. HVGS can be accepted as a useful adjunctive modality in the treatment of trigger points.

More

Efficacy Of Flurbiprofen In The Treatment …

EFFICACY OF FLURBIPROFEN IN THE TREATMENT OF CHRONIC LOW-BACK PAIN: A DOUBLE-BLIND  PLACEBO –CONTROLLED STUDY.

Z.GÜVEN, D.OFLUOĞLU, N.ÖZARAS, A.TANRIKUT, Ö.KAYHAN

 

Marmara Unıversity School of Medicine,
Department of Physical Medicine and Rehabilitation
Istanbul, Turkey
Chronic low back pain presents a major challenge for our society because of its increasing incidence, sociel and medical implications. This condition continues to affect a significant proportion of working population among the young and middle-aged adults, Living with chronic pain for a long an unknown period of time is a considerable strain which affects many aspect of life. 40 patients diagnosed
As chronic low-back pain were enrolled in a double-blind, randomized trial designed to investigate the clinical efficacyof flurbiprofen.

Group I was treated with 200 mg/day of flurbiprofen for one month and group II was given a placebo. Clinical evaluation was realized by the patient on a pain visualanalogue scale (VAS), four point verbal rating scale for general well-being and by the physician on pain on movement, Arthritis Impact Measurement Scale (AIMS), Beck Depression Scale and four point verbal
rating scale for general well-being before treatment and on weeks 1 and 4. Adverse events and laboratory
assessments were documented.

The Affect subgroup of AIMS questionnaire and both patient’s and physician’s verbal rating scale scores showed significant difference in favor of flurbiprofen group on week 4 but no difference on week 1.Both groups showed an improvement on VAS scores between two groups.
No difference before and after treatment in both groups were found in Beck Depression Scale scores.
Significantly more patients given flurbiprofen had gastrointestinal side effects compared with placebo
(%20 and %5 respectively).
This study shows that the use of flurbiprofen in chronic low back pain is of interest. Flurbiprofen has an effect on general well-being and may help to restore the functionality of the chronic low back pain patients even the symptoms have not completely disappeared.

More

Retrospective Analysis Of Patients

RETROSPECTIVE  ANALYSIS OF PATIENTS WITH LOW BACK PAIN

A.Tanrıkut, Z.Güven, D.Ofluoğlu, Ö.Kayhan

Marmara Unıversity School of Medicine Department of PM&R,
Istanbul, Turkey

Data from patients with low back pain (LBP) followed in the LBP outpatient  clinic  of the department of PM&R were analyzed retrospectively by evaluating the medical records.
The group studied was composed of 30 females and 27 males and 17 males aged 17 to 75 years. 23 patients (48.93%) were housewives, 12 patients (25.5%) were employees, 9 patients (19.1%) were retired and the remaining 3 patients (6.8%) were wokers.The mean duration of the low back pain complaint was 7.82 years ( 3 months to 30 years). History of the patients revealed the presence of lifting a heavy object in 25 patients (53.19%) and trauma in 5 patients (10.6%) however no initiating etiologic factor was found in 17 patients (36.17%). The first taken imaging study was plain lumbar X-rays in 28 patients (59.5%), MRI in 19 patients (40.4%) and computed tomography in 2 patients (4.2%). Osteodansitometric measurement and EMG examination were performed in 11 (23.24%) and 2 patients (4.2%) respectively. Diagnosis of the patients were lumbar disc herniation (n:23), lumbar spondylosis (n:8), mechanical low back pain (n:5), spondylolystesis (n:4), sacralisation (n:4) lumbar spinal stenosis (n:2), failed back syndrome following spinal surgery (n:2) and fibromyalgia (n:1).

The average number of acute low back pain attacks was 3.51 and the mean duration of the bed rest was 13 days/year. All patients were given at least one drug or a combination of drugs to reduce symptoms, inccluding paracetamol (n:18), NSAIDs (n:17), myelorelaxant (n:16)  and calcitonin (n:1). Additional to medical treatment 15 patients ( 31.9%) were treated previously with physcial therapy, 7 patients (14.8%) with balneotherapy, 4 patients (8.5%) with surgery and 4 patients with spinal manipulation.
These data suggest that the majority of patients referred to this specific low-back pain outpatient clinic were investigated with at least one imaging study, all patients had an established diagnosis. Whatever was the underlying cause the majority of the symptoms were chronic and recurrent.

More

İnmeli Hastalar İçin Egzersizler

İNMELİ HASTALAR İÇİN KOL EGZERSİZLERİ

1- Tutulan tarafın başparmağı üstte olacak şekilde ellerinizi kenetleyin

2. Dirsekler düz tutularak eller baş seviyesinin üzerine kaldırılmalıdır.

3. Kolunu omuz seviyesinde tutarak dirseklerini bük ve ellerini önce sağa sonra sola doğru hareket ettir.

4. Dirseklerini düz tutarak ellerini omuz seviyesine getir, sonra sağa ve sola döndür.

5. Kenetlenmiş elleri sağ dizin üzerine koy. Sonra ellerini bu vaziyette sol omuzuna götür. Sonra sol diz sağ omuz şeklinde tekrar et.

6. Dirseğini bük, kenetlenmiş ellerini göğüs hizasında tut. El bileğini sağa ve sola bük.

İNMELİ HASTALAR İÇİN EL EGZERSİZLERİ

1. Tutulmuş elinizi tutulmuş dizin üzerine başparmak yukarı gelecek şekilde koyun, sonra başparmağınıza egzersiz yaptırın.

2. Tutulmuş elin başparmağından tutarak, avuç içini aşağı yukarı yönde çevirerek parmakların gevşemesini sağlayın.

3. Parmaklar gevşediğinde, avuç içi dizin üzerine gelecek şekilde döndürün. Parmakları birleştirin açın. Başparmak ve diğer parmakları tek tek açın kapayın.

İNMELİ HASTALAR İÇİN BAŞ VE BOYUN EGZERSİZLERİ

1. Baş öne doğru eğilir, sonra eski haline getirilir. Geriye doğru fazla ekstansiyon yaptırmayın.

2. Baş önce sağ omuza doğru, sonra sol omuza doğru çevrilir.

3. Baş sırayla omuzlara doğru bükülür.

İNMELİ HASTALAR İÇİN OMUZ EGZERSİZLERİ

1. Omuz silkme hareketi

2. Omuzlarınızı öne arkaya hareket ettirin.

3. Kürek kemiklerinizi arkada sıkıştırın, sonra omuzlarınızı öne doğru kamburlaştırın.

İNMELİ HASTALAR İÇİN BACAK VE AYAK BİLEĞİ EGZERSİZLERİ

1. Dizler dümdüz olacak şekilde bacaklarınızı uzatın.

2. Bacağınızı yana doğru açın sonra tekrar ortaya getirin.

3. Bacağınızı öne doğru hareket ettirin fakat topuğunuz yerle temasa devam etsin.

1. Dizlerinizi çaprazlaştırarak oturun, üstteki ayağınızı bilek seviyesinden şekildeki gibi hareket ettirin.

2. Aynı şekilde ayak bileğinizi saat yönünde ve saatin tersi yönde hareket ettirin.

3. Ayağınızı hareket ettiremiyorsanız, tutulmuş bacağınızı şekildeki gibi sağlam olanın üzerine koyun ve elinizle hareket ettirin. Bileklerinizi aşırı germeyin.

İNMELİ HASTALAR İÇİN YATAK EGZERSİZLERİ

1. Yatakta dönme hareketi. Sırt üstü uzanın ellerinizi kenetleyin. Başınızı bir tarafa çevirin. Sonra kenetlenmiş ellerinizi de aynı tarafa çevirin. Daha sonra kalça ve dizlerinizi de o tarafa çevirin.

2. Eller yanda, dizler hafifçe bükülmüş olarak sırt üstü uzanın. Kalça ve uyluklarınızı kaldırarak köprü kurmaya çalışın.

3. Aynı pozisyonda dizleriniz bitişik vaziyette dizlerinizi sağa ve sola hareket ettirin.

4. Sırt üstü uzanın etkilenmiş bacağınızı aşağı ve yana düşürün, sonra yavaşça yükseltin.

5. Hasta taraftaki dizinizi göğsünüze doğru çekin, sonra yavaşça uzatın, sağlam taraf için tekrar edin.

İNMELİ HASTALAR İÇİN GÖVDE, KALÇA VE BACAK EGZERSİZLERİ

1. Ağırlığınızı sol kalçadan sağ kalçaya, sağ kalçadan sol kalçaya kaydırın.

2. Yaslandığınız yerden öne doğru eğilin, sonra doğrulun. Baş dönmesi varsa bu hareketi yapmayın.

3. Yürümede olduğu gibi dizlerinizi sırayla yukarı doğru kaldırın, indirin.
More

Rehabilitasyon

İnmeli Hastalar İçin Egzersizler
Hemofili Rehabilitasyonu
PArkinson Hastalığı ve Parkinsonizm
Parkinson Hastalığında Rehabilitasyon
Medulla Sipinalis Yaralanmaları veya Omurilik Felci
Hemipleji veya İnme Hastalığı
Travmatik Beyin Yaralanmaları
More