Tanım ve klinik bulgular
Reaktif artrit bir enfeksiyonu takiben genellikle 1-4 hafta sonra ortaya çıkan akut eklem enflamasyonudur (yangılanma). Reaktif artritte eklemde mikrobik etken bulunmaz. Reaktif artrit oluş mekanizması kesin olarak bilinmemekle beraberbağışıklık sistemindeki bir sapmanın hastalığın gelişiminde rolü olduğu sanılmaktadır.
Eklem iltihabı (artrit) : Akut, asimetrik, enflamatuar oligoartrit ÅŸeklindedir. Genellikle 3 eklem tutulumu vardır. BaÅŸlangıçta alt taraf eklemleri tutulurken (en sık diz ikinci sıklıkta ayak bileÄŸi), üst taraf ve omurga tutulumu daha sonra tabloya eklenir. Bel ve sırt aÄŸrısı olur. Parmakların tutulumu olabilir ve sosis parmağı geliÅŸebilir. Ankilozan spondilitten farklı olarak tek taraflı sakroileit görülebilir. Tendonların, ligamentlerin kemiÄŸe yapışma yerlerinde inflamasyon geliÅŸmesi (entesopati) bir diÄŸer bulgudur. Artrit genellikle 3-5 ay sürer. Hastaların % 80’i bir yıl içinde düzelir. Ancak bazen 5 yıl içinde tekrarlamalar görülebilir .
Eklemdışı bulgular : Üretral akıntı, circinate balanitis, ağız içi yaralar, keratoderma gibi deri ve mukoza belirtileri görülür. Yersinia etken ise eritema nodozum, kardiak tutulum, göz inflamasyonu (konjoktivit, üveit), servisit veya üretrit görülebilecek belli başlı eklem dışı bulgulardır. Hastalığın görünümüne; hafif ateş, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, sabah tutukluğu eşlik edebilir.
Reaktif artritte, klinik seyir ve prognoz değişkendir. Kendini sınırlayan bir oligoartritten, nadirde olsa ölümle sonuçlanmaya kadar gidebilen bir hastlıkoluşma biçimi gösterir. Reaktif artritli hastalar tedavi edilirken kısa sürede cevap beklenmemelidir. Düzelme genelliikle 2-3 aydan önce olmaz. Reaktif artritte on yıla kadar varan süre içinde tekrarlar görülebilir. Tekrarların görülme sıklığı % 15-60 arasında değişmektedir. Ürogenital sistem enfeksiyonu sonrası gelişen reaktif artitlerde nüks oranı daha yüksektir.
Komplikasyon olarak ankilozan spondilit gelişebilir. İlerleyici iridosiklit sonucu göz içi kanama, optik nöropati, aort yetmezliği, periferik nöropati ve amiloidozis görülebilir. Keratodermili hastalar nadiren fatal seyir olabilir.
Sebepleri nelerdir ?
Bir çok mikroorganizma reaktif artrite sebep olabilmekte ve listeye zamanla yenileri eklenmektedir. Özellikle barsak ve üriner-cinsel organ enfeksiyonlarında rol oynayan mikroorganizmalar reaktif artrite yol açmaktadır. Hastaların dörtte birinde olayı tetikleyen mikroorganizma bilinmemektedir.
Kimlerde görülür ?
Reaktif artrit en sık olarak 30 lu yaşlarda görülür ve erkeklerde görülme sıklığı kadınlara göre 5-10 kat fazladır. Erkeklerde özellikle cinsel yolla bulaşan hastalık sonrası gelişme daha sıktır.
Hastalığa sebep olan mikroorganizmanın türü de ülkeden ülkeye farklılıklar göstermektedir. ÖrneÄŸin; Kuzey Avrupa ülkelerinde Yersinia türleri etken olarak önemli iken Ä°ngiltere ve Amerika’da nadiren reaktif artritten sorumlu olmaktadır.
TeÅŸhis
Özel bir teÅŸhis bulgusu olmayıp hafif bir sedimantasyon artışı, erken dönemde CRP artışı vardır, anemi görülebilir. Eklem sıvısında hastalığın oluÅŸumunda rol oynayan etkene ait antijenler tespit edilebilir. Bazı hastalarda geçirilmiÅŸ enfeksiyona ait laboratuar sonuçları saptanabilir. Ig A artışı olabilir. Cinsel yolla bulaÅŸan bir enfeksiyon sonrası yada dizanteri sonrası görülen reaktif artritlerin % 60-90’ında HLA-B27 pozitifliÄŸi mevcuttur. HLA-B27 pozitifliÄŸi tanıyı destekleyen bir bulgudur. Romatoid faktör (RF) ve ANA negatiftir, C3, C4 seviyesi yükselir. Radyolojik olarak asimetrik, sakroileit ve vertebralarda atlayıcı sindesmofitler görülebilir.
Enfeksiyöz artrit ve rektif artrit tanımını yapmak önemlidir. Akut romatizmal ateş ile karışabilir. Sedef artriti ayırıcı tanıda düşünülecek bir diğer hastalıktır.
Tedavi
Reaktif artritin tedavisinde,
- Tutulan eklemin korunması (aşırı kullanımdan kaçınma),
- Fonksiyonunun sağlanması (kas atrofisini önlemek için izometrik egzersizler)
- Enflamasyonun baskılanması (antiromatizmal-antienflamatuvar ilaçlar) gerekir.
Belirtiler şiddetli ve antiromatizmal ilaçlara cevap alınamıyorsa eklem içi kortizon enjeksiyonları kullanılabilir. Aspirin tedavisi genellikle yüksek dozlarda bile iyi sonuç vermez. Örneğin akut romatizmal ateşte aspirin tedavisi başarıyla kullanılabilirken post-streptokoksik reaktif artritte aspirin tedavisi ile başarısızlık söz konusudur. Eklem dışı bulguların görüldüğü ağır seyirli aktif reaktif artrit hastlarında immünosüpresif ilaçlar (metotreksat, azotiyopirin, sulfasalazin) kullanılabilir . Metotreksat özellikle deri ve mukoza tutulumlu hastalarda fayda sağlar. Haftada 7.5-15 mg dozunda kullanılır. Ancak HIV enfeksiyonu varlığında kullanılmaz. Azotiyopirin günde 1-2 mg/kg olarak kullanılır. Etkisi 4-8 hafta sonra ortaya çıkar.
Antibiyotiklerin tedavideki yeri henüz açıklığa kavuşmamıştır. Antibiyotik tedavisinin doksisiklin, florokinolon ve TMP-SMZ faydası postveneral artritte tekrarların azalması şeklinde gösterilmiştir. Sonuç alınabilmesi doksisiklinin uzun süre kullanımı ile mümkün olabilmektedir .
MoreBilekleri ve Kolları Esnetme
Bilek Esnetme: Kolunuzu, avucunuz yukarı bakacak şekilde ileri doğru uzatın. Parmaklarınızı diğer elinizle kavrayın. Yavaşça aşağı doğru çekerek önkolunuzu esnetin. Hareketi diğer taraftan tekrarlayın.
Bilek ve Önkol: Dirseklerinizi yere paralel olarak bükerek, avuçlarınızı göğsünüzün üstünde birbirine bastırın. Yavaşça bileklerinizi sağa ve sola bükün.
Sırt Çevirme: Sırtınızı dikleştirerek oturun ve sol elinizi sol kalçanızın arkasına koyun. Sola doğru dönebildiğiniz kadar dönün ve kısa bir süre öyle kalın. Hareketi diğer taraftan tekrarlayın
Bacak Uzatma, Kalça Esnetme ve Uyluklar
Bacak Uzatma: Karnınız içerde, sandalyeye oturun. Sol bacağınızı kalçanızla aynı hizaya gelinceye kadar kaldırın. 2 saniye pozisyonu koruyup, hareketi diğer taraftan tekrarlayın.
Kalça Esnetme: Sandalyede otururken, dizinizi bükülü tutarak sol ayağınızı yerden 10-15 cm kaldırın. 2 saniye pozisyonu koruyup, hareketi diğer taraftan tekrarlayın.
Uyluklar: İçi dolu bir su şişesini dizlerinizin arasına yerleştirin. Karnınızı içeride tutarak şişeyi dizlerinizle yavaşça sıkıştırın. Tekrarlayın.
Sandalye Hareketleri
Yükselme: Otururken, kalçanızı sandalyeden 1-2 cm yükseltin ve 2-3 saniye pozisyonu koruyun. Daha sonra ayağa kalkın. Tekrarlayın.
Alçalma: Sandalyenizi duvara dayayarak kaymayacağına emin olduktan sonra, ellerinizi kalçanızın yanlarında sandalyeye yerleştirin. Kalçanızı sandalyenin önüne doğru hareket ettirirken dirseklerinizi bükün. Dirsekleriniz 90 derece açıyla bükülü duruma gelinceye kadar vücudunuzu alçaltın. Tekrarlayın.
Ayakta Bacak Hareketleri
Ayakta Kalça Esnetme: Karnınız içerde, sırtınız dik olarak ayakta durun. Bacağınızı, kalçanızla aynı hizaya gelinceye kadar yukarı kaldırın. 2 saniye pozisyonu koruyup, hareketi diğer taraftan tekrarlayın.
Bacak Kaldırma: Karnınız içerde, sırtınız dik olarak ayakta durun. Sol bacağınızı yerden 10-15 cm yükselecek kadar yan tarafa açarak kaldırın. 2 saniye pozisyonu koruyup, hareketi diğer taraftan tekrarlayın.
Kol Hareketleri
Kol Kaldırma: Karnınız içerde, sırtınız dik olarak sandalyede oturun. Su şişesini sağ elinize alın ve kolunuzu omuz seviyesine kadar kaldırın. 2 saniye pozisyonu koruyup, hareketi diğer taraftan tekrarlayın.
Kol Uzatma: Dirseğiniz bükülü olarak su şişesini sağ elinizde tutun ve başınızın yukarısına doğru olabildiğince uzatın. Hareketi diğer taraftan tekrarlayın.
Pazu: Su şişesini sağ elinize alın ve sırtınızı dik, karnınızı içerde tutarak şişeyi omuzunuza yaklaştırın. Hareketi diğer taraftan tekrarlayın.
Karın Hareketleri
Açılma: Sandalyenin ucuna oturup kollarınızı ileri doğru uzatın. Sırtınızı dik tutarak, karın kaslarınızı kasın ve yavaşça gövdenizi sandalyenin arkalığına doğru yaklaştırın. 2-3 saniye pozisyonu koruyup, hareketi tekrarlayın.
Kapanma: Dik oturup, kollarınızı göğsünüzün üzerinde çapraz olarak kavuşturun. Karın kaslarınızı kasıp karnınızı içeri çekerek, omuzlarınızı kalçalarınıza doğru alçaltın. 2 saniye pozisyonu koruyup, hareketi tekrarlayın.
MoreGebelerin kas-iskelet sistemi yönünden takibi ve ortaya çıkacak sorunların önlenmesi ve tedavisi hem anneyi doğuma hazırlar hem doğum sonucunda vücutta olan bazı değişiklikler olabildiğince erken düzelir. Ayrıca iyi bir rehabilitasyon proğramı annenin yeni doğan çocuğuna daha iyi bakmasına ve ailenin diğer fertlerine yardımcı olmasına katkıda bulunur. Ayrıca tekrarlayan doğumlar sonucu ortaya çıkabilecek duruş bozuklukları ve bunlara bağlı eklem hasarları ve omurga sorunları en aza indirilecektir.
İyi bir hasta eğitimi ile gebelikle ilişkili rahatsızlıkların iyileştirilmesi için tedavi imkanlarının birleştirilmesi gereklidir. Gebelikte en sık rastlanan kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları; bel ağrısı ve diğer omurga sorunları, kalça ve kasık ağrıları, torasik çıkış sendromları, sinir sıkışma sendromları, baldır krampları, varisler sayılabilir.
BEL AÄžRISI
Gebelerde bel ağrısı görülme sıklığı %40-60 arasındadır. Ancak gebelerin sadece % 15-20 kadarında günlük hayatı etkileyecek kadar şiddetli bel ağrısı vardır. Ağrıların büyük çoğunlu 5. ve 7. aylarda görülür. Gebelikte görülen bel ağrılarının kilo almayla çok ilgisi yoktur. Gebeliğin ilk üç ayında 700–1400 gr kadar kilo alma görülür. Bundan sonra her hafta ortalama 400 gr kadar bir ağırlık artışı olur. Gebeliğin son ayında ise vücut ağırlığı % 20 kadar artar, halbuki son iki ayda gebelerde görülen bel ağrısı şiddeti ve sıklığı azalır.
Gebelerde bel ağrısının sebepleri tam olarak belli değildir, ancak bazı faktörler suçlanır.
Bunlar; artmış bel çukurluğu (lomber lordoz), bel bağlarında gebelik hormanlarına bağlı gevşeklik, uterusun ağırlığı, ve bel fıtığına bağlı sinir baskılar vs sayılabilir. Beldeki çukurlaşma normalde ağrıya sebep olmayacak küçük fıtıkların bile sinirleri sıkıştırmasına ve ağrıya sebep olur. Karın kasları ile sırt kasları arasında normalde bir denge vardır. Gebelikte karın kasları uzayarak sırt kasları kısalır. Ve bu denge bozulur . Bu durum beldeki çukurluğun daha da artmasına sebep olur.
Gebelikte bel ağrısına sebep olan diğer önemli faktör, eklemleri bir arada tutan bağlardaki esneklik uzama ve dengesizlikler ve sakroiliak (leğen kemiği ile sağrı kemiği arasında eklem) eklem zorlanmalarıdır. Bağlarda zayıflamanın sebebi, bebeğin büyümesine vücudun uyum sağlamasını ve doğum esnasında doğum yolunun genişlemesini kolaylaştıran bir hormonun salgılanmasıdır. Bu hormon (relaksin) gebeliğin ilk üç ayında oldukça yüksek seviyededir. Bu hormonun etkisi ile bebekle pelvis uyumlu hale gelir. Bağ dokularını gevşetir. Sokroiliak eklemlerin ve simfizis pubisin esnemesini sağlar . Bu durumda bel ağrısı, simfizis pubis ağrısı, sakroiliak ağrı, kasık ağrıları, bacaklara vuran ağrılar görülebilir.
Gebelikte bel fıtığı gelişme riski bir miktar artar. Ancak daha da önemlisi normalde bel ve bacak ağrısına sebep olmayacak fıtıklar gebelikten dolayı bel ağrısına sebep olabilir.
Gebelerde bacak ağrısı sinir köklerine direkt baskıya veya yansıyan ağrılara bağlı olarak gelişir. Ayrıca sinirlere olan baskılar sonucu sinirlerdeki iskemi (damar basısı) sonucu ağrılar da görülebilir. Gebeliğin son üç ayında ağırlaşmış uterusun atardamarlara ve toplar damarlara baskısı sonucu bacak ağrıları olabilir. Bu durumda dolaşım bozukluğu ile ilgili tetkikler istenmelidir. Uterusun üreterler üzerine baskı yapması çok ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir ve asla ihmal edilmemelidir.
Relaksin hormonu, ağır bebekler, zayıf gövde kasları, damar baskılarını, sinir baskılarını vs gibi bir çok faktör gebelerinde bel ve bacak ağrılarından sorumlu tutulmaktadır.
Ani başlayan şiddetli bel ağrılarında istirahat, korse, hafif egzersizler önerilir. Ayrıca yüzeysel fizik tedavi modaliteleri kullanılabilir. Gebelerde ilaç kullanılması gerekirse mümkünse kısa süreli kullanılmalı ve dolaşımdan çabuk atılan ilaçlar tercih edilmelidir.
More MoreÇesitli hastaliklarin tedavisinde kullanilan fizik tedavi ajanlarindan bazilari sunlardir:
TENS: Elektrotlar yardimiyla agrili bölgeye ve belirli bir sinirin besledigi alana verilen özel bir elektrik akimidir. Çesitli tipleri vardir. Bu yöntem genellikle günde 30-60 dakika ve 10-15 seans kadar uygulanir. Vücut içinde salgilanan morfin benzeri bir hormonu arttirarak etki gösterdigi gösterilmistir. <7p>
Elektrotlar yardimiyla agrili bölgeye ve belirli bir sinirin besledigi alana verilen özel bir elektrik akimidir. Çesitli tipleri vardir. Bu yöntem genellikle günde 30-60 dakika ve 10-15 seans kadar uygulanir. Vücut içinde salgilanan morfin benzeri bir hormonu arttirarak etki gösterdigi gösterilmistir. <7p>
ULTRASOUND: Vücut dokularina yüksek frekansli ses dalgalari gönderilerek derin dokularda isi artisi saglar bu yolla o bölgedeki damarlarda genisleme, dolayisiyla beslenmeyi ve iyilesmeyi hizlandirir. 3-10 dakika arasinda uygulanir.
Vücut dokularina yüksek frekansli ses dalgalari gönderilerek derin dokularda isi artisi saglar bu yolla o bölgedeki damarlarda genisleme, dolayisiyla beslenmeyi ve iyilesmeyi hizlandirir. 3-10 dakika arasinda uygulanir.
SICAK PAKETLER (HOT PACK): Içine silikat jeli doldurulmus plastik ya da su sizdirmaz kumas torbalardir.Daha yüzeyel dokularin isinmasini saglar. Bu yolla agrinin kontrol edilmesinde yardimcidir. Uygulama 10-30 dakika arasindadir.
Içine silikat jeli doldurulmus plastik ya da su sizdirmaz kumas torbalardir.Daha yüzeyel dokularin isinmasini saglar. Bu yolla agrinin kontrol edilmesinde yardimcidir. Uygulama 10-30 dakika arasindadir.
SOGUK PAKETLER (COLD PACK): Bazi hastaliklarda sicak yerine soguk uygulamalardan yararlanilir. Uygulama genellikle 5-15 dakika arasindadir.
Bazi hastaliklarda sicak yerine soguk uygulamalardan yararlanilir. Uygulama genellikle 5-15 dakika arasindadir.
INFRARUJ (KIZILÖTESI): Kizilötesi isinlar, agriyi azaltmak, yüzeyel isi artisi ve kas gevsemesini saglamak amaciyla kullanilir. Uygulama süresi 10-15 dakika kadardir.
Kizilötesi isinlar, agriyi azaltmak, yüzeyel isi artisi ve kas gevsemesini saglamak amaciyla kullanilir. Uygulama süresi 10-15 dakika kadardir.
MIKRODALGA DIATERMI: Bir çesit elektromagnetik dalga kullanilarak yapilan fizik tedavi metodudur.
Bir çesit elektromagnetik dalga kullanilarak yapilan fizik tedavi metodudur.
LASER: Çesitli vücut bölgelerinde, agriyi artiran belirli spazm alanlarina, uygulanir.
Çesitli vücut bölgelerinde, agriyi artiran belirli spazm alanlarina, uygulanir.
TRAKSIYON: Özel bir alet yardimiyla omurlari birbirinden uzaklastirma yöntemidir.Traksiyon uygulamalarinda çekim süresi ve çekim kuvveti her hastaya göre özel olarak belirlenir. Yatar ya da oturur pozisyonda çekim uygulanir, sürekli ya da aralikli çekim yapilabilir.
Özel bir alet yardimiyla omurlari birbirinden uzaklastirma yöntemidir.Traksiyon uygulamalarinda çekim süresi ve çekim kuvveti her hastaya göre özel olarak belirlenir. Yatar ya da oturur pozisyonda çekim uygulanir, sürekli ya da aralikli çekim yapilabilir.
MoreABD’de yapılan kapsamlı bir araÅŸtırma, fiziksel aktivitenin kolon kanseri riskini azalttığını ortaya koydu.
Washington Ãœnieversitesi Top Okulu’ndan Dr. Kathleen Y. Wolin, haftada sadece bir saat yürüyüş yapmanın hastalığa karşı koruduÄŸunu bildirdi. Wolin, International Journal of Cancer dergisindeki araÅŸtırmasında, “Bulgularımız gösteriyor ki, düşük yoÄŸunluklu aktiviteler riski azaltmada yeterli olmakla birlikte, daha kuvvetli aktivite riski daha da azaltabilir” diye yazdı. AraÅŸtırmada 40-65 yaÅŸ arası 79 bin 295 kadın 16 yıl boyunca takip edildi. Bunların 547’si bu zaman içinde kolon kanserine yakalandı. AraÅŸtırmada, haftada 1 ila yaklaşık 2 saat yürüyen kadınların yürümeyenlere oranla kolon kanserine yakalanma riskinin yüzde 31 daha az olduÄŸu tesbit edildi. Haftada 4 saatten fazla orta derecede veya kuvvetli egzersiz yapan kadınların kansere yakalanma oranının ise haftada bir saatten az süreyle egzersiz yapanlara kıyasla yüzde 44 daha az olduÄŸu belirlendi.
More More
Travmatik beyin hasarının sebepleri nelerdir?
Başta trafik kazaları olmak üzere, beyine gelen darbeler, ateşli silahlarla yaralanmalar, spor kazaları, iş kazaları ve düşmeler beyinde yaralanmalara neden olurlar.
Kafa travmaları her yaşta görülebilirse de, genç erkeklerde risk en yüksektir. Travmatik beyin yaralanmalarının çoğu 45 yaşın altındadır.
Çok boyutlu bir sorun olan kafa travmalarının önlenebilmesi, en aza indirilebilmesi için daha iyi yollar, daha dayanaklı araçlar, sıkı trafik denetimleri, kask ve emniyet kemeri kullanımı gibi birçok tedbirler alınmasına rağmen bu sorunu tam olarak çözebilmiş hiçbir ülke yoktur.
Belirtileri nedir?
Beyin yaralanmaları kabaca açık ve kapalı yaralar diye sınıflandırılabilir. Ateşli silah yaralanması açık yaralanmadır. Düşme, çarpma, kaza gibi kafa darbeleri ise beyinde hasara neden olabilen, kapalı yaralanmalardır.
Beyinde hasarın şekil ve şiddetine bağlı olarak belirti ve bulgular değişebilir. Hafif baş ağrısı, baş dönmesi, çabuk yorulma ve hafıza kaybı gibi belirtilerle hafif seyrettiği gibi, yoğun bakım üniteleri gerektiren, her iki kol ve bacakta felçle sonuçlanan, mesane, bağırsak ve cinsel işlev bozuklukları gelişen, zihinsel bozukluklar ve şahsiyet değişikliği yapan ağır durumlar da oluşabilir.
Tedavisi nedir?
Tedavi rehabilitasyon ekibi tarafından planlanır. Bu hastalarda rehabilitasyon çalışmalarının hayati tehlikenin hala daha söz konusu olduğu yoğun bakımda başlatılması ve hastanın durumu sabitleştikten sonra rehabilitasyon merkezinde devam ettirilmesi gerekir. Bu hastalığın süreci içinde gelişecek ikincil hastalıkları önlemek için erken dönemde önlemler alınmalıdır. Komplikasyon denilen bu durumlar uzun süre yatmaya bağlı, kaslarda erime, deride basınç yaraları, kemik erimesi, eklemlerde sertlikler, kas içinde kemik oluşumları, mesane ve böbrek taşları ve diğerlerinden oluşmaktadır. Bu hastalarda rehabilitasyonun amacı, diğer sakatlarda olduğu gibi bozulmuş işlevleri iyileştirmek, hastanın mümkün olan en yüksek seviyede bağımsızlığını sağlamak, ikincil hastalıkları önlemek ve kabul edilebilir bir çevre sağlamaktır.
Gidişatı nedir?
Yaralanma sonrası, işlev kaybı olan beyin dokusunda, ödem çözülüp, hastanın durumu sabitleştikçe düzelme olur. Bu düzelme ilk günler ve haftalar içinde görülür. Araştırmalar düzelmenin çoğunun ilk 6 ay içinde olduğunu göstermiştir. Bazı hastalar pek çok işlevlerini kazanabilirlerse de büyük bir çoğunluğun fiziksel ve idrak bozuklukları kalıcıdır. Bazı hastalarda gelişen şahsiyet ve mizaç değişiklikleri, bu hastaların sosyal ilişkilerinde ve meslek hayatlarında bir takım engellere neden olur.
MoreHemipleji veya inme nedir?
Hemipleji veya inme terimi, vücudun sağ ya da sol yarısında istemli hareketin kaybı ve felç anlamına gelir.
Ä°nmenin sebepleri nelerdir?
İnme nedenleri arasında ilk sırayı beyin damarları ile ilgili hastalıklar alır. Kafa darbelerinden, beyin ameliyatlarından ve zehirlenmelerden sonra gelişebileceği gibi, beyin tümörü, mikrobik hastalıklarda da görülebilir.
İnme nasıl oluşur?
İnme, dünyada en sık karşılaşılan beyin ve sinir sistemi hastalıkları sorunudur. İnme çoğu kez, beyin damarlarında tıkanma ya da beyin kanamasına bağlıdır. Bu durum vücudun bir yarısında istemli hareket kaybı veya hareket azlığı, duyu bozukluğu ve ayrıca iletişim (konuşma) bozukluğu, görme alanı kaybı ya da algılama bozuklukları gibi nörolojik bulgulara neden olabilir.
Risk faktörleri nelerdir?
İnmeye neden olan risk faktörlerinin başında yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kalp hastalıkları, sigara, yüksek kolesterol, şişmanlık, alkol, sedanter yaşam ve daha önce geçirilmiş inme gelmektedir.
Belirtileri nelerdir?
Beyinde meydana gelen hasarın yerine ve büyüklüğüne bağlı olarak belirtiler de değişebilir. Örneğin beynin orta atar damarında meydana gelen bir kanama ya da tıkanma, en sık gördüğümüz, yüzü de içine alan, vücudun bir yarısında felç geliştirir. Felç kolda, bacaklara nazaran daha belirgindir. Çoğu zaman da buna konuşma ve görme bozuklukları gibi problemler de eşlik edebilir.
Tedavisi nedir?
Tedavi, rehabilitasyon ekibi tarafından yapılmalıdır. Bu ekipte; beyin cerrahı, nörolog, fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı, fizyoterapistler, rehabilitasyon hemşiresi, ortez ve protez teknisyeni, iş ve uğraşı terapistleri, sosyal danışman ve psikolog bulunur.
Yapılan ilaç tedavisi, beyin kanaması veya tıkanması neticesinde beyin dokusuna verilen hasarı bir an önce en aza indirmek, ilerlemesini önlemek ve beyin işlevlerinin sürdürülmesini sağlamaktır. İlaç tedavisiyle hastanın durumu sabitlendikten sonra, sıra bu hastaların rehabilitasyon potansiyelini ortaya koymaya gelir. Örneğin hastanın genç oluşu, daha önce beyin hasarı gelişmemiş, algılama ve zihinsel problemleri gelişmemiş, idrar ve gaita problemi olmayan, görme alan bozukluğu olmayan, erken rehabilitasyon programına alınan, aile desteği olan, sosyoekonomik durumu yeterli olan ve kapsamlı bir merkezde tedavi gören hastaların tedavisinde başarı oranı daha fazladır.
Rehabilitasyonun amacı; bu kişilerin fiziksel, zihinsel ve toplumsal işlevini en üst düzeye ulaştırmaktır. İlke olarak rehabilitasyon çalışmaları olabildiğince erken başlatılmalı. Hastanın durumu bu süreci değiştirebilir. Rehabilitasyon çalışmalarının geç başlatılması bir takım komplikasyon dediğimiz, bu hastalığın seyrinde görülen ikinci hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olur. Basınç yaraları, derin toplar damarlarda tıkanmalar ve iltihaplar, eklem sertlikleri, kemik erimesi, mesane ve barsak fonksiyon bozuklukları,sayılabilir.
Rehabilitasyon çalışmaları, geleneksel yöntemler yani çeşitli eklem hareketleri, germe egzersizleri, kasların güçlendirilmesi ve hareketten oluşmaktadır. Bunları sağlamak için de bir takım teknik ve yöntemlerden yararlanılır. Bu tedaviler, liseden sonra 4 yıllık yüksek okul eğitimi alan fizyoterapistler tarafından yapılmaktadır.
Gidişatı nedir?
Tüm nörolojik yetersizlikler 3 aya kadar düzelebilir ve gelişme 1 yıl sürebilir. Genelde kolda %52, bacakta ise %89 iyileşme görülür. İyi bir rehabilitasyon programıyla bu hastaların % 20 –30’u normal seviyeye ve %75’i ise yürür hale gelebilir.
MoreRehabilitasyon, hastalık sonrası oluşan özrü ortadan kaldırmak veya mümkün olan en az düzeye indirmek, kişinin evinde, işinde ve sosyal yaşantısında kendine ve topluma faydalı olabilmesi uygulanan tıbbi, fiziksel, psikososyal ve mesleki yaklaşımlar sürecidir. En önemli hedef hasta kişinin toplumsal hayata yeniden döndürülmesidir. Parkinson hastalığında gözlenen en önemli bulgular, kas ve eklemlerde sertlik (rijidite), vücut pozisyonunun öne doğru eğilmesi, hareketlerin yavaşlaması ve ellerde titremedir. Bu bulgular, hastalarda hareket ve yürüme güçlüğü, ince el becerilerine yönelik aktivitelerde zorluk, sık düşmeler, uyku bozukluğu, yaygın ağrılar, konuşma, yutma ve solunum güçlüğü gibi pek çok sorunu da beraberinde getirir.
Sonuçta en önemli tehlike kişinin günlük yaşantısında bir başka kişinin yardımına ihtiyaç duyması, yani fonksiyonel bağımsızlıkta kayıptır. Bu nedenle yaşam kalitesinde önemli ölçüde bozulmaya neden olan hastalıkların başında sayılan parkinson hastalığının tedavisinde, fizyoterapi ve rehabilitasyon yaklaşımları, normal fonksiyonun ve bağımsızlığın devam ettirilmesi amacıyla diğer tıbbi tedavilerin yanında önemli bir yer tutmaktadır. Hastalığın bulguları çeşitlilik gösterdiği için rehabilitasyon yaklaşımları, uzman hekimler, hemşire, fizyoterapist, konuşma terapisti, psikolog gibi içinde pek çok sağlık elemanının bulunduğu geniş bir ekip çalışmasını gerektirir. Rehabilitasyonun birinci basamağını hasta ve ailesinin en erken dönemde hastalığın bulguları, ilaç tedavisi ve genel tedavi prensipleri konusunda bilgilendirilmesi oluşturur. Evde düşmelerin önlenmesi, beslenme, kilo kontrolü, transferler, egzersiz tedavisi gibi konularda aile eğitiminin sağlanması ve gerekli düzenlemeler konusunda önerilerde bulunulmalıdır. Bir diğer aşama fizyoterapi yaklaşımlarıdır.
Fizyoterapistin planlayıp uygulayacağı egzersiz tedavisi, sıcak uygulamalar ve gevşeme teknikleriyle, kaslarda meydana gelen sertlikler azaltılmaya, esneklik korunmaya çalışılır, böylece hareket kolaylığı sağlanır. Göğüs fizyoterapisi ve solunum egzersizleri ile solunum açısından gözlenebilecek problemlerin önüne geçilir, yorgunlukla mücadele edilebilir. Etkili bir denge eğitimi sık düşmelerle mücadelenin başında yer almaktadır. Hastanın yatak içi, ev ve dışarıdaki hareketlerinde kolaylaştırıcı teknikler ve emniyetli yürüyüş hasta ve ailesine öğretilir.
Yürüme, bisiklete binme ve dans
Yeni tanı konmuş hastalarda henüz kalıcı sorunlar oluşmadığından daha çok koordinasyon, denge ve fiziksel uygunluk üzerinde durulabilir. Yürüme, bisiklete binme, dans veya grup egzersizleri, fonksiyonelliğin gelişimi kadar sosyalizasyonun gelişimi açısından da önemlidir. Parkinson rehabilitasyonunun en önemli adımlarından biri ise iş ve uğraşı tedavisidir. İnce el becerilerine yönelik aktiviteler, yazı yazma eğitimi, yürümeye yardımcı araç ve gerecin seçimi ve eğitimi, ev içi çevresel düzenlemeler ile günlük yaşamı kolaylaştırıcı cihazlarla hastaların fonksiyonelliği arttırılmaya çalışılır. Mesleki rehabilitasyon ise hastanın mevcut iş kapasitesinin değerlendirilip, işe geri dönüş için gerekli stratejilerin kuvvetlendirilmesi ve işyerinde kolaylaştırıcı uygulamaları içerir.
Müzik eşliğinde grup tedavileri
Konuşma tedavisi ile ses, solunum kontrolü, şiddet ve hız kontrolü üzerinde odaklanılır. Ayna karşısında mimik ve dil kaslarına yönelik egzersizleri içerir. Çiğneme ve yutma fonksiyonu geliştirilmeye çalışılır.
Parkinsonlu hastanın seksüalite, hobiler, sürücülük, sosyal yaşam gibi her türlü psikososyal ihtiyaçlarına danışmanlık yapılmalıdır. Müzik eşliğinde yapılan grup tedavilerinin sosyalizasyonun geliştirilmesi ve motivasyonun arttırılmasına katkısı büyüktür. Fizyoterapistlerden parkinsonlu hasta ve ailelerine birkaç pratik öneri:
Sabahları yataktan kalkmadan önce kol, bacak ve gövdenize esneme hareketleri uygulayın.
Yürüme sırasında ”donma” meydana geliyorsa hastanın adım atmasını kolaylaÅŸtırmak amacıyla bir ayağınızı hastanın ayağının önüne yerleÅŸtirin ve üzerinden atlamasını isteyin. Bu iÅŸlem için ters ”L” ÅŸeklindeki bastonlardan da faydalanabilirsiniz.
Evde düşmeye neden olabilecek halı, kilim, eşik veya düzensiz eşyaları kaldırın.
Ev içinde yürüyüş sırasında yere birbirine paralel çizilmiş çizgilerden yararlanın. Adım atmanın kolaylaştığını göreceksiniz.
Egzersizleri ve yürüyüşü müzik eşliğinde yapın. Bu, ritim ve hareket duygusunu geliştirecektir. Sağlıklı günler dileğiyle..
Yrd. Doç. Fizyoterapist Sibel Aksu
More